Salı, Nisan 23, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelDEVLET TİCARET YAPMAZ!

DEVLET TİCARET YAPMAZ!

Türkiye’de, Cumhuriyetin kuruluşundan 24 Ocak 1980 tarihine kadar uygulanan ‘Karma Ekonomi Sistemi’, kapitalist sistemin ekonomik sorunları çözmede yetersiz kalmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ekonomi Literatürü’nde ‘Sosyal Piyasa Ekonomisi’ olarak da adlandırılan bu sistem, kapitalist ve sosyalist sistemin bir sentezidir.

Türkiye’de 24 Ocak 1980 tarihinden başlayarak, ‘Serbest Piyasa Ekonomisi’ görüşü adı altında, yeni liberal formüller öneren ‘Monetarist’ uygulamalara geçilmiştir. Serbest Piyasa Ekonomisi’nin babası olarak da anılan ANAP lideri Turgut Özal, Türkiye’de rekabete dayalı ‘Serbest Pazar Ekonomisi’ni esas almıştır.

Esas olarak, Özal iktidarları döneminde uygulamaya konulan ‘Serbest Piyasa Ekonomisi’,  eleştirisi yapılmadan uygulanmaya çalışılmış ve “Daha az devlet, daha çok özel girişim” şeklinde formüle edilmiştir. Yeni liberal formülün uygulanmasında; Devlet, üretici ya da tüketiciyi korumak amacıyla, piyasa fiyatlarına hiçbir müdahalede bulunmayacaktı. Rekabet ortamında oluşan fiyatlar, hem üretim hem de tüketim kararlarında optimalitenin sağlanması sonucunu doğuracak ve toplum refahını en üst düzeye çıkaracaktı.

Çünkü neoliberal görüşe göre, devlet kötü işletmeciydi. Bu nedenle de devlet elindeki tüm işletmeleri,  kâr amacına yönelik faaliyette bulunduğu için, en verimli şekilde çalıştıracak olan özel sektöre devretmeliydi. Kısacası, ülkemizde 1980’lerden itibaren uygulamasına çalışılan ‘Serbest Piyasa Ekonomisi’  ya da kısaca ‘Piyasa Ekonomisi’ şeklinde lanse edilen, paracı görüşün savunucuları, Cumhuriyetin birikimlerini ‘özelleştirme’ adı altında satmaya başlamıştı.  

AKP iktidarı da Özal politikalarının savunucusu olarak, aynı uygulamalara devam etti. AKP iktidarının işbaşında olduğu son 15 yılda 125 büyük özelleştirme yapıldı. Vatandaşın ödediği vergilerle yapılan dev kurumlar, sanayi tesisleri, limanlar, kamu binaları ve arsaları arka arkaya satışa çıkartıldı. Kamuya ait varlıkların satışından toplam 62 milyar dolar gelir elde edildi. Bu paranın bir kısmıyla IMF’ye olan 23.5 milyar dolarlık borç kapatıldı. Özelleştirme gelirleri AKP iktidarında ciddi artış gösterdi. 1986-2002 döneminde toplam 8 milyar dolar özelleştirme geliri elde edilirken, 2003-2015 döneminde bu tutar 61,8 milyar dolara erişti. Cumhuriyet tarihi boyunca elde edilen özelleştirme gelirlerinin yüzde 90’ı AKP döneminde elde edildi.

Özelleştirmeler yoluyla Türkiye’nin TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ,  PETKİM ve TEKEL gibi en büyük kamu kuruluşları satıldı. Stratejik öneme sahip çok sayıdaki kuruluşta uluslararası şirketler söz sahibi oldu. Son 13 yılda yabancı şirketler başta kamu kuruluşları olmak üzere, finanstan enerjiye, sağlıktan eğitime, perakendeden gıdaya kadar birçok sektörde ağırlığını arttırdı. Bankacılık sektörünün yüzde 50’si, sigortacılık sektörünün yüzde 70’i yabancı şirketlerin eline geçti. İlâç pazarında hali hazırda 106 yabancı şirket var ve pazar payları yüzde 70 düzeyinde!  Akaryakıt sektöründeki yabancıların payı yüzde 65, doğalgazda yüzde 15 olurken, 2008’de sıfır olan elektrik piyasasındaki yabancı sermaye payı, yapılan özelleştirmelerin ardından yüzde 20 seviyesine çıktı.

SOĞANIN TANZİM SATIŞI OLUR MU?

AKP iktidarları döneminde devlet, üretimden vazgeçti!  Türkiye artık Rusya ve Ukrayna’dan buğday, Kanada’dan mercimek, Rusya’dan mısır, Fransa’dan arpa, Bulgaristan’dan saman, Sri Lanka’dan çay, Amerika’dan pirinç,  Meksika’dan kuru fasulye, Hindistan’dan nohut, Şili’den üzüm, İran’dan kuru soğan ithal ediyor! İthal mallara kamyon dolusu döviz ödeniyor. Ama taşıma suyla değirmen dönmüyor.

Son zamanlarda domates, patates, patlıcan, sivri biber, vesaire malların fiyatları yükseliyor. İktidar, üreticiyi kendisi bitirmemiş gibi; halciyi, komisyoncuyu ve esnafı düşman ilan ediyor, geçici önlemlerle yiyecek maddelerindeki fiyat artışlarını engellemeye çalışıyor. Pazarcı esnafını, halk esnafını hedef haline getirip, kendisinin yarattığı tarım terörünü örtbas etmeye çalışıyor. Bugün neoliberal politikalar tüm ekonomiyi esir almıştır. Ankara ve İstanbul’daki 30-50 noktadaki tanzim satışıyla, büyük bir algı operasyonu yapıyor. Domatesin, biberin, patlıcanın, soğanın fiyatı bile asgari ücretle değil, kurşunun fiyatıyla açıklanıyor.

Ama nereye kadar? Tanzim satış kalıcı çözüm olabilir mi? Soruyorum: İktidar her alanda özelleştirmeci iken, niçin sebze-meyve satışında devletçi?  Serbest Pazar Ekonomisi’nde devlet ticaret yapmaz! Koskoca Türk Devleti çadır kurup, ithal soğan satmaz! Devlet üretimi teşvik eder, üreticiyi destekler. 31 Mart seçiminden sonra tanzim satışları sürdürülemez. Çünkü son günlerde Türkiye’nin en önemli gündemi olan ‘tanzim satış’,  görülüyor ki başka hesaplarla beraber yürüyor.

Karma Ekonomik Sistem’de ‘devletçilik’ vardı ama ‘Serbest Piyasa Ekonomisi’nde fiyatlar, serbest rekabet koşulları ortamında oluşur.   Devlet, fiyat mekanizmasına müdahale edemez!  Devlet sadece ticaretin önündeki engelleri kaldırır. Çünkü “Daha az devlet, daha çok özel girişim’ şeklinde formüle edilen yeni liberal görüş, sosyal adaleti sağlayıcı gelir dağılımı politikasını reddeder.   Neoliberal politikalara göre,  piyasa mekanizması çarkı, mal ve faktör piyasalarında oluşan göreceli fiyatlarla kimlerin zengin, kimlerin daha az zengin olacağını belirler.   Bu mekanizma içinde, iktidar için daha fazla geliri hak edenler, ön plana çıkar ve zengin olurlar.  

Aslında, Türkiye’de uygulanmakta olan ekonomik modelin diğer bir adı da  ‘Vahşi kapitalizm’dir!  Şu hale bakın! Sebze-meyve üreticileri, üretim maliyetlerindeki aşırı artışlar yüzünden üretimden vazgeçiyor. Hal komisyoncuları ve pazarcılar,  nakliye giderlerinin yüksekliğinden, köprü geçiş ücretlerinden, harç ve vergi zamlarından şikâyet ediyor. Hayrete gerek yok: Kapitalizm böyle bir şeydir işte! Her şeyin değeri para ile ölçülüyor.  İnsanlar, hayatını devam ettirebilmek için gerekli olan her şeyi sadece para ile alabiliyor. Bu ülkenin güzel insanları,   ne çekiyorsa gölgesini satamadığı ağacı bile kesen kapitalistlerden çekiyor!

31 Mart’ta yapılacak yerel seçim sonuçları ne olursa olsun! Esas itibariyle ‘vahşi kapitalizm’ gerçek yüzünü 1 Nisan’dan itibaren daha vahşice göstermeye; halkı, ülkeyi ve doğayı daha ağır koşullarda sömürmeye, perişan etmeye devam edecektir. 1 Nisan’dan sonra zam yağmuru gelecektir! Eğer halk,  bütün zorluk ve baskılara rağmen demokratik haklarını kullanıp bu vahşi düzene ciddi bir şekilde itiraz etmez, sessiz kalmaya devam ederse,  iktidar sahip olduğu imkân ve araçlarla bu bozuk ve vahşi kapitalist düzenini sürdürmeye; halka, ülkeye ve insanlığa daha büyük bedeller ödetmeye bu günlerde olduğu gibi yarın da devam eder.  

Ümit edelim ki tanzim satışıyla domatesin fiyatının 6 liradan 3 liraya, soğanın 5 liradan 2 liraya indirilmesi,  milletin nazarında büyük başarı olarak değerlendirilmesin! Toplum, yaşamakta olduğu bu travmatik süreci gerekli dersleri çıkararak ve sürece doğru tepkiler vererek atlatmayı ve aydınlığa kavuşmayı başarabilsin. Aksi takdirde, karanlıkta yaşamaya devam eder! Eğer buna da yaşamak denirse…

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER