Cumartesi, Nisan 20, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe Yazılarıİrfan O. Hatipoğlu Yazdı: Tarikatlar

İrfan O. Hatipoğlu Yazdı: Tarikatlar

Uzlaşı mı? Asla… – İrfan O. Hatipoğlu

Tarikat/cemaat yapılanması, genç üniversite öğrencisinin kaldığı yurtta intiharı ve bıraktığı not sonrası yeniden tartışmaya açıldı. Tartışma konusu olan tarikat/cemaatlerin örgütlenmesi, ticari faaliyetleri, yandaş devşirme girişimleri, yurtlarında yaşananlar bilinmeyen konular değil. Dikkate alınması gereken ölen genç insanın anne babasının, tarikat/cemaat bağlılığının zihinlerini ve yaşamlarını nasıl tutsak aldığını ortaya koyan söylemleri… Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini savunan muhalefet partisinin tarikat/cemaatleri ürkütmemek için doğrudan karşı çıkmak yerine “öğrenci yurtları yetersizliği” üzerinden tartışmakta olmasıdır.

Ülkeyi yönetenleri ve yönetmeyi yakın olan siyasal yapılanmayı tutsak alan, fırsat buldukça cumhuriyet ve aydınlanma değerlerine saldıran tarikat/cemaat yapılanması nedir? Ülkemizde tarikat/cemaatlerin yükselişi; II. Dünya Savaşı sonrası çok partili siyasal yaşama geçiş sürecinde etkili olmak isteyen, Cumhuriyet karşıtlarının katkısıyla başlar. Tutucu/gerici güçlerden iç destek, emperyalistlerden dış destek alan tarikat/cemaatler gün yüzüne çıktılar. Örgütlendiler, siyasallaştılar. Darbecilerin -12 Mart, 12 Eylül-  gözetimi/kollaması ile serpilip geliştiler. Geliştirdikleri siyasal İslamcı söylem, herhangi bir ideoloji olmaktan çıkıp, devlet tarafından korunan/kollanan ideoloji durumuna dönüştü. 90’lı yıllarda merkez sağ/sol siyasetin örgütsel/ideolojik olarak çökmesi, iç parçalanmaları, başarısız yönetim uygulamaları sonrası siyasal sistemimizin en önemli paydaşı durumuna geldiler.

Tarikat/cemaat yandaşının temel özelliği, düşünsel körlük içinde olmaktır. Dünyaya bakışları, yaşam algılaması tek merceklidir. Öğretisini tek doğru, tartışılmaz, sorgulanmaz kabul eder. Uzlaşı arayışını yadsır. Kutuplaştırıcı bir dil kullanır. Nefret söylemini geliştirir. Kurgu düşmanlar üretir. Demokrat, hoşgörülü değildir. Kendinden olmayan ve özellikle kendisini eleştiren kişi ve kurumları hedef alır. Onları sürekli saldırı altında tutar, hedef gösterir. Farklılıklarla birlikte yaşamak yerine, farklılıkları asimile etme uğraşındadırlar. Farklılığı benzeştirmek için de bilimi, sanatı, hukuku, toplum yaşamını ölçüsüz müdahale ederek, insanların düşün yaşamına müdahil olur ve yönlendirmeye çalışırlar. Bu nedenle yönetiminde etkin oldukları ülkede düşünce/ifade özgürlüğü yoğun bir baskı, kısıtlamayla karşı karşıyadır. Hukukun üstünlüğünden, insan haklarından –özellikle kadın haklarından-, doğa/çevrenin korunmasından, emeğin kutsallığından, uygarlaşmadan söz edilemez.

Tarikat/cemaat yapılanmasını, istemlerini çok iyi bilen Cumhuriyetin kurucu önderleri, uzlaşı arayışına girmek yerine savaşmayı seçti. Özellikle M. Kemal “Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların menfi yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adım benim milletimin hayatıyla ilgili, o adım milletimin hayatına karşı bir kasıt, o adım milletimin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir… Şüphe yok ki, millet birçok fedakârlık, birçok kan pahasına, en sonunda elde ettiği hayati ilkesine kimseyi tecavüz ettirmeyecektir. Farzımuhal eğer bunu temin edecek kanunlar olmasa, bunu temin edecek meclis olmasa, öyle menfi adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürürüm.”

Mustafa Kemal’in ne kadar haklı olduğunu, bugün ülkemizde yaşanmakta olan durum ortaya koymaktadır. Tarikat/cemaatlerle uzlaşı arayışı mı? Asla…

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER