Cuma, Mayıs 3, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe YazılarıProf. Dr. Garip Turunç Yazdı: ''İtaat Etme, Yalakalık Yapma Döneminde Yaşamak''

Prof. Dr. Garip Turunç Yazdı: ”İtaat Etme, Yalakalık Yapma Döneminde Yaşamak”

Genlere işlenmiş bir sorundur memleketimde; düşünen, soran, tartışan, bilgiyi arayan kişiler önemsenmez.

 

İnsanlar da kendine bakmaz; ‘ben niye okumuyorum, dünyayı anlamak için neden çaba sarf etmiyorum’ demez.

 

Çünkü toplumumuzda birey olma çabası genellikle yadırganan ve hatta “ne oldum delisi olmak” gibi algılanıp kınanan bir şeydir.

 

Yazar Turgay Bostan’ın ifadesiyle, şark kültüründe birey tek başına bir hiçtir. Tek başına hak arayamaz. Kendi aklı ve fikri doğrultusunda söz söyleyip görüş beyan edemez. Daima bir gruba, cemaate, tarikata, şeyhe ittiba ihtiyacı duyar. Mutlaka bir referans mercii peşinde koşar.

 

En büyük korkusu kendi sürüsünü kaybetmektir. Aradığı huzuru sürüsünde bulur. Sürü başı ne derse ve nereye giderse ona razı olur. Sürüsüyle yürür, sürüsüyle büyür. Sürüsüyle kükrer, vurur, kırar, döker.

Ezberlerinin bozulmasını sevmez. Alışılmışın dışına çıkmak kendisini ürkütür. Bilgiyi aramak, okumak, yeni keşiflere yelken açmak onun için çok zor ve zahmetli bir iştir.

 

Değişimden korkar. Kolay kolay hayır diyemez. Bu yüzden, yalan dolana çok ihtiyaç duyar. Korku dilini pek sever. Bu dille aklı ve hür düşünceyi katleder. Korku dili iki yüzlü davranmaya, kindarlığa, kalleşliğe, iftiraya ve fitneye sürükler.

 

Korku diliyle şekillenen bir toplumdan ne bilim adamı ne düşünür çıkar.

 

Bu dilin hâkim olduğu toplumsal ve kültürel vasatta ancak eyyamcı aydınlar, siyasette yükselmek için yalakalık yapanlar, nemelazımcı akademisyenler çıkar.

 

“İslami olarak Cumhurbaşkanına itaat etmek farz, karşı gelmek harpten kaçmak manasında haramdır.” diye deklare eden Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Ramazan Taşaltın ile “Okuma oranı arttıkça, beni hafakanlar basıyor. Ben cahil kesime güveniyorum.” diyen Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Bülent Arı gibiler cirit atar.

 

Son günlerde Ak Parti Ordu Milletvekili Op. Dr. Şenel Yediyıldız’ın, yaşça kendisinden küçük Tayyip Erdoğan’a ‘ağabey’ diyerek mahalli TV kanalında söylediklerini biliyorsunuz:

Tayyip ağabey Türkiye’nin başında. Dünyanın lideri. Kendi kendimize ihanet etmek gibi bazı şeylere sapıyoruz. Şimdi kalkıp da böyle ucuz sebeplerle Tayyip ağabeye ihanet etmek, Türkiye’ye ihanet etmektir.” (…) “Biz Tayyip ağabeye ihaneti bırak, sırtımızda taşımamız lazım. Yani ayakkabısını elimizle yalamamız lazım…”

Șener Yediyıldız, daha önce katıldığı bir nikâh defterini geline verirken, “Sayın cumhurbaşkanımızın sünnetini yerine getirmeden defteri vermek istemiyorum” demişti…

Kısacası, Yediyıldız’in ayakkabı yalama çabasında sınır yok… Sünnet, Hazreti Muhammed’in Müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışları ya da sözlerinin tümüne denir. Yediyıldız “Tayyip Erdoğan’ın sünneti”nden söz ettiğine göre onun davranışları ve sözlerine de harfiyen uyulmasını kastediyor…

Sayın Yediyıldız haddimi aşmışımdır diye açıklama yaptı; ‘sürçülisan ettiğini’ savunarak özür diledi. Sorun sözel olarak haddi aşmak değil, bu siyasi kültürdür!

Yağcılık, yanaşmalık; Osmanlı’da da gözde bir meslekti… O kadar ki, tarifesi bile vardı! Bu tiplere o zamanlar “dalkavuk” denirdi. Piyasada pek tanınan dalkavuklardan bazılarının kendilerine yakıştırdıkları da şöyleydi : Süğlün Bey, Kız Pehlivan, Malak Ağa, Hacı Fışfış, Çıplak Kadı, Kahkaha Mola, Șapur Çelebi…

Bu dalkavukların tek görevi, yamandıkları sarayda ya da konaklarda devlet büyüklerini ve zengin beyleri, paşaları eğlendirmekti. Padişahlar, yalaka ihtiyacını, yanlarında bir soytarı çalıştırarak karşılardı. Șimdi ise siyasette yükselmenin temel ölçütü, yalakalık ! Öyle ki en yüksek mevkiler en iyi yalakalık yapanlara veriliyor. Oysa bunların gerçek mekanı soytarılıktır…

İsim ve içerik değişmişti ama geçmişi yüzyıllara dayanan dalkavukluk ruhu kolay kolay ölmüyordu tabii!…

Başka bir AK Partili vekilin “Allah, Başbakanımızı bizim başımıza nasip ettiği için her gün iki rekat şükür namazı kılmamız gerekir dediği de biliniyor.

Bir başkası Erdoğan ümmetin lideri demişti. Başka birine göre de Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir!

Hele bir vekilin Erdoğan Allah’ın tüm vasıflarını üstünde toplayan bir lider” şeklindeki asla kabul edilemez sözleri!

Bir akademisyen milletvekili bile Erdoğan’ı görünce salavat getiririz demişti!

Yalakalık ve yağcılık, “kendisine saygısını kaybetmiş insanların kendi çıkarıları uğruna başkalarına gereksiz ya da hak etmediği iltifatlarda bulunması” olarak tanımlanıyor.

“Salavat getirmek”, “ayakkabılarını elle yalamak” veya bir kişiyi peygamber yerine koymak bu tanımı aşıyor… Yani yalakalık kelimesi bu söz veya tavırları kapsamıyor çünkü yetersiz kalıyor…

Peki yalakalığı aşan bu tutumlar neden alenileşti?

Siyasi mevki sahipleri, kendilerine yalakalık yapılmasına sessiz kaldığı için olmasın? Siz, pahalıktan yakınanları suçlarsanız, milletvekiliniz de onlara ayakabı yalatmaya çalışır elbette…

Umutsuzluğa kapılmak gerekmiyor belki ama, Allah’ın verdiği aklı kullanma melekelerini kaybetmiş, bu itaatçi anlayışla modern bir demokrasiyi nasıl inşa edeceğiz, doğrusu endişelenmemek mümkün değil.

 

 

Genlere işlenmiş bir sorundur memleketimde; düşünen, soran, tartışan, bilgiyi arayan kişiler önemsenmez.

 

İnsanlar da kendine bakmaz; ‘ben niye okumuyorum, dünyayı anlamak için neden çaba sarf etmiyorum’ demez.

 

Çünkü toplumumuzda birey olma çabası genellikle yadırganan ve hatta “ne oldum delisi olmak” gibi algılanıp kınanan bir şeydir.

 

Yazar Turgay Bostan’ın ifadesiyle, şark kültüründe birey tek başına bir hiçtir. Tek başına hak arayamaz. Kendi aklı ve fikri doğrultusunda söz söyleyip görüş beyan edemez. Daima bir gruba, cemaate, tarikata, şeyhe ittiba ihtiyacı duyar. Mutlaka bir referans mercii peşinde koşar.

 

En büyük korkusu kendi sürüsünü kaybetmektir. Aradığı huzuru sürüsünde bulur. Sürü başı ne derse ve nereye giderse ona razı olur. Sürüsüyle yürür, sürüsüyle büyür. Sürüsüyle kükrer, vurur, kırar, döker.

 

Ezberlerinin bozulmasını sevmez. Alışılmışın dışına çıkmak kendisini ürkütür. Bilgiyi aramak, okumak, yeni keşiflere yelken açmak onun için çok zor ve zahmetli bir iştir.

 

Değişimden korkar. Kolay kolay hayır diyemez. Bu yüzden, yalan dolana çok ihtiyaç duyar. Korku dilini pek sever. Bu dille aklı ve hür düşünceyi katleder. Korku dili iki yüzlü davranmaya, kindarlığa, kalleşliğe, iftiraya ve fitneye sürükler.

 

Korku diliyle şekillenen bir toplumdan ne bilim adamı ne düşünür çıkar.

 

Bu dilin hâkim olduğu toplumsal ve kültürel vasatta ancak eyyamcı aydınlar, siyasette yükselmek için yalakalık yapanlar, nemelazımcı akademisyenler çıkar.

 

“İslami olarak Cumhurbaşkanına itaat etmek farz, karşı gelmek harpten kaçmak manasında haramdır.” diye deklare eden Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Ramazan Taşaltın ile “Okuma oranı arttıkça, beni hafakanlar basıyor. Ben cahil kesime güveniyorum.” diyen Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Bülent Arı gibiler cirit atar.

 

Son günlerde Ak Parti Ordu Milletvekili Op. Dr. Şenel Yediyıldız’ın, yaşça kendisinden küçük Tayyip Erdoğan’a ‘ağabey’ diyerek mahalli TV kanalında söylediklerini biliyorsunuz:

Tayyip ağabey Türkiye’nin başında. Dünyanın lideri. Kendi kendimize ihanet etmek gibi bazı şeylere sapıyoruz. Şimdi kalkıp da böyle ucuz sebeplerle Tayyip ağabeye ihanet etmek, Türkiye’ye ihanet etmektir.” (…) “Biz Tayyip ağabeye ihaneti bırak, sırtımızda taşımamız lazım. Yani ayakkabısını elimizle yalamamız lazım…”

Șener Yediyıldız, daha önce katıldığı bir nikâh defterini geline verirken, “Sayın cumhurbaşkanımızın sünnetini yerine getirmeden defteri vermek istemiyorum” demişti…

Kısacası, Yediyıldız’in ayakkabı yalama çabasında sınır yok… Sünnet, Hazreti Muhammed’in Müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışları ya da sözlerinin tümüne denir. Yediyıldız “Tayyip Erdoğan’ın sünneti”nden söz ettiğine göre onun davranışları ve sözlerine de harfiyen uyulmasını kastediyor…

Sayın Yediyıldız haddimi aşmışımdır diye açıklama yaptı; ‘sürçülisan ettiğini’ savunarak özür diledi. Sorun sözel olarak haddi aşmak değil, bu siyasi kültürdür!

Yağcılık, yanaşmalık; Osmanlı’da da gözde bir meslekti… O kadar ki, tarifesi bile vardı! Bu tiplere o zamanlar “dalkavuk” denirdi. Piyasada pek tanınan dalkavuklardan bazılarının kendilerine yakıştırdıkları da şöyleydi : Süğlün Bey, Kız Pehlivan, Malak Ağa, Hacı Fışfış, Çıplak Kadı, Kahkaha Mola, Șapur Çelebi…

Bu dalkavukların tek görevi, yamandıkları sarayda ya da konaklarda devlet büyüklerini ve zengin beyleri, paşaları eğlendirmekti. Padişahlar, yalaka ihtiyacını, yanlarında bir soytarı çalıştırarak karşılardı. Șimdi ise siyasette yükselmenin temel ölçütü, yalakalık ! Öyle ki en yüksek mevkiler en iyi yalakalık yapanlara veriliyor. Oysa bunların gerçek mekanı soytarılıktır…

İsim ve içerik değişmişti ama geçmişi yüzyıllara dayanan dalkavukluk ruhu kolay kolay ölmüyordu tabii!…

Başka bir AK Partili vekilin “Allah, Başbakanımızı bizim başımıza nasip ettiği için her gün iki rekat şükür namazı kılmamız gerekir dediği de biliniyor.

Bir başkası Erdoğan ümmetin lideri demişti. Başka birine göre de Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir!

Hele bir vekilin Erdoğan Allah’ın tüm vasıflarını üstünde toplayan bir lider” şeklindeki asla kabul edilemez sözleri!

Bir akademisyen milletvekili bile Erdoğan’ı görünce salavat getiririz demişti!

Yalakalık ve yağcılık, “kendisine saygısını kaybetmiş insanların kendi çıkarıları uğruna başkalarına gereksiz ya da hak etmediği iltifatlarda bulunması” olarak tanımlanıyor.

“Salavat getirmek”, “ayakkabılarını elle yalamak” veya bir kişiyi peygamber yerine koymak bu tanımı aşıyor… Yani yalakalık kelimesi bu söz veya tavırları kapsamıyor çünkü yetersiz kalıyor…

Peki yalakalığı aşan bu tutumlar neden alenileşti?

Siyasi mevki sahipleri, kendilerine yalakalık yapılmasına sessiz kaldığı için olmasın? Siz, pahalıktan yakınanları suçlarsanız, milletvekiliniz de onlara ayakabı yalatmaya çalışır elbette…

Umutsuzluğa kapılmak gerekmiyor belki ama, Allah’ın verdiği aklı kullanma melekelerini kaybetmiş, bu itaatçi anlayışla modern bir demokrasiyi nasıl inşa edeceğiz, doğrusu endişelenmemek mümkün değil.

 

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER