Cuma, Nisan 19, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe YazılarıGörmeyip yazmayalım mı?

Görmeyip yazmayalım mı?

Ülkemiz; türedi ve görgüsüz zenginlerin çoğaldığı, bir zümrenin ülkenin %98’inden üstün tutulduğu, cemaat denen terör örgütü eli ile gençlerimizin geleceğinin yok edildiği ve bunun görmezden gelindiği, millete sinkaflı küfür edenlerin ve Kur’an ile dalga geçenlerin baş tacı yapıldığı, iş bulamayan üniversite mezunlarının intiharlarının tavan yaptığı, işsizler ordusunun çalışan sayısını geçtiği, çocuk bezinin ve hatta sigaranın tane ile satıldığı, rant kapısı olabilecek ormanlık alanların sürekli yandığı, ülkemize bir kez bile gelmemiş Araplar’ın rantabl topraklar satın aldığı, daha 20 yaşını devirmemiş bürokrat ve siyasetçi çocuklarının armatör ve şirketler sahibi olduğu, türkü söylemek için ölmek zorunda olanlar olduğu, bu ülkenin kurucusuna din adamlarının (!) minberden naklen yayın ile bütün ülkenin gözlerinin içine baka baka lanet okuduğu, ülkenin ilk imzacısı olduğu kadın haklarını ve güvenliğini ilgilendiren antlaşmanın yok sayılmasını ve bunu protesto eden kadınlara şiddet uygulanmasını (vb olumsuzluk ve hukuksuzlukları) görmemek ve yazmamak suçtur. Görmek ve yazmak değil.

Bir Tuğlaya Cennet…

Ben ekonomist değilim. Ekonomiden de anlamam ama bu olumsuzlukları gören sermayedarların (yerli-yabancı) kendilerini güvende hissetmedikleri için ülkemizden kaçtıklarını görmemek körlüktür. Hatta hasbelkader parası olan iş adamı ve akademisyenlerin , özellikle Yunanistan’dan gayrimenkul satın alıp oraya yerleşmeyi planladıklarını bilmeyen yoktur sanırım. Hal böyle iken ve ülkemizden başka ülkelere para akarken , Türk lirasının değer kaybetmesini hayali iç ve dış güçlere bağlamak bana pek doğru gelmiyor doğrusu. Tıpkı Türkiye’nin ekonomide uçtuğunu buz dolabı satışına bağlamanın doğru gelmediği gibi. Bu olsa olsa bu dönemde olurdu o da oldu. Yani meşhur deyim ile hayaldi gerçek oldu. Bunları, ülkesini ve geleceğini düşünen sorumlu vatandaş olma hasebi ile görmek ve konuşmak değil, görmemek ve konuşmamak suçtur………

Bir ülkenin geleceğine ve bekasına vurulabilecek en büyük darbe, nesilleri, kaliteli ve çağdaş eğitimden mahrum edip, silik bir eğitim sistemi ile beyinlerine pranga vurarak, kendinden olmayanı ötekileştirmeye harama, talana, yalana alıştırarak yetiştirmektir. Çünkü her yeni nesil ülkenin gelecekteki sahibidir ve ondan sonra gelecek olan neslin emanetçisidir, nasıl ki şimdiki nesil bir önceki neslin mirasçısı ise bu böyledir.

Oysa, Ortalama her vatandaş derki: ‘’ Ben çocuklarımın boğazından haram lokma geçirmem’’ el hak doğru, yani asıl olan mideden başlamaktır. Çünkü insan yediği gibi ve kadardır. Zira haram lokma o çocuğun kimyası ile oynar. Örneğin; bir bardak temiz suya yarım damla çamaşır suyu damlatın içemezsiniz, artık o suyun kimyası bozulmuştur. Tıpkı mideye haramı doldurduktan sonra doğru insan olamayacağınız gibi. Çünkü kimyanız bozulmuştur. Yani daha açık bir tabir ile zakkum ekip, o ağaçtan muz bekleyemezsiniz. Tıpkı FETÖ terör örgütü eli ile yapılacak sınavların soru ve cevaplarını önceden alan yandaşların yandaş olmayanların hakkını gasp edip, geleceklerini haram ve kul hakkı üzerine kurdukları gibi. Onlar doktor, mühendis, ekonomist, avukat, hâkim vb olduklarında her türlü art niyetli teklife ve işe açık olacaklarını söylemek asla kehanet değildir. Çünkü aldıkları diplomanın sermayesi haramdır. Bunları da görmeyip konuşmamak suçtur.

Muhammed-i İslam’da ve Kur’an’daki karşılığına gelince;
Bir insanın kendi çocuğunu öldürmesi çokta alışıldık bir eylem değil. Kaza veya çok anormal ruhsal rahatsızlık yüzünden meydana gelen olaylar hariç, bu pek rastlanan bir durum olmasa gerek. Ama öldürmenin çeşitli yolları vardır ve bu yollarla her gün kaç kişi kendi çocuğuna kıyıyor gördüklerimiz ve duyduklarımız dışında bir bilgimiz yok. Allah (CC)’ın bu konudaki uyarısı şöyledir: “Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı ÖLDÜRMEYİN. Onları da, sizi de biz rızıklandırıyoruz. Kuşkusuz, onları öldürmek büyük bir günahtır” (İsra 31. Ayet). Evet, çocuklarımızı öldürmemeliyiz. Hem dünyalarını hem ahiretlerini dünya menfaatleri için berbat etmemeliyiz. Ayetin öldürmekten kastı tam da budur. Zira başka bir ayet-i kerimede derki: “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hâli müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi ÖLDÜRMEYİN, Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir” (Nisa 29.Ayet).

Hz. Peygamber (SAAV) kul haklarının ihlâli niteliğindeki tutum ve davranışların yanlışlığını, kötülüğünü, dünya ve ahirette doğuracağı zararları birçok hadiste anlatmış ve insanları bu türlü kul hakkı ihlâllerinden sakındırmıştır. Nitekim Hz. Peygamber (SAAV) insanların birbirlerine şefkat ve merhametle davranmaları gerektiğini şöyle ifade etmektedir: “İnsanlara merhamet etmeyene, Allah ta merhamet etmez!”

Unutmamalıyız ki Kul hakkı, hayatta daha çok insanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, manevi şahsiyetleri, makam ve mevkileri, dini inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla, mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklardan oluşmaktadır. Bunlara yönelik olarak yapılan kötülükler, verilen zararlar kul hakkına tecavüz sayılmaktadır. BUNLARI DA YÜZDE 99 U MÜSLÜMAN OLAN BİR ÜLKEDE BİLMEMEK SUÇTUR………
Kutsi hadiste Allah-û Teala buyuruyor ki: “KARŞIMA KUL HAKKI İLE GELMEYİN!”

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER