Cuma, Mart 29, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelBayır-Bucaklıların onurlu göçü

Bayır-Bucaklıların onurlu göçü

Bundan 50 yıl önce, 1967 yılında İsrail ile komşuları arasında savaş çıkmıştı. Aslında 1967 savaşı Araplarla İsrail arasında yıllarca tırmanan gerginlikler ve sınır çatışmaları ardından patlak vermişti. Sınırdaki çatışmalar gerginliği iyice kızıştırmıştı. Filistinli gerillalar sınırı aşınca İsrail onları ‘terörist’ ilan etmiş ve en sert şekilde misilleme yapılması kararını almıştı. Gerginlik 7 Nisan 1967’de doruk noktasına çıkmış ve İsrail ile Suriye arasında tam bir hava ve topçu savaşı başlamıştı. İsrail Suriyelileri püskürtmüştü.
İsrail ile komşu Arap ülkeleri arasında süren 6 günlük savaş sınırları değiştirmişti. Ülkeyi büyük bir karamsarlık sarmıştı. Bunun sonucu olarak, Lazkiye Türkmenleri de karamsarlığa düşmüş; güvenlik, ekonomik, eğitim, din, dil ve sair gerekçelerle, Bayır-Bucak bölgesindeki Şeren, Dervişen, Elmalı, Kulcuk, Karabacaklı, Göydağ, Kantara, Çamurlu, Mılıklı, Katsal Maaf, Gebere, Gebelli, Baldırlı ve Çardaklı köylerinden yaklaşık 300-325 aile Suriye’yi gönüllü olarak terk ederek, Türkiye’ye yerleşmek üzere yola düşmüştü.
Ülkesini terk etmek zorunda kalan Bayır-Bucaklı aileler, sınır komşusu olmanın getirdiği avantajla Türkiye’ye yasadışı yolardan kolaylıkla giriş yapmışlar ve giriş yaptıkları Hatay Valiliği’ne başvurma yükümlülüğünü yerine getirmişlerdi. Böylece Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Bayır-Bucaklı Türkmenler için uzun ve zorlu bir süreç başlamıştı.
Resmi mercilerle görüşmeler yapılmış, dosyalar oluşturulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kararı beklenmeye başlanmıştı. Hiçbir geçici korumaya sahip değillerdi. İktidar, Bayır-Bucak Türkmenlerine cimri davranmıştı. Hatay’ın Yayladağı, Kırıkhan, İskenderun ve Arsuz ilçelerinde, kendi imkânlarıyla yeni bir hayata başlamışlardı. Devletten yardım ve destek görmeyen ve anavatanda yeni bir hayat kurmayı göze alamayan 50 civarındaki aile ise bu zorlu şartlara dayanamayarak ve öz varlıklarına güvenemeyerek geldikleri yerlere dönmek zorunda kalmıştı. Hatta Emniyet görevlilerince, sınır illerinde kalanların vatandaşlık başvuruları kabul edilmeyeceği bildirildiğinden, bazı aileler kendilerine önerilen Anadolu kentlerinden Konya, Bursa vs. illere gitmek ve oralarda yaşamak zorunda kalmıştı.
Hepsi de gemilerini yakarak ülkesini terk etmiş bulunan göçmenlerin, her an Türkiye’de yerleşme ve vatandaşlık başvurularının kabul edilmeyeceği korkusu ile geçen yıllarda yapabilecekleri tek şey beklemekti. Ve 1967 yılının ilkbahar aylarından itibaren korku, endişe, heyecan ve umutla geçen bekleyiş 1981 yılına kadar sürmüştü!

TEK İSTEK: VATANDAŞLIK

1967 yılının ilkbahar aylarında Türkiye’ye göç eden Bayır-Bucaklı Türkmenler, Devletten ne insani ne de eğitim, sağlık ve tıbbi hiçbir yardım, hizmet ve destek görmemişti. Hepsi de yerleştikleri yerlerde; çoluk çocuk, ailecek pamuk çapalayarak, pamuk toplayarak, tütün yetiştirerek, bahçıvanlık yaparak, odun taşıyarak; taş ocaklarında, inşaatlarda amelelik yaparak, kendi emekleri ve kazançlarıyla ailelerinin geçimini sağlamış, çocuklarını okula göndermişti. Ne Türk Devletine ne de Türk Milleti’ne hiçbir külfetleri olmamıştı. Emekleriyle kazanmışlar, helal yemişler, onurlarıyla yaşamışlardı. Devletten tek istekleri vardı: Vatandaşlığa kabul edilmek ve nüfus cüzdanına sahip olmaktı!
Bayır-Bucak Türkmenlerinin 1967 yılından itibaren vatandaşlık talepleri;
30. Süleyman Demirel Hükümeti,
31. Süleyman Demirel Hükümeti,
32. Süleyman Demirel Hükümeti,
33. Nihat Erim Hükümeti,
34. Nihat Erim Hükümeti,
35. Ferit Melen Hükümeti,
36. Mehmet Naim Talu Hükümeti,
37. Bülent Ecevit Hükümeti,
38. Sadi Irmak Hükümeti,
39. Süleyman Demirel Hükümeti,
40. Bülent Ecevit Hükümeti,
41. Süleyman Demirel Hükümeti.
42. Bülent Ecevit Hükümeti,
43. Süleyman Demirel Hükümeti,
Tarafından kabul görmemişti. Bayır-Bucak Türkmenlerine birer ‘Nüfus Cüzdanı’ çok görülmüştü! Ancak, geçen zaman içerisinde, yeni doğan çocuklarla birlikte sayıları 1.000’e varan Bayır-Bucak Türkmenlerinin vatandaşlık talepleri, 12 Eylül 1980’de gerçekleşen Askeri Harekât sonrasında kurulan 44. Bülent Ulusu Hükümeti döneminde kabul edilmiş ve Bayır-Bucaklı Türkmenlere ‘Nüfus Cüzdanı’ verilmişti!
Ve böylelikle, Bayır-Bucaklı Türkmenler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile de bağlanmıştı. Bu durum, en çok okula kimliksiz olarak devam eden öğrenciler ile resmi nikâhsız evlenen gelinler ve damatları mutlu etmişti! T.C. Nüfus Cüzdanı’na kavuşan Bayır-Bucaklı Türkmenler, artık Türkleşmişti!

DÜNYANIN EN CÖMERT ÜLKESİ: TÜRKİYE

1967 yılında, Suriye’de gemilerini yakarak, malını mülkünü ve akrabalarını terk ederek, Türkiye’ye yerleşmek için göç eden onurlu Bayır-Bucak Türkmenleri, dönemin hükümetlerinden hiçbir yardım ve destek görmemiş; kendi emekleriyle geçimini sağlamıştı. Özgür ve bağımsız aile reisleri; ailesinin barınma, yiyecek, içecek, giyecek, yakacak, eğitim ve sağlık giderlerini emeğiyle ve alın teriyle karşılamıştı.
Oysaki Suriye’de 2011 yılında patlak veren iç savaştan sonra, Suriye’den kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilere T.C. Devleti çok cömert davranmıştır. Dönemin T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile Suriye krizi mağdurları için ilk günden beri din, dil, ırk ayırımı yapmadan “Açık Kapı Politikası” uygulanmıştır.
Bugün dünyanın en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkesi olan Türkiye, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda, savaştan kaçan Suriyeli sığınmacılara yeni bir hayat sunulmaktadır. Tüm Suriyeli sığınmacılara sağlık hizmeti ücretsiz olarak sunulmakta; kayıp bir neslin oluşmaması için Suriyeli çocuklar okula kazandırılmaktadır.
Ayrıca, AFAD barınma merkezlerinde yabancı dil, bilgisayar okuryazarlığı, halı dokuma gibi çeşitli sertifika programlarında 225 bin Suriyeli eğitim kurslarına katılmıştır. Türkiye 2016 yılında ayrıca milli gelirinin %0,75’ini insani yardım için ayırarak bir kez daha, “Dünyanın En Cömert Ülkesi” olmuştur.
Sıfır noktası insani yardımlar kapsamında gıda, gıda harici malzemeler, barınma, hijyen, ilâç ve tıbbi malzemeler vb. toplamda 1.75 milyar TL değerinde insani yardım, 31 bin araçla Suriye’deki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmıştır. Türkiye, Suriyeli sığınmacıların yaralarının sarılması ve yeniden hayata tutunmaları için BM standartlarında 25 milyar ABD Doları’nı aşkın bir kaynak harcamıştır. Uluslararası toplumun, Türkiye’nin bu fedakârlığına katkısı 526 milyon ABD Doları olmuştur.
Türkiye, 2011’den buyana Suriyeli sığınmacılara gösterdiği cömertliği, kendi vatandaşına; işçisine, memuruna, emeklisine, yoksuluna, yaşlısına, çiftçisine, işsizine de göstermelidir. Suriyeli sığınmacılar öz evlat da Türk vatandaşları üvey evlat mıdır?

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER