Cumartesi, Nisan 20, 2024
No menu items!
Ana SayfaHatayEğitim-İş: "Milli Eğitim Bakanlığı Şura Kararları Bilimsellikten Uzak"

Eğitim-İş: “Milli Eğitim Bakanlığı Şura Kararları Bilimsellikten Uzak”

Eğitim-İş Hatay 1 Nolu Şubesi Yönetim Kurulu, siyasi iktidarın yönlendirmesiyle şekillenen 20. Milli Eğitim Bakanlığı Şura kararlarının bilimsellikten uzak olduğunu iddia etti.

Yönetim Kurulu yapılan Basın açıklamasında, şura kararlarında ciddiyetsizliklerin bolca göze çarptığının altı çizilirken, şu görüşlere yer verildi:

“Cumhurbaşkanı himayesinde” Saray’da yapılan 20. Milli Eğitim Şurası tamamlandı. Milli Eğitim Şurası Genel Kurulu’nda, özel ihtisas komisyonlarında görüşülen 124 madde ile genel kurula sunulan 4 yeni öneri oylandı. Söz konusu 128 madde tavsiye kararına dönüştü. Şûra, Saray’da düzenlendiği için, katılımcılar görüş almak için değil dolgu malzemesi olarak kullanmak amacıyla çağrıldığı için, böyle bir şuradan eğitimin bilimsel, laik, kamusal niteliğini güçlendirecek kararlar çıkmasını beklemediğimiz için Eğitim-İş olarak Şura’ya katılmadık ve sürecin sonunda haklı çıktık. Daha Şuranın ilk günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışta yaptığı konuşmada, eğitime yönelik kararları baştan açıklayarak şuranın iradesine ipotek koymuştur. Şura’da alınan tavsiye kararlarına baktığımızda, Şura’nın eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarına çözüm getirmediğini, öğrenci ve velilerin beklentilerini karşılamadığı gibi okul öncesi eğitimin tarikat ve cemaatlerin arka bahçesine dönüştürülme amacı taşıdığını görmekteyiz.

Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği başlığı altında alınan kararların çoğu muğlak, belirgin olmayan, hedefi tarif etmeyen maddelerden oluşmaktadır. Özellikle okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasıyla ilgili önerilerde tam bir karmaşa göze çarpmaktadır. Örneğin 3. Maddede “ gezici öğretmen sınıfı, gezici sınıf, taşıma merkezi ana sınıfı”, 15. Maddede “gezici RAM”, 40. Maddede “okula özgü esnek bütçe”, 105. Maddede “mentorluk programları” ve 111. Maddede “eğitimlerin akreditasyonu” gibi ne anlama geldiği belli olmayan birçok ibare şura kararlarına yansımış görünmektedir. Şura’da, Eğitimin temel sorunlarına yönelik çözüm önerileri dile getirilmemiş, yalnızca sorunların çözülmesine yönelik temenni dile getirilmiştir. Bu da şuranın ne kadar hazırlıksız ve baştan savma gerçekleştirildiğinin bir göstergesi olarak kayda geçirilmelidir. Örneğin 99. Madde “öğretmenlerin teknoloji, uzaktan eğitim, harmanlanmış eğitim, çevrim içi psikolojik danışmanlık, özel eğitim ve kaynaştırma eğitimi, yabancı dil, bağımlılıkla mücadele, temel sağlık bilgisi, afet yönetimi ve acil durum eğitimleri almasından” bahsedilmiş ancak bunun planlamasına, yeri-zamanına ve hepsinden önemlisi maddi kaynağına değinilmemiştir. Oysa öğretmenlerin hem bir taraftan çalışıp hem ilgili maddede bahsedilen eğitimleri alabilmeleri mümkün değildir. Şura kararlarında benzer ciddiyetsizlikler bolca göze çarpmaktadır.

SINIF MEVCUTLARININ AZALTILMASI, İKİLİ EĞİTİMİN SONLANDIRILMASI GEREKLİLİĞİ VURGULANMAMIŞ

Hiçbir maddede teneffüs sürelerinin uzatılması, ödevlerin temel eğitimde ortadan kaldırılması ve ortaöğretimde de azaltılması, yarışmacı eğitim sisteminin sonlandırılması ve öğrencilerin başarılarına göre değil yeterlilik alanlarına yönelik bir eğitim almaları, sınıf mevcutlarının azaltılması, ikili eğitimin sonlandırılması gerekliliği vurgulanmamıştır. “Beş yaş okullaşma oranının kısa vadede yüzde 100’e ulaştırılması için gerekli fiziki, beşeri ve mali imkanlar sağlanmalıdır. Ayrıca 3-4 yaş için de eğitime erişim imkanları artırılmalıdır. Daha erken yaşlarda 0-3 yaş bütüncül, kapsayıcı ve entegre bir yaklaşımla erken çocukluk eğitimine ve bakım hizmetlerine erişim sağlanması için çalışmalar yapılmalıdır” şeklindeki 1. maddede 5 yaşın okullaşmasının yüzde yüze ulaştırılmasıyla ilgili bir zaman planı yoktur. Hedef yalnızca 5 yaş olmamalı 3-6 yaş arasında ücretsiz yüzde yüz eğitim hedeflenmelidir.

25. Maddede “Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri milli kültürümüz, medeniyetimiz ve evrensel değerler dikkate alınarak yürütülmelidir.” denilerek bir tavsiye kararı alınmıştır. Şuranın tamamına egemen olan eğitim bilim ilkelerinden habersiz olan anlayış burada da başını kaldırmış ve hem anlam olarak ve hem de işleyiş olarak her hangi bir değer ifade etmeyen bir karar ortaya çıkmıştır. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri özünde danışanı genelde de öğrenciyi merkezine alan bir hizmettir. Tüm bunların yanında, 4+4+4 eğitim sistemine geçildiğinde ortaokullardaki rehberlik dersleri din derslerine yer açmak amacıyla kaldırılmıştır. Böylece siyasal iktidar aslında rehberliğe ne kadar önem verdiğini de dolaylı olarak ortaya koymuştur. Oysa ergenlik çağındaki çocuklarımızın en çok ihtiyacı olan derslerin başında rehberlik dersleri gelmektedir. Şurada buna yönelik bir karara rastlanmamıştır.

26. madde ise eğitimin özelleştirilmesiyle girilen açmazı hem ifşa etmiş ve hem de bu açmazı derinleştiren bir karar almıştır: “Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin nüfus, ulaşım vb. kriterler dikkate alınarak belli merkezlerde yoğunlaşmasının önüne geçilmesi sağlanmalı ve hiç kurum olmayan yerleşim yerlerinde açılması özendirilmelidir.” Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri özel kuruluşlardır ve doğal olarak kâr amacı güderler, varoluşları gereği de kent merkezlerinde bulunurlar. Oysa eğitim özelleştirmeye kurban edilemeyecek kadar değerlidir. Hele ki konu “özel eğitime ihtiyacı olan çocuklarımız” ise.

BİRÇOK OKUL İKİLİ EĞİTİME DEVAM EDİYOR

37. maddede “Tüm eğitim kademelerinde, coğrafyaya uygun, eğitimi destekleyici oyun alanı ile okul bahçeleri oluşturulmalıdır. Fiziksel aktiviteyi artırmak amacıyla tüm çocukları kapsayıcı spor alanları oluşturulmalı ve bu alanda kullanılacak malzemeler sağlanmalıdır.” denilmektedir. Bu son derece doğru kararın ardında bazı imkânsızlıklar gizlidir. Özellikle büyük kentlerin merkezlerinde okul yapılacak arsa bulunamamaktadır. Bu yüzden birçok okul ikili eğitime devam etmektedir. Bu sorunun giderilebilmesi için de örneğin 34. Maddede “… şehir imar planları, kentsel dönüşüm ve toplu konut planlamalarında öncelikle okul öncesi eğitim ve ilkokul olmak üzere eğitim kurumları tesis edilmelidir.” denilmektedir. Oysa zaten planları yapılmış yerlerde arsa bulunamamaktadır. İkili eğitimin sonlandırılması ve spor alanlarının yapılabilmesi için tek yok kamulaştırmadır. Ancak AKP’nin politikaları kamulaştırma değil özelleştirme üzerinedir ve rant temelli daha çok yapılaşma öncelenmektedir.

42. maddede “Çocuk işçiliği, mevsimlik tarım işçiliği, göçmenlik gibi nedenlerle yaşanan devamsızlık ve okul terki sorunlarının çözümüne yönelik tedbirler geliştirilmelidir” denilmekte ancak bu tedbirlerin ne olduğu dile getirilmemektedir. Türkiye’de mevsimlik işçilerin yanında bulunan öğrencilerin okullaşma süreçleri on yıllardır çözüm bekleyen en büyük eğitsel sorunlardan biridir. Madde bu haliyle çocuk işçiliği meşrulaştırmaktadır. Bir taraftan 46. Maddede “Öğrencileri bilim ve teknoloji ile deneyim yoluyla tanıştırmak, ilgi alanlarını çeşitlendirmek, bilimsel bakış açısı kazandırmak amacıyla bölgesel ve yerel bilim ve doğa merkezleri yaygınlaştırılmalı ve ilgili deneyim programları geliştirilerek uygulanmalıdır.” vurgusu yapılmakta ancak öte tarafta bilimsel eğitimle ilişkili olmayan din eğitiminin okul öncesine kadar yaygınlaştırılması kararı alınabilmektedir.

Ya da örneğin 47. maddede “Kırsal alandaki çocuklar başta olmak üzere öğrencilerin kültürel gelişimleri için tiyatro, sergi, müze gezisi ve benzeri kültürel faaliyetler kapsamında etkinlikler yapılmalı, gezici tiyatro, sergi vb. ücretsiz olarak düzenlenmelidir” denilmekte ancak çocuklara başta sanat özelde de tiyatro eğitimi verilmesiyle ilgili her hangi bir karara rastlanmamaktadır. n54.madde ise “Okullarda bulunan kütüphanelerin içerikleri zenginleştirilmesinden” bahsetmektedir. Oysa 2020 TUİK verilerine göre “32 bin 158 eğitim kurumu kütüphanesi olduğu” ama “24 bin 950 okulda hiç kütüphane olmadığı” sonucuna ulaşırız. Doğal olarak zenginleştirilmesi için öncelikle okullarımızda kütüphane olması gerektiği gerçeğiyle karşılaşırız.

55. madde ise “temizlik için hizmet alımından” bahsetmekte ve “Hizmetli personel sayılarının artırılması ve çalışma süresinin uzatılmasını” dile getirmektedir. Bu sayının ne olacağı ve çalışma süresinin ne olacağı gibi sorular bir tarafa, özellikle çocukların hijyenik koşullarda bulunması hizmet satın almakla değil kadrolu personel istihdam etmekle sağlanabileceği göz ardı edilmektedir. 59. madde dezavantajlı çocukların eğitime katılımlarının sağlanması için “STK’ler arasında etkili iş birliklerinin oluşturulacağı bir takip sistemi” kurulmasından bahsedilmektedir. Yalnızca dezavantajlı değil hiçbir çocuğun eğitime katılımı STK’lara teslim edilemeyecek kadar önemlidir. Ayrıca bu görev genelde devletin özelde MEB’in asli görevidir. Tüm bunların yanında STK’lar ibaresi, MEB’in sabıkası göz önüne alındığında açıkça tarikat-cemaat çağrışımını önümüze getirmektedir. MEB, düzenlediği şurada bile çocuklarımızı korumayı başaramayacağını açıkça ilan etmekte ve tarikatları-cemaatleri göreve çağıracak tavsiye kararlarının altına imza atmaktadır.

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER