Cuma, Nisan 19, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelHoşgörü ve kutuplaşma

Hoşgörü ve kutuplaşma

Sevgili okurlarım! Son zamanlarda, bazı siyasetçilerin kavgacı dili yüzünden Türkiye kutuplaşmış; toplum düşmanca görüş, sosyal ve siyasal konum ve tavır olarak iki karşıt grupta yoğunlaşmıştır. Diğer bir deyişle ülke karpuz gibi ikiye bölünmüştür. 17 yıllık AKP iktidarı döneminde, Türk toplumu kandırılmış ve çok büyük hayal kırıklığı yaşamıştır. Halkın AKP iktidarına güveni kalmamıştır. Bir toplumda güven ve güven duygusu kaybolduğu zaman bunu tekrar elde etmek zordur.

Oysaki vefatının 32. yıldönümünde rahmet ve dua ile andığımız büyük fikir üstadı Cemil Meriç’in dediği gibi, “En büyük ihtiyacımız hoşgörü, en büyük düşmanımız ön yargıdır.” Hatırlatmakta fayda var: Sevgi hoşgörü doğurur, hoşgörü ise barışı…

Ayrıca fikirlerin çatışmasından hakikat doğar. Sonuca giden tek yol, bizim yolumuz olmayabilir. Başkalarının fikirlerine de saygı göstermek gerekir. Elbette ki bir toplum için hakikate ulaşmak önemlidir. Ancak mutsuz, huzursuz ve karmaşık bir Türkiye’de ekonominin iyiye gitmesi de mümkün değildir. Gençler, umutları olmadığı için hayal bile kuramıyorlar. Bütün sorunların çözüm yolu, önce hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanmasıdır. Sonra da israf düzenine son vermek gerekiyor.

Son yıllarda, seçimlerin sıkça yapıldığı ve siyasetin kutuplaştığı ülkemizde, maalesef at izi it izine, sapla saman birbirine karışmış durumdadır. Toplumumuzdaki tarafgirlerin (sağ ya da sol fark etmiyor) geldiği nokta: Kimse, kimseyi dinlemiyor; dinlese de inanmıyor. İnsanlar sevmediğinin doğrusuna inanmaktansa,  sevdiğinin ya da kendisine biat edenin yalanına inanmayı tercih ediyor. Sırf bu yüzden, maalesef ülkemiz felakete sürükleniyor. Biran önce kendimize gelmez isek,  çok acı bedeller ödememiz yakın ve kaçınılmazdır.

Oysaki Türk Milleti her şeyini Türkiye Cumhuriyeti’ne ve rejimine borçludur. Ülkemizi ancak Cumhuriyet ilkeleri kurtarır. Her türlü ön yargılardan uzak, başkalarından nefret etmeden onların bizim gibi düşünmediklerini kabul etmeye mecburuz!

OSMANLI’DA ‘HOŞGÖRÜ’ POLİTİKASI

Aslında çok büyük coğrafyada topraklara sahip olan Osmanlı Devleti’nin farklı inançlar, milletler ve kültürlere uyguladığı hoşgörü politikası Osmanlı toplumunda huzur ve barışın etkili olmasına vesile olmuştur. Fatih Sultan Mehmet,  Hıristiyanlara belli haklar, güvenceler vermiştir. Ortaçağ Avrupa’sında Yahudiler haksız yere öldürülürken ve Avrupa devletleri, toplumlarına çeşitli zulümler uygularken; Osmanlı Devleti, idaresi altında bulunan farklı dinlere, dillere kültürlere bağlı insanların barış içerisinde yaşamalarını sağlamıştır.

Osmanlı Devleti’nde uygulamaya konulan ‘Millet Sistemi’nin gereği olarak Gayr-ı Müslim Osmanlı vatandaşlarının dini işlerine hiçbir zaman müdahale edilmemiş ve bu sebeple din ve milliyetlerini korumaları mümkün olmuştur. Bosna ruhbanlarına ve Galata Cenevizlilerine verilen güvencelerde Osmanlı Devleti’nin din ve ırk farklılığından dolayı temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanmaya gidilmediğinin en açık örnekleridir. Batılı pek çok seyyah ve tarihçinin kaleminden Osmanlı hoşgörüsüne dair yazılan daha pek çok örnek bulmak mümkündür.

Dolayısıyla da günümüz Türkiye’sinde,  AKP’li Nurettin Canikli’nin Giresun’da yaptığı bir konuşmada; Ekrem İmamoğlu’na karşı verilen mücadelenin, Topal Osman Ağa’nın Kurtuluş Savaşı döneminde Karadeniz’in Pontus’laştırılmasını amaçlayan hainlere karşı verdiği mücadeleye benzediğinden söz etmiş olması, hoşgörüsüzlükten de öte, şuursuzluktur! Bu şuursuz konuşmanın sebebi ise, Canikli’nin “İstanbul Pontus olmasın” diye Giresunlulardan oy istiyor olmasıdır. Oysaki bu izan yoksunu propaganda dilinin tümden geri tepmesi için bir Ekrem İmamoğlu’nun duru yüzüne ve hoşgörüsüne,  bir de AKP korosu üyelerinin sıfatına bakmak yeter de artar bile! 

Osmanlı Devleti’nde var olan ‘hoşgörü’ anlayışı, ne yazık ki AKP iktidarında yok!  AK Gençler,  ‘Osmanlı Torunu’  olamazlar. Çünkü AKP yöneticilerinde İslam Hukuku ve İslam ahlakının hiçbir etkisi yoktur. Osmanlı Devleti’nin mensubu olduğu din, hoşgörüsüzlüğe müsaade etmezken, Yeni Türkiyelilerin mensubu olduğu din; Anadolu İslâm’ı değil, Arap İslam’ıdır. Bu din anlayışının ahlak, adalet ve güzellik diye bir kaygısı yoktur. Sadece ve sadece görünüşe ve her dinde zaten mevcut olan biçimsel ibadet ritüellerine önem verir. Bu din anlayışı; bilimi, insan aklını, eşitlik ve özgürlük fikrini reddeden bir kültürdür. Bu haliyle Arap İslam’ı, Ortadoğu’daki bütün totaliter yönetimlerin egemen oldukları ülke haklarını gütme, baskılama ve her açıdan sömürme aletinden ibarettir.

Günümüzde,  emperyalist güçlerin hegomonyasına ve yerel oligarşik siyasi iktidarların sürüp gitmesine de en büyük desteği işte bu zihniyet sağlamaktadır. Çünkü İslâm, özünde sadece ritüellerle ilgili değil, ahlakla da ilgili bir dindir. Kur’anda ortaya konan ahlak anlayışına göre de, bir Müslüman’ın ahlaklı olabilmesi için yalan söylememesi, hırsızlık yapmaması; paraya, mala, mülke düşkün olmaması, zulüm yapmaması, adil ve merhametli olması gerekmektedir. Bu değerler doğrultusunda yaşamayan birisinin Müslüman olması söz konu değildir.

Sonuç olarak;   23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimlerini kazanmak için, Cumhur İttifakı’nda her yolun meşru görülmesinin İslam ahlakı ile hiçbir ilgisi yoktur.  Aslında ön yargılı ve hoşgörüsüzlere, müsriflere, müfterilere devamlı şans vermek; hoşgörülü ve iyi insanlara ihanettir!  Cumhur İttifakı’nın bu hoşgörüsüz politikası,  Hazreti Peygamber (Sav) ve dört halife devrindeki uygulamalara da açıkça aykırıdır. Çünkü hoşgörü, karşımızdakileri bizim istediğimiz gibi değil, kendi istedikleri şekilde mutlu edebilmek büyüklüğüdür.

Ve sosyal hayatta en faydalı, yüce duygu ise, toleranstır. Tolerans basitçe, başkalarından nefret etmeden,  onların bizim gibi düşünmediklerini kabul etmek demektir. Cumhur İttifakı’nın sözcüleri ise,  ön yargılıdır ve kendilerinden olmayan herkese düşmandırlar

Millet İttifakı’nın ortakları ve destekçileri ise, 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimlerinde milletin iradesine sahip çıkmak ve hoşgörülü Ekrem İmamoğlu’na seçimi kazandırmak için, her türlü tedbiri alıyorlar. Seçmene de sandığa gidip İmamoğlu’na oy vermek kalıyor. Çünkü İmamoğlu varsa umut var. Karanlığın arasından sızan güneşe selam olsun!

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER