Pazartesi, Mayıs 6, 2024
No menu items!
Ana Sayfaİskenderun HaberVekil Şahin Coronavirüs Tedbirlerini ve Af Yasasını Körfez’e Değerlendirdi

Vekil Şahin Coronavirüs Tedbirlerini ve Af Yasasını Körfez’e Değerlendirdi

CHP Hatay Milletvekili / Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) Üyesi Suzan Şahin ile Körfez Gazetesi olarak tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs ve gündemde uzun süredir tartışmalara neden olan af yasası ilgili röportaj gerçekleştirdik.

Coronavirüs salgınına karşı ciddi ölümler alınması gerektiğini bir kez daha vurgulayan Vekil Şahin, CHP olarak infaz yasasına temelde üç itirazları olduğunu ifade etti.

 

1) Ülkemizde Ve Özelde Hatay‘da Corona İle İlgili Verilen Mücadeleyi Yeterli Buluyor Musunuz?

 

Bu tarz salgın gibi olağanüstü durumlarda devletler öncelikle bilimsel önerilerine uyarak halk sağlığı ve ekonomik krize karşı tedbirler alır. Virüs Çin’de ilk kez Aralık 2019’da görüldü ve tüm dünya alarma geçti. Virüsün Türkiye’ye geç gelmesi bizim için bir şanstı. Bu fırsatı değerlendirilmesi gerekiyordu. Ancak AKP hükümeti aylar öncesinden virüsün geleceğini bilmesine rağmen maalesef bu şansı değerlendiremedi.

Öncelikle salgının başlaması ile birlikte sınır kapılarında çok ciddi önlemler alınmalı ve yurtdışından yayılan virüsün ülkeye girişi engellenmeliydi. Hava yolu personellerinin (hostes, kabin amiri, pilot vb.) ve yolcuların hiçbir şekilde belirti göstermediği sürece karantinaya alınmaması, evlerine ailelerinin yanına gitmesi, hava ve kara yolu taşımacılığında sağlık taraması yapılmaması virüsün Türkiye’ye gelmesinin önünü açmıştır. Aynı şekilde umreden gelen yaklaşık 21 bin kişinin yurda dönen ilk kafileleri olan 15 bin kişi hiç kontrolden geçmeden 81 ile yayıldı. Virüsün bu kadar hızlı yayılmasının bir başka nedeni de umreden gelen vatandaşlarımızın sağlık taramasına alınmaması oldu. Son kafile olan 5300 kişiyi Ankara’daki öğrenci yurtlarını gece yarısı öğrencileri apar topar yurttan çıkararak yerleştirip karantinaya aldılar ancak önceki kafileler 81 ile virüsü çoktan yaymıştı. Öğrenci yurtlarına yerleştirilen 5300 kişilik son kafile de hasta olanlarla veya taşıyıcı olanlarla birlikte tutuldu. Enfekte olanlar hasta olmayan kişilere de bulaştırdı. Hükümetin aylardır hazırlıksız ve bir kriz planının olmadığını ilk bu uygulamada gördük.

 

Virüsün Yayılmaya Başladığı İlk Anda Tüm Sınırları Kapatmamız Gerekiyordu

Virüsün tüm dünyaya yayılmaya başladığı Ocak 2020 tarihinden itibaren tüm sınırları tam kapatmamız, yurda giriş yapan vatandaşları gerekli testlerden geçirerek 14 günlük karantinaya girme üzere evlerine yollamamız gerekiyordu.

Tüm uyarılarımıza rağmen sürekli uçuşlara izin verildi. Termal kameralar ile yüksek ateşi olan kişileri tespit etmeyi virüsün yayılmasını engelleyeceğini düşündüler. Ancak kazın ayağı öyle değildi. Dünyada salgınla mücadele eden ülkelerin uygulamaları ve uyarıları görmezden gelindi.

 

Mart Ayının Başında İlk Vaka Açıklandı

 

Alınmayan bu önlemler sonucunda Mart ayının başında ilk vaka açıklandı. Açıklanan vaka ve ölü sayılarında hükümet şeffaf olmadı hala da değiller. Türk Tabipler Birliği ve hastanelerden bizlere gelen sayılarla Sağlık Bakanının verdiği sayılar arasında uçurum var. Hatta ilk vaka açıklanmadan iki gün önce Covid nedeniyle hayatını kaybeden Kara Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’ı bile, sosyal medyada olayın ortaya çıkması sonrası defnedildikten dört gün sonra ‘daha önce hayatını kaybeden bir hastanın da Coronadan öldüğünü tespit ettik’ şeklinde komik bir açıklamayla itiraf etmek zorunda kaldılar. AKP hükümetleri iktidara geldikleri günden beri hiçbir konuda şeffaf olup halkı aydınlatma yoluna gitmedi. Bu konuda da sınıfta kaldılar, milletin güvenmediği bir hükümetle karşı karşıyayız.

Ayrıca sağlık sektöründeki eksikler de virüsün ilk ortaya çıktığı Aralık 2019’dan bu yana 4 ayda giderilmeliydi. Bugün gelinen noktada görüyoruz ki Türkiye 25 bin yoğun bakım yatağı ve solunum cihazıyla bir felaketin eşiğinde. Korkarım ki önümüzdeki haftalarda vaka sayısı tavan yapınca hastaneler İtalya’da olduğu gibi hasta seçecek ve 65 yaş üstü hastaları kabul etmeyerek vatandaşları ölüme terk edecek.Elinde olmayan test kitler ve ilaç stoğuyla, ilk günden beri canhıraş çalışan sağlık emekçilerinin kullanması gereken maske, tulum, gözlük, bone, eldiven gibi en temel ihtiyaçların eksiklikleriyle hükümet Türkiye’yi çaresizliğe terk etmiş durumda.

Vaka Artışları Oranlandığında 1. Sıradayız

Bugün itibariyle salgındaki vaka artışları oranlandığında dünyada 1.sıradayız.

Almanya test kapasitesini haftada 500 bine çıkardı, bizim doktorlar hastanelerde test yok diyor.
Sokağa çıkma yasağı ve yaygın test yapmaktan başka bir önleme metodu yok. Sokağa çıkma yasağı ve yaygın test yapmama acizliğiniz adım adım felaketi getiriyor.

Hastanelere personelin ihtiyacı olan eksik malzemeler acilen sağlanmalı. Sağlık çalışanları feryat ediyor, ölüme terkediyorlar bizi diyor. Hastanelerde yeterli sayıda test olmadığı ve sürüntü analizlerinin sonuçları 4 gün sonra geldiği için akciğer tomografisi ile teşhis konuyor. Sağlık Bakanlığının ısrarla eksik yok demesine rağmen nerede olduğu belli olmaya testleri pozitif vakaların temaslılarını taramak ve izolasyonunu sağlamak için kullanmalıyız ki bulaş kesilsin.

Vaka Sayısının Azlığı Şüpheli

Ülkenin her yerinden doktorlar bizleri arıyor; “Hastanelerde test kiti falan yok, gelen hastaların vitallerini alıyor, kan gazı ve hemoglobin kimyalarına bakıp akciğer tomografisine yollayıp teşhisi koyuyoruz” diyorlar. Biliyoruz ki açıklanan vaka sayısının azlığı şüpheli ya da olası havuzunda bekleyen hastalardan kaynaklanıyor. Servis ve yoğun bakımda yatıp hala test sonucu ilçe sağlık müdürlüklerinden gelmeyen vakalar var. Sürüntü testlerinin sonucu 4 gün sonra geliyor, sonucu gelmeden ölen vakalar var. Hükümetin gizli gizli İngiltere’deki gibi sürü bağışıklığı yöntemini uyguladığını düşünmeye başlıyoruz. Aksi halde neden yaygın test yapılmaz, pozitif çıkan vakaların temas ettiği kişilere neden hemen test uygulanıp karantina uygulanmaz. Bunun başka bir açıklaması yo. Hükümet derhal kendine gelmeli; gün geçtikçe büyük felaket geliyor, insanlarımızı ölüme terk edecekler!

Büyük gecikme ve hatalarla belki de en çok zarar görenlerden biri Türkiye olacak.

Devlet; en iyi senaryoya göre değil, olası en kötü senaryoya göre tedbir alır. Aksi halde devlet devlet değil, gizli hesapları olan, halkını düşünmeyen hanedan yönetimi olur. Halkın sağlığı, artan vaka ve ölümler değil ekonomi düşünülerek hareket edilirse, bilim kurulunun doğru kararları ekonomik ve siyasi süzgeçten geçerek tedbirler alınırsa geç kalındığında düşünebilecek bir ekonomi de kalmaz.

AKP, Milletin Canını Değil Parayı Kıble Edercesine Kanal İstanbul İhalesi Yaptı

AKP hükümeti ne yapacağını şaşırmış durumda. Milletin canını değil parayı kıble edinmişçesine hala Kanal İstanbul ihalesi, Salga Gölünün talan edilmesi, yazlık saray inşaatı gibi gündemlerle ilgileniyor. İnsanlar ölüyor insanlar! Millet hastalıktan kırılacakken ve uzmanlar daha kötü günlerin geleceğini söylerken bu rant sevdası nedir? AKP hükümeti kendine gelmeli artık; bilim kurulunun “sokağa çıkma yasağı” ve sağlık çalışanlarının malzeme eksiğinin giderilmesi yönündeki tedbirlerini derhal uygulamaya sokmalı artık. Bu millet de bizler de her türlü desteği vermeye, bu illetten birlik beraberlik içinde kurtulmaya hazırız. Saray ve Saray’ın bakanları ‘ben yaptım, oldum’ inadından vazgeçerek uzmanların, bilim insanlarının, STK’ların ve muhalefetin görüşlerini de gündemine almak zorundadır. Aksi halde ölen her vatandaşın vebali AKP hükümetlinin boynunadır.

 

Hükümet bir yandan bilimin ışığında halk sağlığı ile ilgili tedbirleri alırken diğer yandan da olağanüstü durum gereği ekonomik tedbirleri de almalıdır. Ancak maalesef hükümetin günü kurtarma derdiyle açıkladığı paketler, bugün zor durumda olan sanayicinin, işçinin, esnafın, çiftçinin, öğretmenin derdine deva olmaktan çok uzak. Sosyal mesafeyi korumak için birçok kişi evden çalışmaya başladı ve doğru olan da bu. Ancak özel sektörde daralmaya giden sektörlerde işsiz kalan ve işsiz kalma tehdidi altında olan milyonlarca insan önümüzdeki günlerde ne yeyip ne içecek. Devletin sosyal devlet olarak vatandaşın yanında olduğunu göstermesi gerekiyor. Bir yandan evde kalın diyen hükümet diğer yandan uçak bileklerinde KDV’yi %1’e düşürüyor, otel konaklamalarından alınan vergiyi geçici olarak iptal ediyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Vatandaş evde kalıp salgının yayılmasını mı engellesin yoksa uçakla uçup otellerde tatil mi yapsın? Sen hükümet olarak evde kalıp kendini karantinaya alan vatandaşın temel gıda ihtiyaçlarından, dezenfekten, maske gibi hijyen malzemelerinden KDV’yi %1’e indirsene. Kimi kandırıyorsun sen? Banka kredi faizlerini düşürüp milleti borçlandırarak, vergileri artırarak halkın yanında değil karşısında olursun. Bazı patronlara her türlü teşviği ver, ‘senin her türlü zararını karşılayacağım yeter ki sen çalışanlarını eve yolla’ de ama eve giden çalışana maaş ödemeyecek olunmasına, işten çıkarmalara bir çözüm üretme. AKP hükümeti her zamanki gibi maalesef sermayeyi koruyup vatandaşı ileriye dönük zora sokacak tedbirler almıştır.

Önemlik Eksik de Öğretmen Meselesi

Bir diğer önemli eksik de öğretmenler meselesi mesela. Salgın nedeniyle okullarda eğitime ara verildi. Ki doğrusu da yapıldı. Ancak Türkiye’de görev yapan 1 milyon 77 bin 307’i öğretmenin 994 bin 634’ü kadrolu, 82 bin 673’ü sözleşmeli, 32 bini rehabilitasyon merkezlerinde, 100 bini de ücretli öğretmen. Okullar kapatılınca kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlerin 1600 TL kaybı olurken, asgari ücret dahi alamayan, saat başı 17 TL’den kazandıkları tek gelirleri ders ücreti olan 100 bini aşkın ücretli öğretmene ve rehabilitasyon merkezlerinde görev yapan öğretmenlere ise hiçbir şey ödenmeyecek. Ne yapacak bu insanlar? Evde oturup duvarları mı kemirecekler? İnsanları açlığa mahkum etmenin, buna bir çözüm üretilmemesi kabul edilemez. Bakan ‘bu dönem size ücret yok’ derken aileleri ile birlikte 500 bini aşkın kişi açlıkla karşı karşıya bıraktı. hükümet bütün öğretmenlerine eşit ve ayrımsız bir şekilde sahip çıkmalı, ücretli öğretmenler için de ‘ders görevi yapmış sayılarak’ aldıkları ücret ödenmelidir.

Salgının önünü kesmiş, yayılımı durdurmuş, taburcu sayılarının arttığı ülkeler örnek alınarak, bilim kurulunun bu yöndeki kararları ekonomik ve siyasi süzgeçten geçirilmeden saydığım tüm bu tedbirler bir an evvel alınmazsa Corona ile mücadelede hızlı ilerlememiz mümkün gözükmüyor.

 

Her Türlü Desteği Eşit Ve Tatmin Edici Ölçüde Vermelidir

Bu salgın krizi, başta sağlık ve milli eğitim olmak üzere kamu hizmetlerinde özelleştirmenin ne kadar yanlış olduğunu da tüm topluma bir kez daha göstermiş oldu. İktidar artık kanseri aspirin bile sayılmayan günü kurtarma tedbirleriyle iyileştiremeyeceği gerçeğini görüp, başarılı örneklerden feyz alarak bir an önce yaygın test taraması ile risk grubunu derhal belirlemeli ve artık koyun can derdinde iken kasap et derdinde anlayışından vazgeçmeli.Sosyal devlet olmanın gereğini yapmalı.Güçlü devletiz söylemleri artık yetmiyor.Bugün tüm varlığı ile hiçbirşey esirgemeden milletin yaşama hakkına sarılmalıdır Her kesime her türlü desteği eşit ve tatmin edici ölçüde olarak vermelidir.

Biz can kaybının fazla olmasın diye birlik içinde ortaklaşarak iktidara hatırlatma yapıyoruz, ancakhükümet bu niyette değil. Uzman STKlar, Türk TabiblerBirliği gibi bu işin uzmanı kesimlere kulak asmayan, siyasi partilerin uyarılarını dikkate almadan bu işin içinden en zararla çıkamazlar. Biz yine de tüm sorumluluğumuzla üç ayrı kurulla çalışmalarımıza devam ediyor, raporlarımızı CHP olarak iletiyoruz.

İktidarın hataları ve eksiklilerine rağmen bu kadim millete inancımız da güvenimiz de tam.Şimdi birbirimize sarılma zamanı.Birlik ve beraberlik içinde ısrarla alınmayan sokağa çıkma ve tam izolasyon tedbirine rağmen kendi karantinasını yaratmalı, birbirimize azami destek olmalıyız.Yaşamak ve yaşatmak için #EvdekalTürkiyem

2) Af Paketi İle İlgili Özellikle Cinsel Suçlarının Kapsama Alınması İle İlgili Neler Düşünüyorsunuz?

 

CHP olarak infaz yasasına temelde üç itirazımız var. Uyuşturucu suçları, kadına yönelik her türlü şiddet ve cinsel istismar suçlarının bu paketin dışında bırakılması konusunda ısrar ediyoruz ve bunlar kırmızı çizgilerimizdir.

Bildiğiniz üzere kadına yönelik şiddet ürkütücü bir şekilde hızla artmaktadır. Olağan koşullarda dahi 2019 yılında 474 kadın, 2020 Ocak ayında 27 kadın, Şubat ayında 22 kadın öldürüldü. Evlere kapandığımız bu süreçte de 10 kadın daha erkek şiddeti sonucunda hayattan koparıldı. Uygulamada da birçok sorunumuz var. İstanbul Sözleşmesi’nde ve bu çerçevede çıkartılan 6284 sayılı yasada belirtilen kadınları koruyacak önlemler yerine getirilmediği, yargı süreçlerinde ‘iyi hal’ ve ‘tahrik indirimi’ ile failler gereken cezaları almadığı için kadınlar koruma kararı aldırsa bile şiddete maruz kalıyor. Bu nedenle kadınlara yönelik her türlü şiddetin failleri ve bu konuda hüküm giymiş kişiler mutlak surette bu yasanın kapsamı dışında kalmalıdır. Bu konuda aksi bir karar alınması ilk imzacısı olmakla övündüğümüz İstanbul Sözleşmesi’ni de ihlal etmek anlamına gelecektir.

 

Cinsel İstismar Vakaları Artarken, Cinsel Şiddet Suçlarında Cezasızlık da Yaygınlaştı

Benzer şekilde cinsel istismar vakaları hızla artarken, cinsel şiddet suçlarında cezasızlık da hızla yaygınlaşmakta. Adli Sicil İstatistiklerine göre hakkında mahkümiyet kararı olan 223 bin 442 kişiden yalnızca 388’ine hapis cezası verilmiş durumda. Cinsel istismara uğrayan çocukların sayısı da 2014 yılından 2016 yılına kadar yüzde 33 artış göstermiştir. Bu anlamda taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde de belirtildiği üzere çocuğun yüksek yararını gözetmeyen her düzenleme, cinsel istismar durumunda cezasızlığın önünü daha da açacaktır. Erken yaşta evlilikler de çocuklar açısından kabul edilemez bir durum olmakla birlikte, çocukları eğitimden koparmakta, şiddete ve istismara açık hala getirmektedir. Çocukların doğrudan istismara maruz bırakanlarla evlendirilmesi, bu koşulda sağlanacak bir ayrıcalık cinsel istismarın yasal yollarla sistematik bir hale getirilmesine yol açacaktır. Bir çocuk hakkı ihlali olarak erken yaşta evlilik, bu konuda mağduriyetleri daha da arttıracağı gibi erken evlilikleri de meşru bir zemine oturtturacaktır. Sosyal devlet olarak devletin öncelikli görevi istismarı gerçekleştirenleri topluma salmak yerine çocuğun yüksek yararını korumak, cinsel istismarın önlenebilmesi için koruyucu, önleyici çalışmaları gerçekleştirmektir. Bu yönde kesinlikle bu düzenlemenin pakette yer almasına karşıyız.

 

Belirttiğimiz Durumlar Pakette Olmadığı Takdirde Desteklemeyeceğiz

CHP olarak cezaevlerinin cenaze evleri olmasını istemiyoruz. Bu yönde kırmızı çizgilerimiz dışında Terörle Mücadele Yasası’ndan kaynaklı mağduriyetlerin giderilmesi ve özellikle tutuklu gazeteci, akademisyen ve muhaliflere yönelik düzenlemenin pakette yer almasını önerdik. Belirttiğimiz durumlar pakette yer aldığı takdirde bu pakete desteğimiz olmadığını açıkça belirtmek isterim.

 

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER