Perşembe, Nisan 25, 2024
No menu items!

PROJE Mİ?

Toplumu gerçeklerden ne kadar uzaklaştırırsanız, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret ettirirsiniz. Onlarca televizyon kanalı ve pejmürde gazetenin topluma her gün pompaladığı kesintisiz yalanlar, böyle bir stratejinin ürünü olabilir mi bilmiyorum ama izlediğimiz sokak röportajlarında beynini kiraya vermiş insanların önemli bir bölümü Türkiye Cumhuriyeti’ni 70 yıldır yöneten zihniyetin yerine gerçekleri söyleyenleri suçluyor. Bunun ülkemiz ve insanımız için ne kadar tehlikeli bir gidiş olduğunu inşallah yaşamadan önce ülkece bertaraf edebiliriz.

Ülkemizin nüfusunun % 99’unun Müslüman olması ve bu nüfusun önemli bir bölümünün ne Kur’an’da ne de başka kaynaklarda şeyh, cemaat, tarikat ve benzeri kurumlara yer verilmediği halde bu oluşumları dinin sahibi zannetmesi ve hatta dinini bunların hezeyanlarına göre yaşaması, bize Mareşal Fevzi Çakmak’ın şu sözünü hatırlatıyor: “Cemaat ve tarikatlar, haçlıların kurduğu ileri karakollarıdır!” İslamiyet’i dar bir görüşün içerisine hapsedip özü olan akıl, adalet ve sorgulamayı yok sayan ve kendini peygamber gibi gören şeyhler, cemaatler ve tarikatlar bu ülkemizin ve milletimizin en büyük baş belalarıdır.
Biraz tarih bilgisi olanlar bilir ki Selçuklu, Osmanlı ve diğer İslam devletlerinin yıkılışı bu oluşumlar eli ile olmuştur. Tıpkı bu oluşumların önünü açan ve İslamiyet’e bu fitneleri sokanların yıkıldığı gibi. Bu oluşumların insanları sevk ettiği ahlâka bakarsak tehlikenin farkına varabileceğimizi zannediyorum. 60 bin yandaşın sahte belgelerle özürlü maaşı aldığı Müslüman ülkem ve korona virüs nedeni ile kendilerine verilen aylık iki bin doları ihtiyacım yok diyerek hükümete iade eden 361 bin Kanada vatandaşı. Tam tersi olmalıydı dediğinizi duyar gibiyim; evet aslında tam tersi olmalıydı. Çünkü Müslüman haram yemez, kul hakkı yemez gibi maalesef havada kalmış iddialar var. Ama Kur’an’a dayanmayan bir din oluşturup, adına “İslam” derseniz ve sorgulamaktan korkan milyonları buna inandırırsanız ve adına da Müslüman derseniz bu sonuç kaçınılmazdır.
Bir yarışta, Kenya’yı temsil eden atlet Abel Mutai, bitiş çizgisinden sadece birkaç metre ötedeydi, ancak yarışı tamamladığını düşündü koşmayı bıraktı. İspanyol atlet Ivan Fernandez tam arkasındaydı ve neler olduğunu fark etti, koşmaya devam etmesi için Kenyalı Abel’e bağırmaya başladı; ama Mutai’nin İspanyolca’nın anlamadığını bilmiyordu. Sonra İspanyol atlet onu zafere itti. Bir gazeteci Ivan’a “Bunu neden yaptın?” diye sordu. Ivan: “Hayalim bir gün bir tür toplum yaşamına sahip olabileceğimizdir” dedi. Gazeteci: “Peki neden Kenyalı’nın kazanmasına izin verdiniz?” Ivan: “Kazanmasına izin vermedim, kazanacaktı” diye yanıtladı. Gazeteci yine ısrar etti: “Ama kazanabilirdin!” Ivan ona baktı ve cevap verdi: “Ama zaferimin değeri ne olacaktı? O madalyanın onuru ne olurdu? Annem bunun hakkında ne düşünürdü?”
Değerler nesilden nesile aktarılır. Çocuklarımıza hangi değerleri öğretiyoruz? Çocuklarımıza yanlış şeyler öğretmeyelim, lütfen bu furyaya dur diyelim, çocuklarımızı akla ilme, bilime, barışa, sevgiye, adalet duygusunu üstün tutmaya yönlendirelim bu tür örneklerin ülkemizden bütün dünyaya yayılması lazımken biz başkalarından duyup gıpta etmeyelim. Ne demiş Hz.Muhammed (SAAV): “Birileri İslam’ınıza bakıp imrenmiyorsa; İslam’ınızı ve imanınızı sorgulayın!”
M.S. 65 yılından kalma eski bir lahitte şöyle diyor: “GençIiğinde biIgi ağacını dikmeyen, yaşIıIığında rahatIayacağı bir göIge buIamaz.”
Kim söylerse söylesin gerçekler gerçektir…

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER