Cuma, Nisan 19, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelİç savaş fermanı

İç savaş fermanı

 

Türkiye olağanüstü günlerden geçiyor. AKP; demokrasi tramvayından inmiş, OHAL ve kanun hükmünde kararnameler yoluyla ülke yönetimine el koymuştur.

AKP + MHP birlikteliği partili Cumhurbaşkanlığı yönetimini otoriterleştiriyor. Siyasi iktidar, iç savaşa hazırlık yaparcasına 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınladı. Bu yeni OHAL kararnamesi şunu söylüyor:”…15/07/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler(in) fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”

Bu kanun dili sorunlu ve maksadı muğlak bir dildir. Sosyal medyada, “15 Temmuz sonrası nefsi müdafaa başlamıştır. Oluk oluk kan akıtacağız. Allah-u ekber.” diye mesaj paylaşanlar var! Kararname metninin meali şudur: Yani komşun, sokakta tartıştığın ya da sizi sevmeyen biri sizi öldürüp “zaten teröristti” derse yargılanmayacak!

Kısacası, geçmişte yaşanan Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas olaylarının yolu açılıyor. Buna göre, resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin, fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu olmayacak!

Üstelik AKP iktidarının en üst düzeydeki yöneticileri, “696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye itiraz edenlerin darbecilerden farkı yoktur.” diyor. Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye ilişkin itirazlarını, görüşlerini açıklamaya çekiniyor; “…Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim” diyor.

Halen yürürlükte bulunan Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti; demokratik, laik ve sosyal hukuk Devleti’dir. Hukuk devletinde içgüvenliği polis ve jandarma sağlar. Yetkisiz kişiler bu işe girişirlerse ona “çete” denir.

Ayrıca demokrasilerde tehdit olmaz! Şimdi, eleştiri hakkımı da kullanarak kamuoyuna açıkça soruyorum: “Hükümet, 696 sayılı KHK ile çete mi oluşturuyor?”  Öyle değilse, son 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de terör olaylarını önleyen sivillere neden yargı muafiyeti getiriliyor? Devletin polisi, jandarması terör olaylarını önlemede yetersiz mi kalıyor?

Devletin iç güvenliği özel şirketlere, ülkücülere, sivillere ihale edilemez!

Jandarma, polis, özel harekât varken, kendilerine ”halk özel harekâtı” adını verip fotoğraflar çektiren silahlı ve adeta meşru bir güçmüşçesine ortada dolaşanlar kimdir? Türk milletinin hukukunu savunanlar asker ocağından yetişirler; polisin, jandarmanın mensubudurlar. Başka hiçbir silahlı güce, gayrimeşru oluşuma tahammülümüz yoktur.

AKP’nin en önde gelen yöneticilerinin dediği gibi, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye itiraz edenlerin darbecilerden farkı yok ise, AKP + MHP birlikteliğinin dışında kalanların hepsi terörist midir?

Bu zihniyet, bu ayrılıkçı anlayış sorunludur, Türkiye’nin bekası için tehlikelidir. Türkiye, derhal kuruluş ayarlarına dönmelidir!

 

 

 

YENİ YIL ARMAĞANI

 

696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, hiç şüphesizdir ki oligarşik iktidarın Türk milletine yeni yıl armağanıdır. Diğer bir deyişle bu KHK, bir iç savaş fermanıdır.

696 sayılı KHK ile kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılmıştır. Yasama ve Yargı tümüyle Yürütme’nin vesayeti altına alınmıştır. Dahası da var: hukukun tarafsız ve bağımsızlığından eser kalmamıştır.

Türkiye, aylardan beri sadece Yasamaya, Yargıya ve Yürütmeye değil, hemen her şeye tek başına Saray’ın recon kestiği bir ülke olarak yönetilmektedir. Bu korkunç gerçeği inkâr edecek aklı başında ve vicdanı yerinde tek bir insan var mıdır?

Şimdi bu acı gerçek orta yerde dururken kendimize soralım: “bir hareketin 15 Temmuz darbesinin devamı olduğuna kim hükmedecek? Bir eylemin terör eylemi olduğuna kim, neye göre karar verecek? Darbenin ve terör eyleminin devamı ne demektir ve bunu kim belirleyecek?

Bu soruların yanıtını ilkokul çocukları bile artık biliyor! Çünkü herkes yaşayarak görüyor ki, aslında ülkedeki her şeye karar veren tek bir yer var: orası da Beştepe’deki Saray’dır.  Bu gerçek artık apaçık ortadadır.

Demek ki, hiçbir organ, makam görüşü ve mahkeme kararı almaksızın, hiçbir hukuk ilkesine, hatta hiçbir yasaya bakmaksızın, tüm demokratik usul ve gelenekleri bir tarafa atarak, Saray’ın tek başına ‘darbe’, ‘terör’ ya da ‘onların devamı’ diye işaretlediği her türlü toplumsal ve bireysel hareket bastırılacaktır.

Bastırma işini sadece Devlet’in yasal kolluk güçleri değil, önüne gelen herkes yapabilir. Bu yetkisiz ve görevsiz siviller o eylemi bastırmak için insanları öldürse, kitleyi imha etse; evleri, köyleri, mahalleleri ve kentleri yaksa, mal ve cana hunharca kastetse dahi, tıpkı yetkili ve görevli resmi güçler gibi hiçbir hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluk taşımayacaktır.

Durum ne yazık ki budur!

Bu KHK açıktan açığa iç savaşa davetiye çıkaran bir Saray fermanıdır. Milleti birbirine kırdırmanın uğursuz icazetidir.

Milleti birbirine kırdırmak için,  12 Eylül 1980 öncesi gibi Tokat ve Konya’da komando silahlı eğitim kampları mı kurulacaktır? Yoksa bu görev, mevcudiyeti bilinin ‘SADAT’ adlı özel güvenlik şirketine mi verilecektir?

 

BU YANLIŞTAN DÖNÜLMELİDİR

 

Dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir diktatörlükte böylesine pervasız bir iç savaş hazırlığı ve icazeti görülmemiştir. AKP + MHP ittifakı bu vahim yanlıştan acilen dönmelidir.

AK Parti’nin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne güvenerek ve gerekli gördüğüm için görüşlerimi açıklıyorum: “yurdumun bugünü ve geleceği umurumdadır” diyen herkes; siyasi partisi, sınıfı, mesleği, düşüncesi, dini inancı, cinsiyeti, yaşı her ne olursa olsun, bu korkunç OHAL kararnamesine karşı çıkmalıdır. Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin Türkiye’ye asla yakışmadığını yüksek sesle haykırmalı ve iptalini talep etmelidir.

Sözün özü: Türkiye kuruluş ayarlarına dönmelidir. Bu hukuk ucubesine ve OHAL düzenine ‘HAYIR’ demek yurttaşlık ve insanlık görevidir.

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER