Perşembe, Mart 28, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelEŞİT VE ADİL SEÇİM 

EŞİT VE ADİL SEÇİM 

 

Türkiye’nin ‘eşit ve adil’ seçime ihtiyacı var! Önemli olan 24 Haziran’da seçimlerin yapılacak olması değil, seçimlerin eşit, özgür ve adil yapılmasıdır. Batı’nın tüm kurumları ‘Olağanüstü Hal’ şartları altında adil ve tarafsız bir seçimin mümkün olmadığı görüşünde birleşiyor.  Batı ülkelerindeki notumuz iyi değil!

Artık Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) seçim takvimi işliyor. Seçimlerle ilgili en önemli kurallardan biri, “Kamu görevlerinde olanların aday olmak istemeleri halinde kamu görevinden istifa etmeleri gerektiği’ kuralıdır. Bu nedenle, her seçimden önce belirlenen gün ve saate karşı kamu görevi yapan herkes istifa etmek zorunda kalıyor.

Ancak YSK Cumhurbaşkanı Erdoğan için bu kuralı uygulamıyor. Yasal olarak Cumhurbaşkanının görevinden istifa etmesi gerekmeyebilir. Bu kural yürürlükteki seçim mevzuatına uygun olsa da, Anayasamızda öngörülen ‘eşitlik’ ilkesine aykırıdır.

Anayasamıza göre; herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. YSK, bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uymak zorundadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a imtiyaz tanımak, ayrıcalıktır. En azından ahlaki ve etik değildir. Bu kural, demokratik bir ülkede asla olmaz! Eğer Anayasa ve yasalarımızda seçimle ilgili ‘yasaklar’ varsa, bu yasaklar herkesi kapsamalıdır.

24 Haziran seçimleri eşit ve adil olmalıdır. Adaylar, tam ve serbest rekabet koşulları altında yarışmalıdır. Millet Cumhurbaşkanını, milletvekilini seçiyor. Seçimde en küçük bir şaibenin, en küçük bir itirazın olmaması gerekir. Bu seçim sisteminde adaylar birbirleriyle eşit ve adil koşullarda rekabet edemeyecektir. Rekabet; aynı niteliklere haiz adaylar arasındaki daha iyiye ulaşma, daha iyi sonuç alma yarışmasıdır.

Bu durumda, Cumhur İttifakı’nın adayı dışındaki tüm Cumhurbaşkanı adayları devletle yarışacaktır. Devletin tüm imkânlarıyla yarışacaktır. Devletin tüm imkânlarını aşarak sisini duyurmaya çalışacaktır.

2007’den beri, Türkiye’de her seçimde yaşanan adaletsizlikler yine yaşanıyor. Seçim meydanlarında Muharrem İnce, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu rüzgârı esiyor. Vatandaşlar tüm Cumhurbaşkanı adaylarını da heyecanla izliyor. Her üç aday da büyük kalabalıklar topluyor ama bütçesi halkın elektrik faturalarından, vergilerinden ödenen TRT, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarını saatlerce yayınlıyor. Muhalefet ise yok sayılıyor;  İnce,  Akşener ve Mollaoğlu’nun  konuşmalarına yer verilmiyor. Böyle bir adaletsizlik ne duyulmuş ne görülmüştür. TRT, adil bir seçim için tüm Cumhurbaşkanı adaylarının mitinglerini eşit şekilde yayınlamalıdır.

Aksi takdirde, 24 Haziran seçimleri eşit, özgür ve adil koşullarda gerçekleşmeyecektir. En başka propaganda yapma hakkı, her zaman iktidara tanınan bir haktır. Muhalif görüşlerin ağır şekilde cezalandırıldığı bir ortamda güvenilir sir seçimin yapılabileceğini düşünmek zor. OHAL ile muhalefetin alanı önemli ölçüde daraltılıyor. Ve her seçimde mutlaka hile yapılıyor. Erdoğan, Türkiye’de ‘seçilmiş’ de olsa en büyük kamu görevlisidir. Üstelik bu görevin kendisine sağladığı sayısız avantajlar var!

YSK seçim yasaklarını açıklarken hükümet üyelerinin propaganda dönemi boyunca kamu araçlarından ve olanaklarından asla yararlanamayacağını belirtiyor. Ama Cumhurbaşkanını yasak kapsamı dışında bırakarak aslında konulan bu yasakların tümünün yürütmenin başı tarafından çiğnenmesine olanak sağlanıyor.

YSK, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevinden istifasını gerekli görmese de, Cumhurbaşkanı gönüllü olarak kamu görevinden istifa etmelidir. Tıpkı diğer Cumhurbaşkanı adayları gibi seçim yarışına eşit koşullarda girmelidir. Seçim yarışının eşit ve adil yapılmasına fırsat yaratmalıdır.

Çünkü Cumhurbaşkanı için hiçbir yasak konmadığından Erdoğan propaganda amacıyla ve hatta AKP Genel Başkanı sıfatıyla gittiği yerlerde bile ‘özel protokol’ ile karşılanıyor. Bu durumda hükümetin üyeleri de Cumhurbaşkanı protokolüne uyacakları için hiçbir yasak kuralını yerine getirmeyecektir.

Diğer Cumhurbaşkanı adayları bin bir zahmetle ülkeyi dolaşmaya çalışırken, Erdoğan Cumhurbaşkanı sıfatıyla ve ayrıcalıklarıyla sayısız özel uçak, helikopter ve binlerce koruma ile yurdun her noktasında gövde gösterisi yapabilecektir. Bunun hakkaniyetle, adil bir seçimle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Bu nedenle doğru olan Erdoğan’ın da tıpkı diğer kamu görevlileri gibi istifa etmesi ve yerine vekilini bırakmasıdır.

Cumhurbaşkanları danışmanları bile milletvekili adayı olabilmek için istifası diyor ama Cumhurbaşkanın istifası gerekmiyor. Neden? Cumhurbaşkanı kamu görelisi değil midir? Cumhurbaşkanına neden imtiyaz tanınıyor?

Daha doğrusu referandum günü kendi başına kural koyan ve kimseyi dinlemeden uygulayan YSK, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istifasını gerekli görmese de, hiç olmazsa propaganda süresince Cumhurbaşkanlığı protokolleri uygulanmamalıdır.

Aksi takdirde 24 Haziran’da yapılacak seçime adil seçim denemez.

24 Haziran’da yapılacak seçimlerin ‘adil’ sayılabilmesi için, tüm adayların eşit şartlarda, tam ve serbest rekabet koşulları altında yarışması gerekir. Devletin tüm imkânlarını kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile diğer Cumhurbaşkanı adaylarının imkânları eşit değildir. Hatta HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı özgür değil, Edirne Cezaevi’nde tutukludur. Sırf bu nedenle, 24 Haziran’da yapılacak seçim yarışı hakkaniyete uygun değildir. Bu seçimden en iyi sonucu alabilmek için adayların eşitlenmesi şarttır.  Bunun için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da görevinden istifası gerekiyor.

Aksi takdirde, yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminin meşruiyeti tartışılır. Şaibeli bir seçim sonucu seçilecek Türkiye Cumhurbaşkanının imajı zedelenir. İtibarı zayıflar.  Dünya devletleri nezdinde saygınlığına gölge düşer. Yol yakınken bu yanlıştan geri dönülmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan vicdanların sesine kulak vermeli ve kamuoyunu rahatlatmalıdır. Cumhurbaşkanlığı grevini, seçim sürecinde TBMM Başkanı’na vekâleten devretmelidir.

Çünkü egemenlik Erdoğan’a değil,  kayıtsız ve şartsız Türk Milleti’ne aittir. Meclis Başkanı da seçilmiş kişidir. Yasama organının başıdır. Üstelik AKP’li milletvekili ve Meclis Başkanı’dır.

Erdoğan, seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak değil, rakipleriyle eşit ve ‘Cumhurbaşkanı adayı’ olarak yarışmalıdır. Devletin tüm imkânlarını kullanmaktan vazgeçmelidir. Seçim meydanlarında rakipleriyle mertçe yarışmalıdır.  Aksi takdirde, seçim yarışını kazanması halinde; Devlet kazanmış olacaktır. Seçim yarışını kaybetmesi halinde ise şahsiyle birlikte Devlet de kaybetmiş olacaktır. Erdoğan Cumhurbaşkanı adayıdır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti değildir.

Erdoğan’ın zaten Devlet Bahçelisi var! Demokratik, laik ve sosyal hukuk Devleti’nin gücüne ihtiyacı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti,  seçim yarışına sokulmamalı ve muhalif adaylarla yarıştırılmamalıdır. Çünkü Devletin görevi seçimde yarışmak değil; eşit, özgür ve adil seçim yarışını sağlamaktır! Çünkü Türk seçmeni dayatmaya, alavereye dalavereye gelmez. Seçmen,  karşısında dürüst ve harbi olanları seçer!

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER