Cumartesi, Aralık 6, 2025
No menu items!
Ana Sayfaİskenderun HaberEğitim Sen :“Gerçek Bir Toplu Pazarlık istemi için Tüm Konfederasyonları,birlikte mücadeleye cağırıyoruz"

Eğitim Sen :“Gerçek Bir Toplu Pazarlık istemi için Tüm Konfederasyonları,birlikte mücadeleye cağırıyoruz”

Eğitim sen İskenderun Şube Başkanı Mustafa ÜNSAL yazılı bir açıklama yaparak “Gerçek Bir Toplu Pazarlık istemi için Tüm Konfederasyonları, Kamu emekçilerinin birlikte ortak mücadele etmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz.”dedi

Başkan Ünsal’ın açıklamaları şöyle:

 

 

Sizler de takip ediyorsunuz. 3.5 milyon kamu emekçisinin 2 milyon emeklinin yaşamını

doğrudan etkileyen toplu sözleşme görüşmeleri sürüyor. 2 Ağustos tarihinde başlayan “toplu

sözleşme” görüşmelerinde dün Kamu İşveren Heyeti teklifi açıklanmıştır.

Hemen başta ifade edelim ki dün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından paylaşılan söz konusu teklif aileleri de kattığımızda 20 milyonu aşkın geniş bir kitleyi hayal kırıklığına

uğratmıştır.

 

Kamu İşçileri açısından da Yoksullaşma Çözülememiştir!

 

Çalışma Bakanı konuşmasının başlarında önceki gün imzalanan kamu işçisi Toplu İş

Sözleşmesinin 2021 ve 2022 yıllarını kapsadığını ifade ederek “Ancak bugün memur ve memur emeklileri için sunacağımız teklif 2022-2023 yıllarını kapsıyor” demiştir. Böylece daha baştan“kamu işçisi TİS’ini emsal almayın. En düşük işçi ücretine 500 TL artış, 2021 yılı için altışar aylıkdilimler halinde %12 +%5 ve enflasyon farkı gibi bir teklif beklemeyin” sinyali verilmiştir.

Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin tarafından açıklanan teklife göre;

kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaşlarında 2022 yılı için altışar aylık dilimler

halinde %5 +%6, 2023 yılı için ise %6 +%6 artış önerilmiştir. Büyük bir lütufmuş gibi,

altışar aylık dönemlerde enflasyon farkının oluşması durumunda söz konusu farkın

maaşlara yansıtılacağını ifade edilmiştir.

Teklif açıklanırken her zaman olduğu gibi “Büyüyen Türkiye’de işçiyi, memuru enflasyona

ezdirmedik, ezdiremeyeceğiz. Hedeflenen enflasyon, büyüme rakamlarına ulaşacağız” nakaratı tekrar edilmiştir.Büyümeden sermayeye değil  Emekçiye kaynak istiyoruz!

Öte yandan Çalışma Bakanı’nın konuşmasında maaş artışı dışında sadece 3600 ek gösterge ve

sözleşmeli istihdam, konularına sadece bir kaç cümle ile değinilmiştir. “3600 meselesinin bu

sözleşme sürecinin içerisinde çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz”, “Sözleşmeli personelin

haklarının yeniden düzenlenmesi, kamu personelinin haklarına sahip olması konusunda da benzer bir yaklaşıma sahibiz” gibi ucu açık, içeriği net olmayan, vaat niteliğinde cümleler kurulmuştur

.

Gerçek Enflasyon Rakamları Esas alınmalıdır!

 

Öncelikle KESK olarak 5,5 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin yıllardır biriken yüzlerce

sorunu orta yerde dururken sadece bir kaç başlığı içeren üstelik vaat niteliğini aşmayan bir

yaklaşımın “Toplu Sözleşme teklifi” gibi sunulmasını kabul etmemiz mümkün değildir.

Maaş artışı teklifinden başlayacak olursak. “İşçiyi, memuru, asgari ücretliyi,  emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” söylemi artık hepimize bıkkınlık vermiştir.

Defalarca altını çizdik. Bu ülkenin emekçi sınıflarını, dar gelirli vatandaşlarını ezen Ali

Cengiz oyunları ile takla attırılan TÜİK enflasyonu yani resmi enflasyon değildir. Bu

ülkede hiç kimsenin neredeyse talimatlarla belirlenir hale gelen resmi enflasyon

verilerine, yine işsizlik verilerine güveni kalmamıştır. Bizleri yıllardır ezim,

ezim ezen sokakta, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız hayatın gerçek enflasyonudur.

Buna rağmen tüm emekçi kesimler yıllardır hedeflenen resmi enflasyon verilerinin temel

alındığı maaş artışları ile daha fazla yoksullaştırılmış, reel geliri eritilmiştir. Üstelik Yeni

Ekonomi Program, Orta Vadeli Mali Program gibi programlarla-planlarla ilan edilen hedeflenen enflasyon rakamları daha üç beş ay geçmeden “revize edilmiştir”. Ancak bizim  aldığımız maaşlar-ücretler “revize edilmediği” için reel gelirimiz erimeye devam etmiştir.

 

Bu erimeyi çarptırılmış, takla attırılmış TÜİK verilerinde görmek artık mümkün değildir.

Bunun yerine yaşadığımız gerçek hayat pahalılığını yansıtan döviz ve altın fiyatlarına,

açlık ve yoksulluk sınırı verilerine bakmak yeterlidir.

2012’de başlanan Toplu Sözleşme sürecinden bugüne aradan geçen 9 yılda ortalama

kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar 450 dolar azalmıştır.

Yine son dokuz yılda hem açlık hem de yoksulluk sınırı %216 artarken en düşük maaşta

yaşanan artış %174’te kalmıştır.

Son beş yılda ortalama maaşla alınan çeyrek altın sayısı 6,5 adet azalmıştır.

Yine en düşük maaş ile alınan dolar son iki yılda 84 dolar azalmıştır.

Son iki yılda asgari ücret %40 artarken kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış

%29,85 ‘te kalmıştır.

Son iki yılda temel tüketim maddelerinin fiyatlarında yaşanan artış %70’i aşmıştır.

 

Ücretler Belirlenirken Yoksulluk Sınırı Esas alınmalıdır!

 

Biz KESK olarak maaş artışlarımız konusunda en başından beri bu verilerden, 4 kişilik

bir ailenin insan onurunun gerektirdiği zorunlu ihtiyaçları karşılayabilmesi için yapması

gereken harcama düzeyi olan Yoksulluk Sınırını esas aldık. Tekliflerimizi “Hiçbir Kamu

Emekçisi Hanesi Yoksulluk Sınırı Altında Kalmasın” diyerek hazırladık.

Yıllardır yoksulluk sınırında yaşanan artış ile maaşlarımızda yaşanan artış arasındaki makas

açıldı. Dolayısıyla toplu sözleşme dönemlerinde istediğimiz maaş artışı oranı da her yıl biraz

daha arttı. Sadece son iki yılda hem açlık hem de yoksulluk sınırı %38,6 artarken kamu

emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış %29,85 ‘te kalmıştır.

Buradan hareketle bu dönem teklifimizde eşi çalışmayan, iki çocuklu en düşük maaşı alan kamu emekçisinin eline geçen tutarın eş, çocuk, kira, yakacak, ulaştırma, yemek, ikramiye gibi kalemlerle Haziran itibari ile 9.332 TL olan 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını temel aldık.

Eşi çalışmayan, iki çocuklu en düşük maaşı alan kamu emekçisinin eline geçen tutarın söz

konusu yardımlar ve ikramiye ile birlikte 2022 Ocak itibari ile 10.4 TL’ye çıkarılmasını teklif

ettik. Buna göre tüm kamu emekçilerinin maaşlarının yardım, ikramiye kalemlerinin dışında

%43,5 artırılmasını talep ettik.

Geçmişte yoksulluk sınırındaki artışı, maaşlarımızdaki reel erimeyi görmeyen hatta KESK’in

maaş artışı tekliflerini ‘abartılı’ bulanlar bu dönem bizim maaş artışı teklifimize yakın artışlar

teklif etmiştir.

Peki, bu dönem ne oldu da diğer konfederasyonların maaş-ücret artışı teklifleri KESK’in

teklifine bu kadar yakınlaştı?

KESK olarak bizim teklifimiz açısından bir şey değişmemiştir. Çünkü biz her dönem

olduğu gibi bu dönemde yine aynı temel noktadan yani “Hiçbir Kamu Emekçisi Hanesi

Yoksulluk Sınırı Altında Kalmasın”noktasından hareket ettik. Ancak diğer

konfederasyonlar için bir şeylerin değiştiğini söyleyebiliriz.

2018 yılından itibaren daha fazla hissedilen, pandemi sürecinde daha fazla derinleşen kriz tüm

kamu emekçilerinin reel gelirini çok daha hızlı eritmiştir. Dolayısıyla hangi sendikanın üyesi

olursa olsun tüm kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı kayıp daha net görünür hale gelmiştir.

Yaşadığı kayıpların giderilmesini isteyen kamu emekçilerinin haklı beklentisi daha birkaç yıl

öncesine kadar hükümetin teklifinde yaptığı buçuklu artışları bile “tarihi başarı” olarak

gösterenlerin bu dönemki tekliflerini yükseltmeye mecbur bırakmıştır.

 

Önerilen Rakam TÜİK Enflasyonunun Bile Altında Kalmıştır!

 

Tüm bunlara rağmen dün yapılan maaş artışı teklifi hiçbir vatandaşın inanmadığı TÜİK

enflasyon rakamlarının bile altında kalmıştır.

Son bir yıllık genel enflasyonun yüzde 19, emekçi kesimler için en önemli kalem olan gıda

enflasyonun yüzde 25, yine önemli bir diğer kalem olan ulaştırma enflasyonun yüzde 24,62

olduğu koşullarda 5,5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine 2020 yılı için altışar aylık dilimler halinde %5 +%6 oranları teklif edilmiştir.

Öte yandan tüm konfederasyonların tekliflerinde yer alan geçtiğimiz dönemin kayıplarının

telafisi ve refah payı talepleri tamamen görmezden gelinmiştir.

Sadece maaş artışları konusunda değil, kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı gelir vergisi

adaletsizliğine son verilmesi, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, farklı adlar altında

güvencesiz-sözleşmeli istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi, ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi başta olmak üzere temel sorunlarımıza yönelik hiçbir çözüm sunulmamıştır. Torpilin, kayırmanın kapsını sonuna kadar açan mülakat sitemine son

verilmesinden, kamu emekçilerini Hakem Kurulu vasıtası ile siyasal iktidarın iki dudağı

arasından çıkacak kararlara mahkûm eden-grev hakkımız yok sayan mevcut sistemin

değiştirilmesine, kadın kamu emekçilerine yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına kadar bir dizi önemli başlıkta tek bir kelime dahi edilememiştir.

Dolayısıyla dün iktidarın 5,5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine yaptığı teklifin adı “Toplu Sözleşme Teklifi” değildir. Açlık sınırının 3 bin, yoksulluk sınırının 9 bin 500 TL’yi bulduğu,yaşanan gerçek hayat pahalılığının %40’ı aştığı koşullarda yapılan aileleri ile birlikte 20 milyonluk devasa bir kitleye yapılan teklifin adı sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklifidir.

Hiç kimsenin bu teklife değer yükleme çabasına girmeye, “maaş artışlarının üzerine bir, iki puan ilave edilirse çözülür” yaklaşımı sergilemeye, kamu emekçilerinden gizli kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütmeye hakkı yoktur.

Sözlerimizi kamu emekçilerine seslenerek tamamlamak istiyoruz.

Sevgili kamu emekçileri, sevgili emeklikler kim kendini nasıl nitelerse nitelesin her

süreçte olduğu gibi bu süreçte de asıl “yetki” sizlerdedir.

Bugüne kadar sizin adınıza ‘yetkili’ olarak masaya oturanların yaptığı yanlışların,

eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha

fazla güvencesizleşme ile ödediniz. Ödemeye de devam ediyorsunuz.

Artık yeter demenin vakti çoktan gelmiştir.

Bilin ki bu dönem diğer konfederasyonların özellikle maaş artışı tekliflerinde KESK’in

teklifine yakın rakamlar sunar pozisyona gelmesi sizin tabandan yarattığınız baskının

eseridir.

Ancak bu yeterli değildir. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönem toplu sözleşme

sürecinin de hayal kırıklığı ile bitmemesi hangi sendikanın üyesi olursanız olun sizlerin

elindedir.

Aslolan, ekonomik, sosyal, özlük haklarımızda yaşadığımız kayıpların doruk noktasına

çıktığı bu kritik dönemde taleplerimiz için birlikte birleşik bir mücadelenin

büyütülmesidir.

Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahiplerinin kamu emekçilerinin ve

emekliklerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, “hak verilmez mücadele ile

alınır” ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir.

Biz KESK olarak her zaman olduğu gibi bugün de bir emek örgütü olmanın gereğini yerine

getirmek için,Kamu emekçilerinin, emekliklerin ortak hak ve çıkarlarını savunmak için üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeye hazırız.

Bunun için ayrım yapmaksızın hepinizi İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Güvenceli

İstihdam- Güvenli Gelecek, Demokratik- Adil Bir Çalışma Yaşamı, Halktan Yana Bir Kamu

Hizmeti, Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık

Sistemi için Tüm Konfederasyonları, Kamu emekçilerinin birlikte ortak mücadele

etmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz.

 

 

 

 

 

 

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER