Perşembe, Nisan 25, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelYAPILARIMIZ YENİ BİR DEPREME HAZIR MI?

YAPILARIMIZ YENİ BİR DEPREME HAZIR MI?

İnşaat Mühendisleri Odası Hatay Şubesi, Gölcük Depremi’nin üzerinden 19 yıl geçmesine karşın ülkedeki yapı stokunun yeni olası bir depreme karşı hazırlıklı olmadığı görüşünde. İMO Hatay Şube Başkanı Selim Harbiyeli, 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce depremleriyle ortaya çıkan her acının ve yükünün kalplerde taşındığının altını çizdiği açıklamasında şunları kaydetti:
“Bugüne kadar bilinen bilgiler ve var olan teknolojilerle fayların bulundukları yerleri bilmek mümkündür. Fakat fay hattının kırılacağı yeri ve fayların üreteceği depremin zaman ve tarihini bilmek mümkün değildir.
Hiç kimse bize 1999 depremlerinden sonra bilgi eksikliğinin olduğunu söyleyemez. Yeni bir ‘Bina Deprem Yönetmeliği’ yayımlandı. Zemin durumunu ve fay hatlarını biliyoruz. Artık ‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planını-Udsep 2023’ü güncelleyerek uygulamaya koymak gerekiyor.
Mesleki Yetkinliği temel alan ‘Yetkin Mühendislik Yasası’ çıkarılmalıdır.
Mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınarak, yapı tasarım uygulama ve denetim evresinin sağlıklı bir şekilde işletildiği ülkelerde doğa olaylarının afete dönüşmediği görülmektedir. Bu bağlamda, yapı stokunun oluşturulması evresinde dikkate alınması gereken yer seçimi kararlarından, yapı tasarımına, yapı üretimi ve yapı denetimine kadar, bilimsel ve çağdaş ölçekte bütünlüklü bir yapı üretim düzeni kurulmalıdır.
1999 depremleri, önemli ölçüde can ve mal kayıpları ortaya çıkarmakla kalmamış, çok daha büyük bir tehlikenin henüz yaşanmamış olduğunu da ortaya koymuştur. Bu da, 1766’dan beri kırılmamış olan fay dolayısıyla Marmara Denizi’nin içinde olacak bir depremdir.
İstanbul Depremi, çevre illeri de önemli ölçüde etkileyecektir. Bu nedenle bilim insanları, İstanbul Depremi ile ilgili olarak çeşitli çalışmalar yapmışlar ve yapmaya da devam etmektedirler. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, yaşayacağımız İstanbul Depremi 7 (yedi) ve üzeri büyüklükte olacaktır.
2004 yılında Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın yapmış olduğu ‘1.Deprem Şurası’ ve yine 2009 yılında aynı bakanlığın yapmış olduğu ‘Kentleşme Şurası’na çok sayıda bilim insanı ve uzman katılmış ve son derece önemli çalışmalar yapılmıştır. Fakat devlet bürokrasisinin sürekli olarak değiştirilmesi ve ‘Liyakat ölçüsüne bağlı kadrolar yerine’ söz dinleyen ve ‘arka bahçe’ olan kadroların göreve getirilmiş olması; ayrıca ‘rant anlayışının depremin’ önüne geçmesi nedeniyle ‘deprem zararlarını azaltmak ve planlı bir kentleşmeyi’ sağlamak için hazırlanan raporlar uygulama alanı bulamamıştır.
Her yıl çok sayıda mühendislik diploması verilmesine rağmen kaliteli bir eğitim yapılamamaktadır. Can ve mal güvenliğini sağlayan bir mesleğin insanları olarak; fiziki şartları uygun olmayan, öğretim kadrosu son derece yetersiz olmasına rağmen inşaat mühendisi diploması veren okullar açılmaktadır.
Her afetten sonra sık sık yapılan ‘yara sarma’ anlayışından kurtulup bilimin tekniğin ve aklın gerektirdiği işleri yapmak gerekir. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları ‘kader’ gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmelidir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, deprem öncesi alınacak önlemlerin deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymaktadır. Sorunu sorun olmaktan çıkaracak olan tek çıkar yol, deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır.
Ruhsatlardan mühendis ve mimarların imzasının kaldırılması mesleğimizin gelişimini engelleyecek, sahteciliğin önü açılacaktır.
Oda ile meslek insanı arasına örülmeye çalışılan duvarlar kaldırılmalı, mühendis ve mimarlardan oda belgesi istenmesine yönelik uygulama güncellenmelidir.”

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER