Çarşamba, Nisan 24, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe Yazılarıİrfan O. Hatipoğlu Yazdı: Ekmek

İrfan O. Hatipoğlu Yazdı: Ekmek

İrfan O. Hatipoğlu / Araştırmacı-Yazar

Ülkemiz, “tek adam iktidarı” yönetiminde geri dönüşümü olmayan yıkımlar yaşıyor. Ülkeyi yönetemez duruma sürüklendikçe, yandaşlarını konsolide etmek için iç dünyasına egemen olan “radikal dinci” söylemleri öne çıkartıyor. Diğer yandan “Aya sert iniş, milli tank, milli uçak, dış güçlerin saldırısı, dünyanın değişik noktalarına asker göndererek güçlü ülke vb.” sanal masallar anlatarak bugüne kadar ‘sürdürülebilir yoksulluk’ içinde, günlük yaşamını sürdüren yurttaşları da devşirebiliyordu. Bugünler de, uzun süredir uygulamakta olan bu politikanın hızla aşındığını görüyoruz. Ülkede oluşturulan “sanal zenginliğin” kurgu olduğunu yandaşlar/devşirilenlerde, son ekonomik gelişmeler sonrası farkına vardılar. Ülke zenginliğinin “tek adama” doğrudan yakınların aralarında paylaşıldığının hissedilmesi, gelir dağılımı makasının açılması, işsizliğin, geleceksizliğin, yoksullaşmanın derinleşmesi yurttaşların genelinde kaygılarını artmaktadır.

Yurttaşların -her dönem- sürdürülebilir yaşamla ilgili kaygısının görünen yüzü ekmek olmuştur. Ulus olarak ekmek; yalnızca beslenmenin ana ögesi olmakla sınırlı değildir. “Ekmeğini dokunma, ekmek parası, ekmeğimle oynama vb.” özlü sözlerle ekmek iş yaşamı, aile bütünlüğünün sürdürülmesi ile ilintili, kültürel bir öğedir. Ekmeğin bu kadar yaşamımızın içine girmesi öncelikle ekmeğin ailenin/bireyin beslenme düzeninde önemli yer tutmasıdır. İnsanımız yaşamını sürdürmesi için kişi başı gerekli kalorinin yüzde 50-70’ini ekmekten/türevlerinden –yoksullar arasında oran daha yüksek- almaktadır. Beslenmenin ana öğesi olan ekmeği sofrada bulundurmanın ilk koşulu ‘çalışır’ olmakla yakından ilintilisi olmasıdır. Ekmeğin sofrada görünmemesi ebeveynler arasında derin üzüntü yaratır. Yaşamını tartışmaya açar, umutlarını, sevinçlerini alır götürür. Bu nedenle ülkemizde ekmeğin ulaşılabilir olmaktan çıkmasının siyasi sonuçları olur.

Ekmeğin ulaşılabilir olmaktan çıkmasının sorumlusu tek adam yönetiminin uyguladığı yanlış tarım politikalarıdır. Ekmeğin ham maddesi olan buğdayın üretiminin sürdürülmesi için gerekli olan girdilerini –tohum, tarım kimyasalları, gübre, enerji vb- dışa bağımlı kılarak ulaşılmaz/kullanılmaz kıldı. Buna ek olarak, çok az sayıda kalan çiftçilerimiz, pahalı girdilerle ürettikleri ürünlerini değerinde satamaması sonrası üretmekten vazgeçmeleridir. Ekmek ve türevlerinin ham maddesi olan buğday üretim alanları, son on yılda 9.2 milyon hektardan 6.8 milyon hektara geriledi. Uzun yıllar ülke ortalaması, yılık 20 milyon ton olan buğday üretimi, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2021 yılında 17 milyon 650 bin ton olarak gerçekleşti. Bu miktar son 14 yılın en düşük buğday üretimidir. Kısacası uygulanan tarım politikası ile ekmeğimiz dışa bağımlı kılındı.

Ekmeğin yurttaşlar arasında yoğun konuşuluyor olması toplumsal muhalefetin yükseldiğini ortaya koyar. Tek adam yönetiminin oluşturduğu korku ikliminin dağılmakta olduğunu, anlattığı masalların, menkıbelerin karşılığının hızla aşındığını ve yeni öykülerin yazılmasının zamanın geldiğini haber verir. Yeni öykümüzü oluştururken yurtseverler ve kamusal duyarlığı olan yurttaşlar olarak, ekmekten kopartılan her lokmanın, iktidarın “akıl, bilim” dışı uyguladığı politikaların sonucu olduğu kapı kapı dolaşarak anlatmaktır. Çünkü ülkemizde ekmekten çalınan her lokma; demokrasinin, özgürlüklerin, insan haklarının “kemirilmesinden” daha önemsenmiştir.

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER