Pazar, Mayıs 19, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelHalkçı Belediyecilik!

Halkçı Belediyecilik!

         Saygıdeğer okurlarım! 2019 yerel seçimlerinde Büyükşehir, il, ilçe ve belde belediye başkan adayları meydan meydan dolaşıp vaatlerini sıraladılar, seçmenden oy istediler! Seçmen tercihini yapmıştır. Milletin iradesi sandıktan berrak bir şekilde ortaya çıkmıştır. En başta Ankara olmak üzere; İstanbul, İzmir, Antalya, Muğla, Tekirdağ, Eskişehir, Adana, Mersin ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini, Millet İttifakı’nın CHP’li adayları kazanmıştır. Daha doğrusu Türkiye kazanmıştır, demokrasi kazanmıştır!

Çünkü 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri seçim olmaktan çıkmış, adeta referanduma dönüşmüştür. Şimdi CHP’li belediye başkanlarına büyük görevler düşüyor. Şimdi artık sıra verilen vaatlerin yerine getirilmesindedir! Halkçı belediyecilik anlayışı ile yola çıkan CHP’li belediye başkanları, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 23 Haziran seçiminden sonraki ilk Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada anlattığı ‘Yedi Kural’a uymalıdır.

Bizler de bu ‘Yedi Kural’ın takipçisi olacağız!

YEDİ KURAL  

Çünkü Türkiye’nin demokrasisini güçlendirmeye ve yeni bir siyasi anlayışa ihtiyacı var! Milletin gerginlikten uzak, kavgadan uzak, herkesi kucaklayan ve her soruna çözüm üreten yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var! CHP artık, sadece CHP’lilerin değil, 82 milyonun partisidir. Türkiye’nin sorunlarını da kavgasız, akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle çözmeye hazır ve talip olmalıdır. Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı ‘Halkçı Belediyecilik’ anlayışındaki ‘Yedi Kurul’ şudur:

Birinci kural: CHP’li belediye başkanları yönettikleri belde insanlarını, beldedeki bütün vatandaşları inançları, kimlikleri ya da yaşam tarzları itibarıyla ayırmayacaklar, belde halkının tamamını kucaklayacaklar.

İkinci kural: Belediye başkanları, belediye hizmetini belli kişiler, zümreler, akrabalar, yandaşlar için değil, halk için yapacaklar ve halktan yana tavır takınacaklar.

Üçüncü kural: Belediye başkanları yönettikleri beldede fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaklar, yatırımlarda bu mahallelere öncelik verecekler. Özellikle engelli, dezavantajlı gruplarla kadınların lehine karar alacaklar ve böylece toplumun bir anlamda kendisini dışlanmış hisseden kesimini kucaklayacaklar;  onlara sevgi, sempati ve hizmet götürecekler.

Dördüncü kural: Belediye başkanları yoksullara yardım yaparken, insan onurunu koruyacak, ailenin ya da kişilerin yoksulluğunu asla teşhir etmeyecekler. Yani halkçılığın en temel ilkelerinden birisi olan, ‘sağ elin verdiğini sol el görmeyecek’ kuralına uyacaklar.

Beşinci kural: Belediye başkanları, harcadıkları her kuruşun hesabını millete verecekler. Bu aynı zamanda ‘israfla mücadele’ Hiç kimse unutmasın: Kul hakkını yemek, halkçı belediyeciliğin temel kurallarından birisidir.

Altıncı kural: Belediye başkanları, belediyede yönetici atamalarında kesinlikli liyakat sistemine uyacaklar. Halkçılığın bir diğer temel ilkesinin de ‘işi ehline vermek’ olduğunu hiçbir belediye başkanı unutmayacak, partizanlık yapmayıp işi ehline verecektir.

Yedinci kural: Belediye başkanları, belediyeyi adaletle yönetecekler.

Ve CHP’li belediye başkanları bu çerçevede yollarına devam edecekler. Eğer CHP’li belediye başkanları bu ‘Yedi Kural’a uyarlarsa, iktidara giden yol CHP için sonuna kadar açılır. Dürüst ve şeffaf belediyeciliğin sağlayacağı halk desteği, iktidarın tüm engellerini silindir gibi ezer geçer!

KENTSEL DÖNÜŞÜM

CHP’li belediyelerin önünde ‘Halkçı Belediyecilik’ anlayışını bugünün koşullarına uyarlamak gibi bir görev bulunmaktadır. Bugünün ‘Halkçı Belediyecilik’ anlayışı, 1970’li ve 1980’li yılların mirasını farklı koşullarda yeniden üretme çabasının adıdır. Zira,  neo liberalizmin son 30 yıllık koyu tahakkümü, her çevre üzerinde derin dönüşsel, pratik ve etik etkiler yaratmıştır.

1982 Anayasası’nda kamusal bir sorumlulukla tanımlanan yerel yönetim birimleri bugünkü yasalarda bir işletme mantığı içinde tanımlanmaktadır. Bugün çalışanların/yoksul halkın gelir ve çalışma koşullarını iyileştirmeyi teşvik eden bir ekonomik mantık değil, tam tersine, onları en çok, en örgütsüz, en güvencesiz ve en az ücret ve halkla çalıştırmayı teşvik eden neo-liberal bir ekonomik anlayış hâkimdir. Buna karşın, ‘Halkçı Belediyecilik’ neo-liberal anlayışlara ve küresel krizin yıkıcı etkilerine karşı, kamusal yararı öne çıkaran bir yerel yönetim alternatifi oluşturma gayretidir.

Türkiye’de son çeyrek asırdır neo-liberal politikalar egemendir. Bu politikaların sonucu olarak genel planda sosyal devlet kurum ve anlayışı tahribata uğradığı gibi, kent yaşamı da bu süreçten fazlasıyla nasibini almıştır. Kentler üretimci, istihdam edici niteliklerini kaybetmiştir. Tüketim ve rant odaklı bir kentleşme egemen olmuştur. Bunun sonucunda kentsel istihdam azalmıştır. İşsizlik ve kent yoksulluğu çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Kentler güvencesiz yığınların yaşadığı güvensiz mekânlar haline gelmiştir.

Modern demokratik örgütlenmelerin temel merkezleri olan kentlerin sosyal-kültürel dokusu bireysel ve cemaatsel paralizasyonla dağılmıştır. Bu sosyal parçalanmanın sonucunda,  kentsel parçalanma da yaşanmaya başlanmıştır. Kentin orta ve üst sınıfları büyük ve güvenli sitelere ve belirli alışveriş merkezlerine sığınırken, kentin yoksulları ‘Kentsel Dönüşüm’ adı verilen politikalar yoluyla yığınlar halinde kentin çeperlerine sürülmeye başlanmıştır. Farklı toplumsal kesimlerin kendilerine ait ve dışarıya kapalı barınma ve sosyal etkinlik mekânları oluşmuştur.

Kent merkezleri ve kent meydanları başta olmak üzere ortak kentsel mekânlar işlevsizleştirilmiş;  çöküşe ve yok oluşa terk edilmiştir. Kent yaşamı organik niteliğini yitirmiştir. Artık kent yaşamı,  parçalı ve birbiriyle ilişkisiz yaşam alanlarının coğrafi toplamını ifade eder olmuştur. Kentlilik bilinci ve sorumluluğu ciddi darbeler almıştır. Kentler birer rant alanları, yerel yönetimler kamusal yarar kaygısından ziyade rant merkezli hizmet üreten kurumlara dönüşmüştür. Kentlerin beton yoğunlukları artmıştır. Yeşil alanlar ve tarihi mekânlar tahrip edilmiştir.

İşte ‘Halkçı Belediyecilik’; kent yaşamını sosyal ve mekânsal açıdan dağıtan, çökerten neo-liberal politikalara ve küresel krizin olumsuz etkilerine karşı, temel olarak birçok alternatif ilke ve uygulamaları savunmaktadır. Halkçı Belediyecilik anlayışı ile israf düzenine son veren, şeffaf bir belediye yönetimi işbaşına gelince kentlerde nasıl kolaylaşıp, güzelleşeceğini artık herkes çok daha iyi görecektir. CHP’li belediyelerde israf düzeni bitecek ve kaynaklar artık kent yoksullarının çıkarı için kullanılacaktır. Halkçı Belediyecilikte öncelik vatandaşın olacaktır!

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER