Perşembe, Nisan 18, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelDEVLET EMRİ…

DEVLET EMRİ…

Sevgili okurlarım! Türkiye günlerdir Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından iptal edilen ve 23 Haziran’da yenilenmesine karar verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini tartışıyor. Aslında YSK’ya ait olduğu söylenen ‘karar’ şeklen oradan çıksa da, özünde bir ‘yargı kararı’ değildir.

Çünkü hâkimler kararlarını kendilerine sunulan delillere dayandırmak zorundadır. Yüzlerce şüphe bir araya gelse de tek bir ‘delil’ oluşturmaz! Kendisine mini minnacık saygısı olan hiçbir yargı organı, varlık nedenini açıkça ret ve inkâr edecek şekilde, mevcut hukukun genel ilkelerini, ilgili kanunları, bizzat kendi içtihatlarını ve yerleşik uygulamayı fütursuzca ayaklar altına almaz.

Hiçbir yargı organı, kendi içinde derin çelişki taşıyan bir hükmü ‘yargı kararı’ diye millete sunmaz. Hiçbir yargı organı, gayrimeşru olduğunu bile bile verdiği hükmün kuyruğunu açıkta bırakmaz, ona iyi kötü bir gerekçe uydurur. Haklı-haksız, doğru-yanlış, meşru-gayrimeşru, adil-batıl, her yargı kararı, kendisine mevzuattan ve icraattan hareketle bir dayanak, bir gerekçe, hiç değilse bir kılıf hazırlar. Aldığı karar her ne yönde olursa olsun, onu ‘kanuni’ bir zarf içine koyar. Oysaki söz konusu YSK kararında öyle bir hal yoktur. Bu kararı hukuk içinde kalarak savunan tek bir namuslu hukukçu olamaz!

O halde, YSK’dan çıkan ama ‘yargı kararı’ olmayan bu ucube neyin nesidir? Karar denen şey aslında bir ‘Devlet emri’dir! Devlet emretmiş, YSK, emrin gereğini yerine getirmiştir. YSK üyelerinden,  Devlet emrine itaat edenler de, itiraz edenler de ismen bellidir. YSK, kendisini ‘Yerli ve Milli’ diye sunan ve devlete nüfuz eden bir oligarşik odaktan üflenen ‘Devlet emri’ni açıklamıştır. Kararın formu, yazımı ve üslubu da bu emrin ifadesidir.

Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin halk denetim ve gözetimine geçmesi kesinlikle istenmiyor. Cumhur İttifakı’nın niyeti ve gayesi gayet açıktır. Ama ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesine aykırı bu pervasız direncin sebebi, sadece ve sadece usulsüz belediye ihalelerinin ve yandaşlara çekilen peşkeşlerin örtülmesi, belediyeden beslenen militan kadrosunun korunması ya da İstanbul’un AKP için iç siyaset bakımından önemi gibi içsel kaygılar değildir. Ne yazık ki kemikleşmiş iktidar tabanı, bu gibi gerçekleri ‘Vak’ayı Adliye’den bile saymıyor. Malum bir kesim her türlü hırsızlık ve hukuksuzluğu icabında fetva ve vaazlar sayesinde kolayca yutuyor. İktidar sahipleri, bu suçlar yüzlerine vurulduğunda utanıp arlanmayı çoktan terk ettiler. Zaten kültürleri de buna gayet müsaittir.

Yargısal denetim ise malum! Ya etkisiz ya da hiç ortada görünmüyor. Demem o ki, kaygı ve korku sadece sayılan içe dönük suçlar olamaz. Ölümcül korku ve kaygının asıl sebebi şimdilik sırdır. Bana öyle geliyor ki bu sır, doğrudan doğruya merkezi iktidardan ve uluslararası düzeydeki ilişkiler bağlamındaki fiillerden kaynaklanmaktadır. İçsel defolarını bir biçimde halka yediren iktidarın, dış ilişkiler kapsamında yapıp ettiklerini dünya âleme yutturması o kadar kolay değildir. İşin bam teli burada olsa gerek!

NE YAPMAK LAZIM?

Elbette ki toplumun en geniş kesimlerine ortadaki hukuksuzluk, ahlaksızlık ve vicdansızlık derinliğine anlatılmalıdır. Yapılan işin şu aşamada ekonomik ve sosyal bakımdan tam bir intihar ve yaşamın somut gerçeklerine ihanet olduğu,  döne dolaşa vurgulanmalıdır. Buna kutuplaştırılarak uyuşturulmuş halk kesimlerinin şiddetle ihtiyacı vardır, hem de siyaseten doğru ve etkili tutum budur.

Ancak işin aslını kavramak için, hukuki tartışmaların oyalayıcı ve tozutucu kumunda oynamak yetmez. Olay, iktidarın Ortadoğu’ya ve özellikle Suriye’ye dönük eylem ve girişimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne oynattığı rol ve yüklediği işlev sorgulanarak irdelenmelidir.

Tabii ki 23 Haziran’da yapılacağı ilan edilen seçime, seçim sürecine ve güncel siyasi gidişata da aynı pencereden bakmakta sayısız yarar vardır. Çünkü siyasi iktidarın emriyle alınan kararın, tüm ulusu bağlayan bir kesin yargı hükmü sayıldığı yerde, YSK’nın seçimi iptal kararını ve onun gerekçesini tartışmak deli saçmasıdır, akla ziyan bir tutumdur. Böyle bir kararda ve gerekçede ‘hukuka uygunluk’ aramak ve seçmen iradesinin gaspına hukuk kılıfı giydirmeye çalışmak, beyhude olmanın ötesinde gayri ahlakidir.

Burada yapılması gereken tek hayırlı ve meşru iş, gerekçe denilen ‘Hırsızlık Torbası’nı gözler önüne sermektir. Hem ulusal irade hırsızlarının dünya âleme rezil edilmesi hem de o haramilere hangi iman, hangi vicdan ve hangi maksat için oy verdiğini hala sorgulamayan ahaliye bu hukuk cinayetinin anlatılması şarttır.

Sonsöz: YSK’nın oy pusulası iptal etme yetkisi yoktur. YSK, aynı zarf içine konulan 4 oydan birini iptal ederek ‘kanun’ dışına çıkmıştır. Aslında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptaline ve yenilenmesine ilişkin YSK Kararının gerekçesi şudur: Rant verilmez, bölüşülmez, paylaşılmaz ve hatta verilmesi teklif dâhi edilemez! Oysa ki, bir ulus için ekmekten sonra en zorunlu ihtiyaç hukuk, ahlâk  ve adalettir!

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER