Sevgili okurlarım! Bilindiği üzere partili Cumhurbaşkanı yepyeni bir ‘teori’ icat etti. Ekonomistlere inat “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” dedi ve faize karşı savaş açtı. Etme tutma dendiyse de bu teorisinde yıllardır ayak diredi. Gerçi Türkiye son yıllarda dış finans kuruluşlarına en çok faiz ödeyen ülke oldu ama Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın TL için belirlediği politika faizi emirle sürekli baskılandı.

Nereden çıktığı tam bilinmeyen, sadece devlet beslemesi bir avuç gözde firmanın işine yaradığı bilinen bu cins ‘teori’ uğruna, dar zamanda üç Merkez Bankası başkanı değiştirildi ve 120 milyar dolar döviz rezervi eritildi. Türkiye dışarıdan yüksek faiz ödese bile kredi alamaz ve borçları çeviremez hale düştü. En sonunda instagram üzerinden aile içi bir ‘istifa’ dramı yaşandı. Ekonomik gerçeğin fendi, hayal dünyasını yendi. Ancak dönmeye devam eden yalelli plağına rağmen Merkez Bankası bir U dönüşü yaptı. Piyasayı fonlamakta ölçü alınacak politika faizi 475 puan artırılarak faiz oranı yüzde 15’e çıkarıldı.
İşte bu son rakamı esas alan TradingEconomics 168 ülkede halen geçerli olan politika faizini bir tabloda gösteriyor. Buna göre, Türkiye 168 ülke arasında 12’nci sırayı Güney Sudan ve Siera Leone ile paylaşıyor. Bizden daha fazla yüksek faiz külfetine katlanan sadece 11 ülke var. Geri kalan ülkelerden 27’sinde yüzde 1’in altında faiz alınmaktadır. Diğer 21 ülkede faiz yüzde 0 (sıfır), 3 ülkede ise sıfırın altındadır. Japonya, Danimarka ve İsviçre’de faiz almak şöyle dursun, kredi alana kıyak geçilmektedir.
Türkiye’nin ise dış borçlanma halinde ödediği faiz zaten rekor düzeyde, içerdeki faiz oranı bakımından da dünya 12’ncisiyiz. Faize siyaseten ve hatta dinen savaş açmış bir ‘tek adam’ yönetimindeki ülke için ibretlik durum yani.
Aslında yukarıdaki veriler bize en azından 2 şey söylüyor:
Türkiye ekonomisinin batmasının nedeni dış düşmanlar ve faiz lobisi değildir. Asıl fail, faizi emirle indirip çıkaranlar, yıllardır dışarıya en yüksek faizi aktaranlar ve toplumsal emekle üretilmiş ulusal kaynakları har vurup harman savuranlardır.
Ekonomik buhranın nedeni Korona salgını da değildir. Korona her yerde var. Sebep Korona olmuş olsa dünyadaki yerimiz 5 yılda bu kadar tepe taklak olmazdı. Ve daha salgının başında devlet halktan İBAN numarası ile sadaka istemez, içi boş nasihatleri tekrarlayıp durmaz, yurttaşlara faizle borç değil karşılıksız destek verir, hiç değil maske-kolonya dağıtmayı becerir, sağlık emekçileriyle kavgaya tutuşmaz, vaktiyle aşı ve ilâç temin ederdi.
Ama görülüyor ki, Türkiye ekonomisinin dünya ligindeki hali iyi değil! Yandaş ve şakşakçılarınyere göğe sığdıramadığı saray efradı, ekonomik şahlanma nutuklarıyla güneşi balçıkla sıvamaya devam ediyor. Ve Türkiye’nin bu halini düşündükçe benim moralim çok bozuluyor. Asıl problem güzel ülkemin içine düşürüldüğü bu durumdur. Ülkemizin ekonomik bunalımı Arjantin’i aratıyor valla. Siyasetin yönetememe krizi de yangına dökülen benzinden farksız gibi. Ve iktidar ayağına taktığı MHP prangasından çaresiz durumda; gittikçe batıyor, kurtarma hamleleri işe yaramıyor. Çünkü MHP dibe çekiyor. Aslında MHP’de eriyor! Eski sokak serserilerinden ve mafya bozuntularından medet umuyor. Çünkü MHP’nin hedefinde daha faşist bir iktidar var: O nedenle karmaşa devam etsin istiyor. Hukukta normalleşme adımına karşı çıkmasının nedeni de bulanık suda daha rahat balık avlamasındandır.
Oysa ekonomi bambaşka şeyler söylüyor. Kendilerine ‘yerli ve milli’ etiketi yapıştırmaya çalışanlar aslında ülkeyi sömürgeleştirdiklerini gizleme çabasındalar. Dünyada eksi (-) faize razı olmuş 23 trilyon dolar serseri para var. Ama bu serseri para balonundan Türkiye’ye para gelmiyor. Hatta Türkiye’den para çıkıyor! Neden? Çünkü bir ülke Hazine ya da bankalar olarak yabancı finans kurumlarından kredi istediğinde, kredi notuna bakılıyor. Çeşitli uluslararası değerleme kuruluşları belli periyotlarla ülkelere notlar veriyor. Bu notlar, o ülkenin aldığı krediyi geri ödeme noktasındaki güvenirliğinin ölçüsü olarak kullanılıyor. Ve TradingEconomics bu notlardan hareketle tüm ülkeler için her gün kendi puan tablosunu oluşturuyor.
Yandaş medya gerçekleri gizlese de, Türkiye’nin 23 Kasım 2020 tarihi itibariyle kredi güvenliği puanı 100 üzerinden 36’dır. Türkiye bu puanla 154 ülke arasında 101’inci sıradadır. Üstümüzde 100 tam puan almış bazı AB ülkeleri ile puanları giderek azalan toplam 100 ülke var. Örneğin: Botswana, Senegal, Yunanistan ve Sırbistan bu 100 ülke arasındadır. Yani bu ülkelerin kredi puanı Türkiye’den daha yüksektir. Dolayısıyla uluslararası finans piyasalarında bu ülkelere Türkiye’den daha çok güven duyuluyor. Türkiye’nin hemen altında ise Tanzanya, Uganda, Zambia gibi ülkeler geliyor.
Oysa faize karşı olan AKP iktidarında, bir zamanlar yurtdışından uçaklarla gelen paralar birkaç gün sonra kur oyunları ile katlanıp geri gidiyordu. Bizler de ahmakça bu şekilde yurda giren serseri paraları ‘kalkınma’ sanıyorduk. İktidar sözcüleri, ülkeye bu tür para girişlerini bizlere ‘yabancı yatırım’ diye yıllarca yutturdular. Şimdiler de ise, ülkelerin çoğu eksi (-) faiz ile para bulurken, Türkiye’de ekonomiyi yönetenler %6 faiz verip borç para bulamıyor. Çünkü Türkiye’de hak, hukuk ve adalet yok! Kişiden kişiye ilişkiler var. Yönetim dürüst ve şeffaf değil!
