Cuma, Mart 29, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe Yazıları30 Ağustos ve Atatürk

30 Ağustos ve Atatürk

Değerli okurlarım!

Tarihi roman yazarı Abdullah Gazel ‘AKBEZ SON KALE’ adlı eserinde, 30 Ağustos 1922 Günü’nü,  öncesi ve sonrasını şöyle anlatıyor:

“…Türk Ordusu yaklaşık bir yıldır bir yandan cephede savaşırken, diğer yandan asker sayısını Yunan Ordularının Anadolu’daki sayısına yaklaştırdılar. Anadolu’da 200.000 Yunan askeri vardı. Türk askerlerinin sayısı ise 186.000 olmuştu. Türkler ilk defa kapsamlı bir taarruz yapacaklardı. Ancak Türk ordusu tüm bu çabalara rağmen süvari birlikleri dışında Yunan birliklerine bir üstünlük sağlanamamış, ancak bir denge kurulabilmişti.

Batı Anadolu’yu Türk Ordusu’na karşı savunmayı planlayan Yunan Ordusu; Gemlik Körfezi’nden Bilecik, Eskişehir ve Afyon doğusu ile Menderes Nehri’ni takiben Ege Denizi’ne dayanan savunma hattını bir yıla yakın bir süre ile tahkim etti. Özellikle Eskişehir ve Afyon bölgeleri gerek tahkimat gerekse birlik miktarı bakımından daha kuvvetli tutulmuştu. Hatta Afyon’un güneybatısındaki bölge bile…

26 Ağustos 1922 sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa ve Batı cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa ile birlikte muhabereyi idare etmek üzere Kocatepe’deki yerini aldı. Büyük taarruz burada başlayarak, topçuların sabah saat 04.30’da taciz ateşi ile başlayan harekât, saat 05.00’te önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti.

Türk piyadeleri, sabah 06.00’da Tınaztepe’ye hücum mesafesine yaklaşarak tel örgüleri aşıp Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra Tınaztepe’yi ele geçirdi. Bundan sonra saat 09.00’da Belentepe, daha sonra Kalecik-Sivrisi ele geçirildi. Taarruzun birinci günü, sıklet merkezindeki 1. Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe’den Çiğiltepe’ye kadar 15 kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi.

27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk Ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirildi. Aynı gün Türk birlikleri Afyon’a girdi. Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı Afyon’a taşındı.

28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri başarılı geçen taarruz harekâtı, 5. Yunan Tümeni’nin çevrilmesi ile sonuçlandı. 29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli buldular. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar ve karar süratle ve düzenli bir şekilde uygulandı. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekâtı, Türk Ordusu’nun kesin zaferi ile sonuçlandı.

30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muhaberesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak Mustafa Kemal Paşa’nın ateş hatları arasında, bizzat Zafertepe’den idare ettiği savaşta, tamamen yok edildi veya esir edildi. Kalan bölümü ise üç grup halinde çekildi

Bu durum karşısında Çalköy’de yıkık bir evin avlusu içinde Mustafa Kemal, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile buluşarak Yunan Ordusu’nun kalıntılarını takip etmesi için Türk Ordusu’nun büyük kısmının İzmir istikametinde ilerlemesini kararlaştırdılar ve müteakiben de Mustafa Kemal Paşa o tarihi “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” emrini verdi.

1 Eylül 1922’de Türk Ordusu’nun takip harekâtı başladı. Muharebelerden kurtulan Yunanlılar İzmir’e, Dikili’ye ve Mudanya’ya doğru kaçmaya başladı. Yunan Ordusu Başkomutanı General Trikupis ve kurmayları ile 6.000 asker, 2 Eylül’de Uşak’ta Türk birliklerine esir düştüler.

Türk ordusu yalınayak, başıkabak, elbisesiz ve aç bir şekilde hücum ediyordu. Halk nesi var nesi yoksa veriyordu askerine. Aslında halkın da verecek bir şeyi yoktu ama elinde ne kaldıysa onu veriyordu. Çarığı olan çarığını, ekmeği olan ekmeğini veriyordu. Halkla asker bütünleşmişti.  Asker tepelere doğru koşuyor, ovalarda uçuyor, dağlardan inerken ise atlayarak iniyordu. İngiliz parasıyla donatılmış Yunan askerleri var gücüyle kaçıyordu. Türkler yetiştiğinin işini bitiriyordu. Canını kurtarabilenler ya çok hızlı koşanlar ya da teslim olanlardı. Yunan birliklerinin birçoğu topyekûn teslim oluyordu.

İngilizlerin anlamadığını Yunanlılar anlamışlardı. Kendilerinin kaçıp gidecek bir vatanları vardı ve kaçabilirlerse canlarını kurtaracaklardı. Oysa Türkler bu savaşta yenilirlerse gidecek bir yerleri yoktu. Bu savaşta yenilmek demek, tarihten silinmek demekti.

Türk ordusu bu muharebede,15 günde 450 kilometre mesafe kat ederek 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girdi. Birkaç gün içinde de bütün Ege kıyıları temizlendi Yunan’dan…”

30 Ağustos Zaferi Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yoldaki en önemli adımlardan birisidir. Bu zaferle, Türk milletinin varlığına kast eden dış mihraklara ve taşeronlarına Dumlupınar’da unutulmaz bir ders verilmiş; köşeye sıkışmış, işgale uğramış, bağrı delinmiş, yoksul düşmüş, darda kalmış, şehit olmuş ve canı yanmış bir milletin neleri başarabileceği, hangi zorluk ve mihnetleri aşabileceği bir kez daha tüm dünyaya deklare edilmiştir.

Milli Mücadele’nin zafere ulaştığı 30 Ağustos 1922’den bu yana tam 98 yıl geçti. Oysa zaferin ilk günüymüş gibi heyecanımız hale taptazedir. Biliyoruz ki bu topraklar, canlarını hiçe sayan kahramanların bizlere emanetidir. Büyük zaferimizin arkasındaki binlerce yüreğe; vatanına gönül vermiş, zalimin zulmüne boyun eğmemiş tüm kahramanlara borçluyuz ve minnettarız. Muzaffer ve pek şanlı milletimizin tarih yazan zaferi 30 Ağustos, Türk’ün en kutlu bayramıdır.  Bize bu onuru yaşatan Atamızı ve şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.

30 Ağustos, “Ya istiklal ya ölüm” diyerek Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden yürüyen bir milletin zaferidir.  30 Ağustos, Türk Milleti için Atatürk demektir, bağımsızlık ve zafer demektir.

Bu yıl, Koronavirüs nedeniyle getirilen kısıtlamalar, 30 Ağustos Zafer Bayramı’na gölge düşürememiştir. Türk halkı Zafer Bayramı’na sahip çıkmıştır. Yurdun dört bir yanında kutlamalar yapan Türk halkı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını sevgi, şükran ve rahmetle anmıştır. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin salgın kurallarını gözeterek düzenlediği konserler, yürüyüşler, tiyatro gösterileri, halkın zafer coşkusunu zirveye taşımıştır.

Hatırlatmakta fayda var: 30 Ağustos sadece askeri bir zafer değildir. 30 Ağustos aynı zamanda, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlik yıllarından itibaren kurduğu ‘milletin egemenliği’ düşü için atılmış en önemli adımlardan birisidir. Türk milleti, bu düşü eksiksiz şekilde hayata geçirmeye kararlıdır. Tek adam rejiminin yerini, milletimizin hak ettiği şekilde demokratik, laik, sosyal hukuk devleti alacaktır. Unutulmasın ki o gün geldiğinde, yalnız ülkemiz değil, içinde bulunduğumuz coğrafya da barışın güneşi ile aydınlanacaktır!

 

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER