
İskenderun Belediyesi tarafından başlatılan asfalt, kilit parke taşı döşeme çalışmalarının yanı sıra yayaların daha rahat yürüyebilmeleri için kaldırım döşeme çalışmaları da tüm hızıyla devam ediyor.
İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil, Fen İşleri Müdürlüğü tarafından Namık Kemal Caddesinde devam eden kaldırım yenileme çalışmalarını yerinde inceledi.
Yapılan çalışmalar hakkında bilgiler veren İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil,” Fen İşleri Müdürlüğümüz tarafından planlanan program dahilinde yol ve kaldırım çalışmaları devam ediyor. Belirlenen programlar çerçevesinde yıpranmış kaldırımların yenileme çalışmaları devam ediyor. Bu kapsamda vatandaşlarımızın yoğun olarak kullandığı kent merkezinde bozuk olan kaldırımlar da vatandaşların daha rahat yürüyebilmeleri için çalışmalarını sürdüren fen işleri ekiplerimiz, kaldırımlarda karo taşı ile çalışmalarını sürdürüyor” dedi.
Hedeflerinin daha modern bir kent olduğunu ifade eden İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil,” Sadece kent merkezinde değil diğer mahallelerimizde de fen işleri müdürlüğüne bağlı ekiplerimiz yoğun bir çalışma içerisinde. Vatandaşlarımızdan gelen talepler, muhtarlarımızın görüş ve önerileri doğrultusunda çalışmalar ilerliyor. Şehir genelinin tümünde kaldırım yenileme, kilit taşı döşeme ve yol asfaltlama çalışmalarını sürdüren Fen İşleri Müdürlüğü ekiplerimiz Kenti daha modern ve yaşanabilir kent haline getirme çalışmalarını sürdürecek” diye konuştu.
YIPRANMIŞ KALDIRIMLAR YENİLENİYOR
İLAÇLAMA EKİPLERİ GÖREV BAŞINDA
İskenderun Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri larva mücadelesini farklı mahallelerde sürdürüyor.
Ekipler haşere ve larva mücadelesi için farklı mahallelerde ilaçlama çalışması yapıyor.
Durgun su birikintileri, dereler, kanallar, inşaat suları, fosseptikler, rögarlar ve mazgallarda yapılan larva ilaçlamaları kapsamında İskenderun Belediyesi sorumluluk alanındaki mahalleler ilaçlanırken her gün en az iki mahallede ilaçlama çalışmaları gerçekleştiriliyor.
İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil,” Larvanın yanı sıra uçkun ile de mücadele çalışmalarımız sürüyor. Ekiplerimiz halkımızın sağlığı için çalışıyor. İlaçlama çalışmalarımız gece gündüz demeden devam ediyor. Halk sağlığını ilgilendiren konularda belediyemiz üzerine düşen her türlü vazifeyi büyük bir hassasiyetle yerine getiriyor. İskenderun Belediyesi halk sağlığı ve haşerelerle mücadele konusunda daha iyi hizmet verebilmek üzere, sivrisinek ve böceklere karşı 7/24 İskenderun’da hizmet veriyor” dedi.
Belediyemiz, Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri, kentin farklı noktalarındaki mahalleler, yeşil alanlar, parklar, bodrum katları, çöp toplama alanları ve kanalizasyonlarda haşerelere karşı ilaçlama çalışmalarını tüm hızıyla sürdürmeye devam edecek. Teknik donanımlı araçlar ve deneyimli elemanlarla yürütülen ilaçlama çalışması, insan sağlığına zarar vermeyen ilaçlarla gerçekleştiriliyor” diye konuştu.
Deniz Kaplumbağaları Doğal Ortamlarına Bırakıldı

Hatay’da üç aydan beri devam eden tedavi ve rehabilitasyon süreçleri tamamlanan iki Caretta Caretta ve bir Chelonia Mydas türü deniz kaplumbağası Samandağ Sahilinden doğal yaşam alanlarına bırakıldı.
Doğa Koruma ve Milli Parklar 7. Bölge Müdürlüğü ile Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörlüğü arasında imzalanan protokol kapsamında Hatay İlinin sahillerinde yaralı olarak bulunarak İl Şube Müdürlüğünce tesis edilen “Hatay Deniz Kaplumbağaları İlk Yardım Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezine (HADEKİM)” getirilen 2 adet Caretta caretta ile 1 adet Chelonia mydas tedavi ve rehabilitasyonlarının tamamlandı.
Mustafa Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı, Deniz Kaplumbağaları İlk Yardım ve Tedavi Merkezi Müdürü Prof. Dr. M. Enes Altuğ 2005 yılından beri deniz kaplumbağası ile ilgili faaliyetlere devam ettiklerini söyledi.
Chelonia mydas deniz kaplumbağaları için Doğu Akdeniz çevresindeki en önemli yumurtlama alanının Samandağ olduğunu belirten Prof. Dr. Altuğ Akdeniz Bölgesindeki oranın dörtte birinin Samandağ kumsalına geldiğini ifade etti.
Faaliyetlerini Samandağ Kaymakamlığı ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile koordinasyonlu şekilde yaptıklarını aktaran Enes Altuğ “Mustafa Kemal Üniversitesi olarak yaralı kaplumbağaların rehabilitasyonu için 2010 yılında ilk yardım ve tedavi merkezi kurduk. Orman ve Su İşleri Bakanlığıyla Hatay Deniz Kaplumbağaları İlk Yardım ve Rehabilitasyon Merkezini Üniversitemiz bünyesinde kurarak üniversitemizdeki mevcut merkezle birleştirdik. Üniversitemizdeki birimi yoğun bakım ünitesi diğer birimi rehabilitasyon ünitesi haline getirdik. Hastane ortamında modern tıbbın gerektirdiği koşullarda gerekenleri yapıyoruz. Ultrasonlu tedavi, ultrasonlu muayene, radyografik, bilgisayarlı tomografi muayene yöntemlerini kullanıp hastalığın teşhisine göre tedaviyi gerçekleştiriyoruz” diye konuştu.
Deniz Kaplumbağaları İlk Yardım ve Tedavi Merkezinde tedavi ve rehabilitasyon süreçleri devam eden 4 kaplumbağanın daha bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Altuğ tedaviye getirilen kaplumbağalar çoğunlukla kafa travmalı olarak getirildiğini, balıkçılıkla uğraşan vatandaşların ağlarına takılan bu hayvanlara zarar vermeden ilgililere haber vermeleri gerektiğini, bu davranışın neslin devamı için elzem olduğunu kaydetti.
DKMP 7. Bölge Müdürü Etem Boz, Samandağ Kaymakamı Cahit Çelik, Veteriner Fakültesi Öğretim Üyeleri ve HADEKİM Koordinatörü Prof. Dr. Enes Altuğ, Yrd. Doç. Dr. Cafer Tayer İşler, öğretim elemanları, öğrencileri, Samandağ Kumsalı Deniz Kaplumbağası Koruma İzleme Ekip sorumlusu Yrd. Doç. Dr. Bektaş Sönmez, Hatay DKMP İl Şube Müdürü Cüneyid Çağlar, İl Şube Müdürlüğü personellleri, Samandağ İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü personelleri, Samandağ Belediyesi personellerinin katılımıyla deniz kaplumbağlarının doğaya salınımı gerçekleştirildi.
Hatay sahillerinde 20 noktanın 5’inde deniz suyu kirli
Hatay Çevre Sağlığı Laboratuvarlarında yapılan deniz suyu analizleri sonucunda, tıbben “ORTA” şeklinde tanımlanan, halk tanımıyla “KİRLİ SU” içeren sahiller; ‘Arsuz Maliye Kampı, Dörtyol Seçil ve Yeniyurt sahilleri, Samandağ Çevlik Akdeniz Gazinosu karşısı ve Almina karşısı’ olarak sıralanıyor.
Resmi kurumlarca laboratuvar ortamında yapılan Hatay sahillerinde deniz suyu analizlerinin sonuçları ise şöyle:
Arsuz Arsuz Halk Plajı İyi
Arsuz Gülcihan Halk Plajı İyi
Arsuz İsos Dinlenme Tesisleri İyi
Arsuz Karaagaç Halk Plajı İyi
Arsuz Kıyıkent Sitesi, İyi
Arsuz Maliye Kampı Orta
Arsuz Özel İdare Kampı İyi
Arsuz Yalıkent Sitesi İyi
Dörtyol Dörttaş Tatil Sitesi İyi
Dörtyol Ögme-İş Tatil Sitesi İyi
Dörtyol Seçil Tatil Sitesi Orta
Dörtyol Yeniyurt Halk Plajı Orta
Dörtyol Yesilköy İzci Kampı İyi
Erzin Erzın Burnaz Plajı İyi
Payas Payas Belediye Plajı İyi
Samandağ Altınkoy Tatil Köyü İyi
Samandağ Belediye Plajı İyi
Samandağ Çevlik Akdeniz Gazino Karşısı Orta
Samandağ Motel Almina Karşısı Orta
Samandağ Ziyaret Karşısı İyi
“Evde sağlık hizmetlerinde 14 birim var”

Hatay Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği, ilimizde 10’ü Devlet Hastanesi ile 4’ü ADSM olmak üzere 14 birim ile “Evde Sağlık Hizmetleri” götürüldüğünü bildirdi. Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri Dr. Sebahattin Yılmaz, hizmetle ilgili şu bilgileri verdi:
“Ülkemizde evde sağlık hizmetleri uygulamaları, halkımızın etkili, hakkaniyetli, ulaşılabilir ve kaliteli bir sağlık hizmeti alabilmesi, sosyoekonomik yönden verimli bir hayat sürdürebilmesi ayrıca sağlıkta fırsat eşitliğinden yararlanması için yeni bir sektör olarak hayatımıza girmiştir.
Evde bakım hizmetleri, 10/3/2005 tarihli ve 2575 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Evde Bakım Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmelik’ ile yasal düzenleme altına alınmış olup, Sağlık Bakanlığı’nın 01.02.2010 tarih ve 3895 sayılı yönergesiyle ülkemizde evde sağlık hizmetleri verilmeye başlanmıştır. 22.05.2017 Tarihine, kadar Türkiye Halk Sağlığı Kurumu koordinatörlüğünde Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ile birlikte yürütülen evde sağlık hizmetleri, bu tarihten itibaren Türkiye Kamu Hastaneleri kurumuna bağlı Genel Sekreterliklere devredilmiştir.
İlimiz Hatay Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’ne bağlanan Evde Sağlık Hizmetleri Koordinasyon Merkezi (ESKOM), koordinasyon merkezine bağlı Devlet Hastaneleri ve ilçe hastaneleri bünyesinde kuruldu. Temmuz 2017 tarihi itibariyle, 10 Devlet Hastanesi ve 4 ADSM birimi olmak üzere, toplam 14 birim ile vatandaşlarımıza hizmet vermektedir.
Ülkemizde uygulanan evde sağlık hizmetlerinin amacı; ihtiyacı olan bireylerin muayene, tetkik, tahlil, tedavi, tıbbi bakım ve rehabilitasyonlarının evinde ve aile ortamında sağlanması, bu kişilere ve aile bireylerine sosyal ve psikolojik destek hizmetlerinin bir bütün olarak verilebilmesi, tanı koymaktan ziyade tanı konmuş hastaların tedavisinin takibi, uygulanması ve eğitiminin sağlanmasıdır.”
İletişim Tlf: 444 38 33
Hatay Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği açıklamasında, bu konuda hizmet almak isteyenlerin iletişimi ile ilgili de şu bilgiler verildi:
“Evde sağlık hizmetlerine, Türkiye genelinde tahsis edilen 444 38 33 (444- EV DE) numaralı telefon aranarak başvuru yapılır. Gerek görülmesi halinde, ilgili adrese ekip gönderilerek inceleme yapılır.”
Evde sağlık hizmetleri kapsamındaki hastalar ve hizmetler de şunlar:
“Yatağa bağımlı hastalar, son dönem palyatif bakım hastaları, ileri derecedeki kas hastaları, ileri derecede solunum sistemi hastalıklarına sahip kişiler ile bu kişilerin ihtiyaç duyduğu ağız ve diş sağlığı hizmetleri verilmektedir. Evde sağlık hizmetleri, randevu sistemi ile çalışmaktadır.”
Kamu hastaneleri açıklamasının son bölümünde ise, ‘acil durumların’ evde sağlık hizmeti kapsamında olmadığı, acil durumlarda 112 acil sağlık hizmetleri servisine başvurulması gerektiği kaydedildi
Beton Duvarla Bölünen Suriye Sınırında İnsan Kaçakçılığında ‘Merdiven Yöntemi’

TÜRKİYE ile Suriye arasında çekilen 2 metre genişliğinde, 3 metre yüksekliğindeki beton duvarlar büyük ölçüde kaçakçılık ve kaçak geçişlerin önüne geçmesine rağmen tümüyle önleyemedi. Hatay’ın Suriye sınırına sıfır noktasındaki ilçelerinden Altınözü’nde durdurulan kamyonette yakalanan 11 Suriyeli’nin duvarı merdivenle aşıp Türkiye’ye girdiği anlaşıldı.
Son dönemde göçmen kaçakçılığıyla mücadele konusunda Hatay’daki güvenlik güçleri önemli adımlar atarken, bu durum göçmen kaçakçılarını önlemeye yetmedi. Altınözü İlçesi’ne bağlı Hacıpaşa, Sivrikavak, Sarıbük gibi birçok mahallede, sınırı kaçak yollarla geçen Suriyeliler kapalı kasa kamyonetlerle Altınözü ve Antakya’ya ulaşmaya çalışıyor. Bu durumun son örneği önceki gün Altınözü İlçesi’ne bağlı Yolağzı Mahallesi’nde ortaya çıktı. Sınırdan yurda kaçak yollarla giren Suriyelileri alan 31 ZM 120 plakalı kapalı kasa kamyonet, sınır birliğinde görevli askerlerin dikkatini çekti. ‘Dur’ ihtarına sürücüsünün uymadığı kamyoneti takip eden jandarma ekipleri, Yolağzı Mahallesi’nde 31 PB 028 plakalı otomobile çarpan araçta inceleme yaptı. Kamyonetin kapalı kasası açıldığında, Türkiye’ye kaçak yollarla girdikleri belirlenen aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 11 Suriyeli ile karşılaşıldı.
SINIR DIŞI EDİLECEKLER
Askerler kamyonetin kaçan sürücüsünü yakalayıp gözaltına alırken, kamyonetin kasasında bulunan Suriyeliler de gözaltına alınıp işlemlerinin ardından sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresi Geri Gönderme Merkezi’ne teslim edildi. Aynı gün içinde ikinci göçmen kaçakçılığı olayı askerlerin dikkati sayesinde yine Yolağzı Mahallesi’nde son buldu. Bu operasyonda da 4 Suriyeli yakalandı. Suriyeliler, Suriye kara sınırının başladığı Yayladağı İlçesi’nden başlayıp, Altınözü, Reyhanlı, Kırıkhan ve Hassa İlçelerindeki sınır boyunca devam eden beton duvarları merdivenle aştıklarını itiraf etti.
HENÜZ JİLETLİ TEL ÇEKİLMEDİ
Hatay sınırlarında tamamlanmak üzere olan beton duvar çalışmasında 2 metre genişlik ve 3 metre yüksekliğe sahip 7 tonluk beton bloklar kullanılıyor. Beton blokların yerleştirme işlemleri tamamlandığında ise duvarların üzerine jiletli teller ve kameralarla ek önlemler alınacak. Hatay sınırında birçok bölgede beton duvar çalışması tamamlanmasına rağmen bazı bölgelere henüz jiletli teller çekilmedi.
5 CANLI BOMBA ALTINÖZÜ’NDEN ÜLKEYE GİRMİŞTİ
Geçen 23 Haziran’da Altınözü İlçesi sınırından Türkiye’ye kaçak yollarla giren DEAŞ üyesi 5 canlı bomba da, Hatay MİT Bölge Başkanlığı ve Hatay İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin ortak operasyonunda Altınözü-Antakya karayolu Kuruyer Mevki’inde yakalanmıştı. Canlı bombaların 2’sinin üzerinde patlamaya hazır canlı bomba kemerleri bulunmuştu. Aynı dönemde Yayladağı sınırından ülkeye giriş yapan bir canlı bomba da yakalanmış ve tüm canlı bombalar çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı.
NUMUNE PARKI’NA YENİ ÇEHRE

İskenderun’un betonlaşmış yapılarının ortasında uzun yıllardır atıl durumda bulunan ve adeta uyuşturucu bağımlılarının parkı haline gelen Numune parkı şimdilerde görülmesi ve korunması gereken yerlerden biri haline geldi. Şehrin göbeğinde bulunan ve Tüm stresi atacak bir ortamın hazırladığı Numune Redkit aile Nargile ve çay bahçesi şimdiden birçok ailenin ve vatandaşların uğrak yeri haline geldi. Uzun süredir atıl durumda olan Parkın işletmeciliğini Selim ve Barış Oğuz Kardeşler alarak Ailelerin Rahatça Oturabileceği bir hale getirdiler.
Parkın uzun yıllardır korku yarattığını belirten bir bayan, “şu anda buraya kızlarım ve yeğenlerimle geldim gerçekten çok rahatlatıcı ve keyif verici bir ortamda bu güne kadar bulunamadığımın üzüntüsünü yaşıyorum burayı işleten ve bu kadar güzelleştiren kişilere ve Belediyeye teşekkür ederim” dedi.
Redkit’in işletmeciliğini yapan Barış Oğuz ise “atıl durumda olan bir yeri bu duruma getirmek gerçekten çok zor oldu ama değdi halkımıza en iyi hizmeti vermek için çabalayacağız tüm halkımızı ailesiyle birlikte buraya davet ediyoruz. Herkesin akşamları gelip stres atacağı bir mekanı halkımıza kazandırmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
Nine Torun Hac Yolunda
Gaziantep’te 10 senedir hacca gitmeyi bekleyen 81 yaşındaki Ayşe Nine, 4 yaşındaki torunu, gelini ve oğluyla birlikte Hatay’ın Payas ilçesinde düzenlenen Surre Alayı uğurlamasının ardından Mekke’ye gitti.
Gaziantep’te yaşayan Çakmak ailesi 10 sene önce hacca gitmek için başvuruda bulundu ancak sevinçli haber ancak bu yıl geldi. Çakmak ailesinin mutluluğu, Payas Belediyesinin Surre Alayı uğurlaması için gönderdiği davetle ikiye katlandı.
Babaanne Ayşe Çakmak (81), torunu Yunus (4), gelini Iras (38) ve oğlu Murat Çakmak (48), uğurlamaya katılmak için Gaziantep’ten Hatay’ın Payas ilçesindeki tarihi Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi’ne geldi.
Çakmak ailesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 15. ve 19. yüzyıllar arasında uygulanan Surre Alayları geleneği kapsamında külliyedeki imarethane içinde yemek ikramı yapıldıktan sonra edilen duanın ardından Mekke’ye hareket etti.
Minik hacı adayı Yunus Çakmak, “Anneme, babama, sizlere dua edeceğim” dedi.
“Herkese dua edeceğim”
Ailenin en yaşlı üyesi Ayşe Çakmak da hacca gitmenin 10 sene sonra nasip olduğunu hatırlatarak, “Oraya gidip Allah’a şükredeceğiz. Ellerimizi açıp dua edeceğiz. Bu yaştan sonra başka ne yapacağız ki? Torunumla, gelinimle, oğlumla Allah’a şükrediyorum. Savaşlara da şehitlere de herkese dua edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Tatlı bir meşakkati olacak”
Baba Murat Çakmak ise oğlunun da hacca gidebileceğine ilk başta ihtimal vermediğini ancak kuranın çıktığı için çok sevindiğini dile getirerek, “Bu yaş belki o idrak için biraz küçük bir yaş ama ilerleyen yaşlarda öğretilirse ülkemiz ve milletimiz için faydalı olacaktır. Bize tatlı bir meşakkati olacak” şeklinde konuştu.
“AFYONKARAHİSAR KAMPIMIZ İYİ YÖNDE İLERLİYOR”

Payas Spor Teknik Direktörü Semih Tokatlı,
Spor Toto 3. Lig 3. Grubunda mücadele eden Güney temsilcisi Payas Spor’un Teknik Direktörü Semih Tokatlı, Afyonkarahisar yapılan ilk iki Kamp çalışmaları hakkında açıklamalarda bulundu.
Teknik Direktör Semih Tokatlı yaptığı açıklamada, “10 Temmuz’da başlayıp 21 Temmuz’da biten ilk dönem kamp çalışmalarında takımın fizik kondisyonunu geliştirmeye yönelik çalışmalar yaparken, aynı zamanda da eksik olan mevkilerin transfer çalışmalarını da beraber yürüttük. Bu dönemde Balıkesir Spor ile hazırlık müsabakası oynadık. 24 Temmuz’da başlayan ikinci kamp çalışmalarında ise yeni transferlerinde kampa katılımları ile fiziksel, zihinsel, arkadaşlık ve takımdaşlık adına iyi duruma gelebilmek için çalışmalar yaptık. Oynadığımız 4 hazırlık maçında eksiklerimizi görme ve giderme adına mesafeler kat ettik. Uzattığımız kamp döneminde ise 2 hazırlık maçı daha oynayıp ivme kazanarak daha tempolu oynayacak bir takım olmak istiyoruz ve çok çalışıyoruz” dedi.
EKİPLER 150 ADET KEDİ GÖZÜ BUTONU MONTAJINI TAMAMLADI

Hatay Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı ekipleri tarafından il genelinde trafik güvenliğinin arttırılmasına yönelik çalışmalar gerçekleştiriliyor.
HBB ekipleri, güvenli ulaşımı sağlamak adına yollardaki deformasyona uğramış trafik tanzim ve uyarı levhalarını yeniliyor. Sürücülerin trafik güvenliğine yönelik gerçekleştirilen çalışmalarda uyarı levhalarının yanı sıra, yollara hız kesici olarak bilinen kedi gözü butonu yerleştiriliyor. Yürütülen çalışmalarda HBB ekipleri tarafından Arsuz ilçesine bağlı Konacık Mahallesinde, sürücülerin aşırı hız yapmalarını engellemek adına 150 adet kedi gözü butonu montajı yapıldı.
Hatay Büyükşehir Belediyesi ekipleri, vatandaşların güvenli ulaşım sağlamaları adına trafikte bilinçlenmeye yönelik çalışmaların devam edeceği bildirildi.
İMARA AÇIK ALANLARDAKİ HATLAR DEPLASE EDİLİYOR

Hatay Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü(HATSU), altyapıya dair vatandaşlardan gelen bütün taleplere kalıcı çözümler ile projeler hazırlanarak sorunların giderildiğini duyurdu.
Eskiden döşenen hatlarının bağlantı şebekelerinde ve etrafında bulunan alanların imara açık olan bölgelerinde yenileme çalışmasının yapıldığını belirten Genel Müdürlük, yeni yerleşim alanlarının mevcut olan içmesuyu ve kanalizasyon hattının inşaat yapımına engel olan kısımlarının iptal edilerek deplase yapıldığını açıkladı.
İskenderun ilçesine bağlı İsmet İnönü Mahallesi 711 Sokak’ta bulunan bir inşaatın yapımı aşamasında tespit edilen kanalizasyon hattına talep üzerine müdahale eden HATSU ekipleri, bölgedeki kanalizasyon hattını iptal ederek başka bir ana şebekeye deplase edilmesi için 200’lük borular ile 12 metre yeni hat döşedi.
ALO 185 HATSU İhbar Hattı’na gelen bildirimlere her geçen gün hızlı bir şekilde müdahale edilerek vatandaşların taleplerine kulak veren İdare, altyapının sorunlarını çözmek için gece gündüz demeden mücadele veren ekipler tarafından sorunların günü birlik çözüme kavuştuğunu bildirdi.
ERZİN BELEDİYE SPOR’UN KAMPINDA NEŞE HAKİM

Spor Toto 3. Lig 1. Grubunda mücadele eden Erzin Belediye Spor’un yeni sezon öncesinde Nevşehir’deki Avanos Avrasya otelindeki kamp çalışmalarında neşe hakim.
Takım kaptanları Şahin Tüter, Nureddin Ersoy ile Ulaş Yalçın zaman zaman eski ve yeni futbolcuları Avrasya oteli lobisinde bir araya getirerek sohbetler ediyorlar.
Erzin Belediye Spor’un “Çeto” lakaplı masör Sabit Korkmaz’da zaman zaman sohbetlere katılarak ortamın neşe kaynağı oluyor.
Bu arada Erzin Belediye Spor, Teknik Direktör Recep Aydemir nezaretinde kamp çalışmalarını sürdürürken, aynı zamanda da hazırlık karşılaşmaları da yapmaya devam ediyor.
FİLM;Annabelle: Kötülüğün Doğuşu
Vizyon tarihi 18 Ağustos 2017 (1s 49dk)
Yönetmen David F. Sandberg
Oyuncular: Anthony LaPaglia, Miranda Otto, Stephanie Sigman devamı
Tür Korku
Ülke ABD
Özet ve Detaylar
Oyuncak bebek yapımıyla uğraşan bir adam ve eşi mükemmel bir aile hayatı sürerken büyük bir trajediyle karşı karşıya kalırlar. Küçük kızları hayatını kaybeder. Aradan birkaç yıl geçtiği halde acıyı atlatamayan çift kapanan bir yetimhanenin kızlarını ve görevli rahibesini evlerinde misafir olarak ağırlarlar. Ancak bu küçük kız grubu, özellikle de Janice, oyuncakçının yarattığı lanetli Annabelle’in hedefi olacaktır…
Korku Seansı serisinin ilk filminin spin-off projesi olan Annabelle’in büyük gişe başarısı kazanmasının ardından çekimine karar verilen 2. filmidir.
KİTAP;4N 1K

Büşra Yılmaz
Epsilon Yayınları
Kategoriler
Edebiyat / Roman
Edebiyat / Aşk
Katkıda Bulunanlar
Editör Meltem Erkmen
Kitabın Tanımı
Yaprak; küçükken, markette annesinden sürpriz yumurta istediği için bulgur reyonuna sıkıştırılıp çimdiklenenler, ilkokul önlüğünün altına eşofman giyip okula gidenler, yeşil silgisini diş izi yapanlar ve kırmızı kapaklı tüm dersler kitabının saman sayfalarını silerken yırtanlar kadar sıradan bir kız çocuğuyken; birlikte büyüdüğü dört çılgın erkek arkadaşı yüzünden akranlarından biraz farklı bir kız haline gelmiştir.
Dünyası, on iki yıllık dostları, gamzeli kahramanı Ali, tek ideolojisi 3P (pizza, pijama, pislik) üzerine kurulu bir çılgın, Oğuz, sevgilisini kendi vesikalık resminden bile kıskanan demirli, Gökhan ve notları toplamda bile 100’e ulaşamayan çorap fetişisti tatlı çapkın Sinan’dan ibarettir. Kalbi dördüyle tıka basa dolu, hayatı onlarla rengarenk olduğu için aşka ne inancı vardır ne de ihtiyacı…
Ama bir gün rutin (!) hayatı, doğum gününde gelen bir paket ile tümden değişir. Paketin içinde, gizemli bir aşıktan gelen, kızımızın asla giymeyeceği türden gösterişli bir elbise ve içinde de bir not vardır.
GÜNEŞLENMEYLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN 7 YANLIŞ

Etkisi gölgede de devam ediyor
“Belirli saatlerde güneşe çıkılırsa zararlı etkileri daha azdır”, “Çok açık tenli olmayan kişilerin kanser riski daha düşüktür?’, “Güneş ışınları sadece yaz aylarında tehlikelidir?”. Benzer birçok yaygın inanış, güneşten doğru şekilde korunmaya engel olarak cilt kanserlerine karşı riskin artmasına neden olabiliyor… Acıbadem Göktürk Tıp Merkezi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Seher Arı güneşle aramıza mesafe koymamızı engelleyen doğru bildiğimiz yanlışlarımızı anlattı…
Güneşin zararlı ışınlarının hem cilt kanseriyle olan ilişkisi, hem de cilt yaşlanması üzerine olumsuz etkileri çok net biliniyor. Ancak, tatil dönemi gelip güneşle baş başa kaldığımızda, biraz bronzlaşmanın çok da zarar vermeyeceğine kendimizi inandırıyor ya da inandırmak istiyoruz. Fakat, bugün dünya genelinde oldukça yaygın görülen cilt kanserlerinden korunmanın en temel yolunun güneşin zararlı ultraviyole ışınlarına karşı korunmaktan geçtiği biliniyor. Acıbadem Göktürk Tıp Merkezi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Seher Arı, bu nedenle, sadece tatil yaparken değil, parkta yürürken, koşarken ya da piknik yaparken de önlem almak gerektiğine işaret ediyor…
GÜNEŞ IŞINLARI 10.00-14.00 SAATLERİ ARASINDA TEHLİKELİ
Yanlış, çünkü: Her ne kadar güneş ışınlarının dik gelmediği öğleden sonra saatlerinde zararlı olmadığı düşünülse de bu doğru değil. Zira, öğle saatlerinde güneş yanıklarının yüzde 75-80’inden sorumlu olan UVB ışınları yoğunlaşırken, güneş yanıklarının yüzde 20-25 inden sorumlu olan UVA günün her saatinde aynı yoğunlukta geliyor. Bu nedenle günlerin uzun olduğu yaz aylarında deri kanserleri açısından önemli bir risk oluşturuyor. Dolayısıyla güneş, ışınlarının dik olarak gelmediği saatlerde de tehlike yaratabileceğinden her iki saatte bir koruyucu krem kullanmayı alışkanlık haline getirmek önem taşıyor.
KOYU TENLİ OLANLARIN KORUNMAYA İHTİYACI YOKTUR
Yanlış, çünkü: Koyu bir tene sahip olan kişilerin cildinde daha fazla melanin pigmentleri bulunuyor. Bu pigmentler güneş ışınlarına karşı bariyer oluşturarak cildi korusa da bu yeterli olmuyor. Dolayısıyla, koyu tenli kişilerin de cilt kanseri ve yaşlanmasına karşı en az 30 faktörlü bir güneş koruyucu kullanmaya dikkat etmeleri gerekiyor.
YÜZ KORUNMALI, KOL VE BACAKLARI BRONZLAŞTIRMALI
Yanlış, çünkü: Düşünülenin aksine malign melanom denilen cilt kanserleri kadınlarda yoğun güneş alınan bacak ve özellikle baldır bölgesinde daha sık görülüyor. Bu nedenle daha hassas olan yüzün dışında, güneş gören tüm bölgelerde geniş spektrumlu bir güneş koruyucunun kullanılmasında fayda var.
GÖLGEDE OTURMAK GÜNEŞTEN KORUNMAK İÇİN YETERLİ
Yanlış, çünkü: Direkt güneşin altında kalmadan, gölgede veya büyük bir şemsiye altında oturmak güneş ışınlarını engellemek için yeterli olmadığını söyleyen Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Seher Arı, “Güneş ışınlarının yüzde 80’inin bulutlardan da geçebileceği ve bu nedenle kapalı havalarda bile zararlı olabileceğinin unutulmaması gerekiyor. Çünkü, havuz-deniz suyu veya kum da UV ışınlarını yansıttığı için güneşin olumsuz etkileri devam ediyor. Bu nedenle yaz aylarında öğle saatlerinde gölgede bile olsa dışarıda bulunmamak gerekiyor” diyor.
GÜNEŞLENMEYLE SİVİLCELER İYİLEŞİR
Yanlış, çünkü: Başlangıçta deri renginin koyulaşmasıyla sivilcenin oluşturduğu kızarıklık maskelendiğinden güneşin sivilceleri iyileştirdiği zannediliyor. Ancak bir çeşit illüzyondan ibaret olan bu durumun tam aksi gerçekleşiyor. Güneş ışınları deriden su ve nem kaybına neden olduğu için derinin bariyeri bozuluyor ve kuruluk oluşuyor. İlerleyen zamanda cilt bu kuruluğu tolere edebilmek ve deri bariyerini onarabilmek için daha fazla yağ salgılamak zorunda kaldığından yağ bezleri büyüyor. Bu da sivilcelerde artışa, leke ve iz kalmasına neden oluyor.
YIL BOYU GÜNEŞ KREMİ KULLANILIRSA, TATİLDE KORUNULMASA DA OLUR
Yanlış, çünkü: Yıl boyunca 30 faktör veya üzeri güneş koruyucu ürün kullanmak UV hasarına karşı alınabilecek en etkili önlemlerden birini oluşturuyor. Fakat bu yaklaşımdan bir hafta bile uzak kalmak, tüm yıl gösterilen özenin boşa gitmesine neden olabiliyor. Çünkü, cilt hücreleri günlük olarak maruz kalınan güneş ışınlarından kendini korumak için gerektiği miktarda melanin üretiyor. Ancak, yaz aylarında aralıklı bile olsa yoğun şekilde güneşe maruz kalındığında, cilt hücreleri alıştıkları oranların dışındaki yoğun UV ışınlarına karşı kendilerini koruyamıyor. Sonuçta ortaya çıkan DNA hasarı, kırışıklıklarla birlikte malign melanom ve bazal hücreli kanser riskinin de artmasına neden oluyor.
YÜKSEK KORUMA FAKTÖRLÜ KORUYUCULARLA UZUN SÜRE GÜNEŞLENİLEBİLİR
Yanlış, çünkü: Güneş koruyucular ultraviyole ışınlarının çoğunluğunu yansıtıp dağıtarak cilt tarafından emilmesini engellese de ne yazık ki tamamına engel olamıyor. Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Seher Arı, araştırmalarda güneş koruyucuların yarattığı güvenle uzun süre güneşte kalmanın cilt kanserlerinde artışa neden olduğunun tespit edildiğini belirtiyor. Bu nedenle güneş koruyucuların kanserden korunmada tek ve yeterli seçenek olarak görülmemesi gerektiğini söyleyen Dr. Seher Arı, “Uzun kollu tişört ve pantolon giymek en iyi güneşten korunma yöntemidir. Beraberinde kulak ve enseyi de örtecek şekilde şapka takmak, güneş gözlüğü kullanmak gerekir. Diğer önemli bir alışkanlık da gölgenizi takip etmektir. Eğer gölgeniz kendinizden kısa ise güneş ışınları dik geliyor ve zararlı demektir. Bu durumda gölgelik bir yer veya kapalı alanlara geçilmelidir” diyor.
4 AĞUSTOS TARİHTE BUGÜN

04 Ağustos
Tarihte Bugün Yaşanan Olaylar
1683-Dom Perignon ilk şampanyayı üretti.
1791-Osmanlı – Avusturya devletleri arasında Ziştovi Antlaşması imzalandı.
1870-Kızılhaç Derneği Birleşik Krallık’ta kuruldu.
1924-Lozan Antlaşması yürürlüğe girdi.
1940-Taksim Gazinosu açıldı. İstanbul Belediyesi’nin açtığı gazinonun amacı halka ucuz eğlence sağlamaktı.
1944-Anne Frank Naziler tarafından yakalandı.1945’te toplama kampında öldü.Saklanırken tuttuğu notlar sonradan klasik haline geldi.
1950-Türkiye Sanayi Kalkınma Bankası kuruldu.
1958-Uluslararası Para Fonu’nun baskısıyla yüksek devalüasyona gidildi. Dolar 2 lira 80 kuruştan, 9 liraya çıktı.
1959-İstanbul’da yumurta büyüklüğünde dolu yağdı. Yaralanmalar ve maddi hasar meydana geldi.
1976-İspanya Kralı Juan Carlos siyasi tutukluların %90’ını affetti.
1983-İtalya’da ilk kez bir sosyalist, Sosyalist Parti Genel Sekreteri Bettino Craxi, başbakanlık görevine getirildi.
1986-Yargıtay, ameliyatla cinsiyet değiştiren Bülent Ersoy’un erkek olduğuna karar verdi.
1987-Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, Türkiye’nin İran’a silah satan ülkeler arasında olduğunu ileri sürdü.
1988-Samsun ve Sinop sahillerine, zehirli oldukları bildirilen çok sayıda varil vurdu.
1995-Hırvatistan’nın Krayina Sırp Cumhuriyeti’ya karşı saldırılarına başlamasıyla, Fırtına Harekâtı başladı.
2005-Senarist Safa Önal, filme çekilmiş 395 senaryosuyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi.
Tarihte Bugün Doğanlar
1792-Percy Bysshe Shelley, İngiliz şair (ö. 1822)
1859-Knut Hamsun, Norveç’li romancı, oyun yazarı, şair ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (ö. 1952)
1901-Louis Daniel Armstrong, ABD’li caz trompetçisi (ö. 1971)
1926-Rene Goscinny, Fransız yazar (ö. 1977)
1927-Turgut Uyar, Türk şair (ö. 1985)
1944-Orhan Gencebay, Türk Müzisyen
1960-José Luis Rodríguez Zapatero, İspanyol siyasetçi, başbakan
1961-Barack Obama , 44.ABD başkanı
1965-Fredrik Reinfeldt, İsveçli siyasetçi, başbakan
1968-Daniel Dae Kim, ABD’li oyuncu
1981-Marques Houston, ABD’li R&B şarkıcısı ve aktör
1992-Cole Sprouse & Dylan Sprouse, ABDli oyuncular
Tarihte Bugün Ölenler
1578-I. Sebastião, Portekiz kralı (d. 1554)
1875-Hans Christian Andersen, Danimarkalı masal yazarı (d. 1805)
1993-Sabri Berkel, Türk ressam (d. 1907)
1922-Enver Paşa, Ünlü Osmanlı Komutanı (d. 1881)
1957-Talat Artemel, Tiyatro ve sinema sanatçısı (d. 1901)
1981-Melvyn Douglas, ABD’li aktör (d. 1901)
1991Nikiforos Vrettakos, Yunanlı şair ve yazar (d. 1912)
1999-Victor Mature, ABD’li aktör (d. 1915)
2003-Frederick Chapman Robbins, Nobel ödülü kazanmış ABD’li mikrobiyolog (d. 1916)
2007-Lee Hazlewood, ABD’li ‘country’ şarkıcısı, besteci, yapımcı (d. 1929)
2008-Craig Jones, Motosiklet yarışçısı (d. 1985)
2001 Rüşvet Tarifesi
Bu yaz şehitler diyarı Çanakkale’deyim; hem tatil yapıyorum, hem şehitlikleri ziyaret ediyorum, hem de kitap okuyorum. Bilirsiniz, kitap işleriyle meşgulseniz, hele bir de gazetelere makale yazıyorsanız, yeni çıkan kitapları takibe ve okumaya mecbursunuz. Yazarlık, kitap okumadan olmaz. Yazarın belleği sözcüklerle dolu değilse, kalemi yazmaz!
Mirgün Cabas’a göre 2001, eski Türkiye’nin son yılıdır. Şimdilerde onun Haziran 2017’de Can Yayınları’ndan yeni çıkan “2001 Eski Türkiye’nin Son Yılı” adlı kitabını okuyorum. Kitapta neler yok ki! Eski Türkiye’nin son yıllarında gerçekleştirilen yolsuzluk operasyonları var! Hatta kitabın 103’üncü sayfasında 2001 Türkiye’sindeki geçerli rüşvet tarifesi bile verilmiş…
2001 RÜŞVET TARİFESİ
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı’nın (TESEV) Türk Lirası’ndan altı sıfır atılmadan önce yaptığı ve Şubat 2001’de açıkladığı araştırmaya göre; bundan tam 16 yıl önce ülkemizde “Rüşvet Tarifesi” şöyleymiş.
Gümrüğe işleri düşenler, işlerinin görülmesi için ortalama 168 milyon TL rüşvet ödüyormuş. Mahkemede iş gördürmenin bedeli 156 milyon TL, belediyede 68 milyon TL, tapuda 59 milyon TL, ilk ve orta öğretimde 30 milyon TL’ymiş. O günlerde trafik polisine yakalananlar da 15 milyon TL rüşvet vererek kurtuluyormuş.
Eski Türkiye’nin son yılında yolsuzluktan çok fazla söz ediliyormuş. Hayat pahalılığı ve işsizlikten sonra en önemli sorun rüşvet ve yolsuzlukmuş. İstanbul Defterdarlığı’na göre naylon fatura yolsuzluğuna bulaşan şirket sayısı 23 binden fazaymış…
Kayseri Ticaret Odası’nın araştırmasına göre, Anadolu’daki işadamlarının üçte biri rüşvet veriyormuş…
Ankara Ticaret Odası’nın anketine göre, ihale kazanan firmalar, siyasi partilere ihale tutarının yüzde 15’ine varan miktarda “katkı” yapmak zorunda kalıyormuş…
Dünya Bankası’nın Mart 2001 tarihli kamu ihalesi raporuna göre, Türkiye’de yüzde 15’lik bir rüşvet sistemi standardı gelmişmiş…
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) “Savurganlık Ekonomisi” raporuna göre, son 10 yılda yapılan ihalelerdeki yolsuzlukların tutarı 2,1 milyar doları buluyormuş…
Dünya Bankası’nın Türkiye’de kamu ihalelerinin şeffaflaşması için hazırladığı öneriler, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri tarafından kulak arkası ediliyormuş…
İstanbul’da rüşvet ve yolsuzluğa karıştığı için haklarında işlem yapılan memur sayısı 1995’ten 2000’e kadar beşe katlanıp 123’ten 679’a çıkmış. 2001’in sadece ilk iki ayında 491 soruşturma yapılmış…
Bunların çoğu belki “küçük suçlarmış” ama rüşvetin ve yolsuzluğun tabana yayıldığının da göstergesiymiş…
Bir de büyük suçlar varmış; siyaset ve bürokrasinin göz yumduğu, hatta parçası olduğu yolsuzluklarmış…
İhale, gümrük, tarım desteklemeleri, vergi iadesi, banka ve kamu arazilerinde yapılan yolsuzluklara karşı DSP-ANAP-MHP’den oluşan koalisyon hükümetinin 2000 yılında yürüttüğü operasyonlar ve ortaya çıkardığı şebekeler ise bu algıyı değiştirmeye değil, onaylamaya yarıyormuş…
2001 yılbaşında Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, 12 yolsuzluk operasyonuyla ülke ekonomisine yaklaşık 3,8 katrilyon lira katkı sağladığını açıklamış: Paraşüt Operasyonu 500 trilyon lira, Hayal operasyonu 100 trilyon lira, Kasırga 1 Operasyonu 750 trilyon lira, Kasırga 2 Operasyonu 750 trilyon lira, Kasırga 3 Operasyonu 400 trilyon lira, Bufalo Operasyonu 500 trilyon lira, Matador Operasyonu 500 trilyon lira, Sis Operasyonu 100 trilyon lira, Balina Operasyonu 100 trilyon lira, Fırtına Operasyonu 100 trilyon lira, Kartal Operasyonu 11 trilyon lira, Serhat Operasyonu 5 trilyon lira…
Ben, eski Türkiye’nin son 20 yılında Gümrük Başkontrolörü olarak görev yapmış; birçok gümrük kaçakçılığı, yolsuzluk ve rüşvet olaylarını bizzat soruşturmuş ve önemli raporlara imza atmıştım. Açıklanan yolsuzluk rakamları yüksek, operasyonlara verilen isimlerse tuhaftı. Bu operasyon dalgasının arkasında İçişleri Bakanı Sadettin Tantan vardı.
Operasyonlar yapıldıkça hemen her çetenin bürokrasi ayağı da ortaya çıkıyordu. Paraşüt Operasyonu’nda gümrük çalışanları, Serhat Operasyonu’nda Köy Hizmetleri çalışanları, Balina Operasyonu’nda gümrük memurları ve Maliye Bakanlığı çalışanları, Fırtına Operasyonu’nda gümrük memurları, Yeşil Vadi’de yargıçlar, Talan Operasyonu’nda emniyet ve Sağlık Bakanlığı mensupları gözaltına alınıyor veya tutuklanıyordu.
Koalisyon, Tantan’ın estirdiği bu temizlik dalgasının arkasında duruyor, Tantan, halkın en güvendiği devlet adamları sıralamasında Cumhurbaşkanı Sezer’in ardında, siyasi partilerin genel başkanlarının ise çok önünde yer alıyordu. Ta ki “Beyaz Enerji” operasyonunun ucu ANAP’lı Enerji Bakanı Cumhur Ersümer’e dokunana kadar….
Operasyonun sonunda Enerji Bakanı Ersümer görevinden istifa etmişti ama İçişleri Bakanı Sadettin Tantan da kendini feda etmişti. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Tantan’ı, İçişleri Bakanlığı görevinden alıp Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na atayınca Tantan, yeni görevinden ve ANAP’tan istifa etmişti.
Bu operasyonların ardından Başbakan Bülent Ecevit’in dürüstlüğü tartışmalı hale gelmişti.
YENİ TÜRKİYE’DE DURUM NE?
Eski Türkiye’de yolsuzluk soruşturmaları sadece hükümeti ve iktidardaki partileri hedef almıyordu. Yolsuzluk iddiaları yerel yönetimlerde de vardı. Özellikle de İstanbul’da…
Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı döneminde aldığı ihalelerle büyüyen Albayrak Şirketler Grubu’na yönelik operasyonda şirketin patron ve yöneticilerinden 13 kişi gözaltına alınmıştı. Belediye’nin Albayrak’a verdiği metro, ulaşım, temizlik ve inşaat ihaleleri mercek altına alınmış; Albayraklara yeni kurulan AKP’nin Grup Başkanı Bülent Arınç sahip çıkmıştı. Arınç operasyonu “siyasi linç girişimi” olarak nitelendirmişti.
İstanbul Büyükşehir Belediye’sine yönelik yapılan operasyonlarda, aralarında belediye başkanı, İDO ve İSKİ genel müdürlerinin de yer aldığı 300 kişi hakkında gözaltı kararı çıkmıştı. Bunların hepsi de belediyenin en üst düzey görevdeki adamlarıydı. Ama siyasi konjonktür nedeniyle hiçbiri gözaltına alınmamıştı. Hatta 2002 ve sonraki seçimlerde bunların çoğu TBMM üyesi seçilmiş, kurulan AKP hükümetlerinde kimi bakan, kimi de başbakan olarak görev almıştı.
Eski Türkiye, Güneydoğu Anadolu’da PKK terörünün, yargısız infazların çok arttığı, Batı’da bazı bölgelerde yargısız infazların yapıldığı bir dönem olarak düşünülmelidir. Bu karanlık dönemin en önemli aktörüyse mafya yapılanmalarıydı. Siyaset ve bürokrasi, aldığı karar ve uygulamalarla ekonomik rant yaratıyor, sonra işadamları ve mafyayla aralarında paylaşıyorlardı…
Peki, bugünkü yeni Türkiye’de durum ne? TESEV gibi kuruluşlar bugün böyle bir araştırma yapmaya cesaret edebilir mi? Bilemiyorum ama demek ki eski Türkiye’de yapılabiliyormuş…
O yüzden bu kitabı dikkatle okuyorum ve şunu anlamaya çalışıyorum: Acaba 2001 sadece eski Türkiye’nin son yılı mıydı? Yoksa dürüst ve şeffaf yönetilmeyen, denetlenemeyen ve çok hızla eskiyen yeni Türkiye’nin de ilk yılı mıdır? Yolsuzluk ve adalet paradigmaları açısından geriye dönüp de baktığımızda, hızla eskiyen yeni Türkiye’nin son yılında durum nedir?
Ülkeleri ve siyaset dünyasındaki yolsuzlukları gözlemleyen Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency Internatinol) rakamlarına baktığımızda çok ilginç bir tabloyla karşılaşıyoruz. Eski Türkiye’nin son yılı olan 2001 yılında bu felaket yolsuzluk tablosu ile Türkiye dünya sıralamasında 54’üncü sıradayken, bundan tam 10 yıl sonra yani 2012 yılında da Türkiye aynı sırada duruyor. Daha sonraki 4 yıla baktığımızda ise, yeniden 61’inci sıraya inmişiz. Ama neticede, yeni Türkiye de eski Türkiye de maalesef yolsuzluk sıralamasında 50 ilâ 61 arasındaki sıralarda inip çıkıyor.
Son söz: Eski Türkiye çok matah bir yer değildi. Ama zaman içinde daha da kötü bir yer haline geldi veya bizim içimize daha da sinmeyecek olağanüstü hale geldi.
Ekonominin Koruması Altında Türk-Alman İlişkileri

Türkiye-Almanya ilişkileri belki de 1990’lı yılları aratan derecede sıkıntılı. Bu kez Almanya’nın da kuyruğuna basıldı. Mesela Alman Parlamentosu Bundestag’ın Savunma Komitesi üyelerinin İncirlik üssündeki askeri birliğine ziyarete izin verilmeyince, Almanya üsteki hava birliğini Ürdün’e taşımak zorunda kaldı. Bu olaydan sonra Alman Şansölye Merkel, diplomasiyi konuşturarak şöyle demişti:
“Biz Türkiye’yle diyalog içinde kalmak, mültecilerin durumunu bulunduğu yerde iyileştirmek, Türkiye’yle mülteci göçü sebepleri üzerine konuşmak zorundayız. Bizim Türkiye’yle bir sürü ortak çıkarlarımız var. Bunun dışında sıkı ekonomik ilişkilerimiz var. O nedenle görüşmeler devam edecek.”
Aynı günlerde (Haziran 2017 başlarında), Türkiye-AB ilişkileri de Türk-Alman gerilimine dâhil edilmek istenince, Alman Hükümet Sözcüsü Siebert, “Biz Türkiye’yle diyalog içinde kalmak, mültecilerin durumunu bulunduğu yerde iyileştirmek, Türkiye’yle mülteci göçü sebepleri üzerine konuşmak zorundayız. Bizim Türkiye’yle bir sürü ortak çıkarlarımız var. Bunun dışında sıkı ekonomik ilişkilerimiz var. O nedenle görüşmeler devam edecek!” demişti.
Bu konu tam da kapandı diye düşünülürken, Temmuz 2017 ayı ortalarında bu kez de Konya’da NATO ülkeleri için tahsis edilen hava eğitim sahasına Alman uçaklarının girişiyle ilgili bir gerilim yaşandı. Alman Şansölye Merkel, bu konuda NATO’yu devreye sokarak, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğinin hatırlatılmasını istedi.
Daha bu olay yatışmamışken “Büyükada Toplantısı” bomba gibi patladı. Alman vatandaşı aktivist Peter Steudtner’inBüyükada’da “silahlı terör örgütüne yardım ettiği” gerekçesiylegözaltına alınıp tutuklananlar arasında olması, iki ülke arasında henüz küllenmemiş gerilimi tırmandırdı. İki ülke yöneticileri ağızlarından çıkanı duymakta bile sıkıntı çektiler!
Almanya’nın bu olayı “kabul edilemez” diye açıklamasına Dışişleri Bakanlığı’ndan “AFC Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ve Federal Hükümet Sözcüsü tarafından Türk yargısına doğrudan müdahale edildiği ve haddini aşan ifadeler kullanıldığı görülmüştür!” şeklinde cevap verildi.
Alman Dışişleri Bakanı Gabriel tutuklamanın “planlanmış”olduğunu ileri sürerek, Türkiye’ye seyahat edecek Alman vatandaşlara yeni bir uyarı yayınlandığını açıkladı. Bu arada Alman Dışişleri sitesinde “Türkiye’ye ziyaret edecekler için bazı riskler’ bulunduğu yer aldı.
Bu konuda Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof.Dr. Kalın, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan genelde gerilimi arttırıcı tutum takınırken, Başbakan Yıldırım “teslimiyetçi olmayan”, ancak gerilimin düşürülmesi yönünde örnek bir davranış sergiledi.
Almanya daha da ileri giderek, Türkiye’deki Alman firmalarının Türkiye tarafından soruşturulduğunu, konunun AB platformu da dâhil, Türkiye’ye ekonomik yaptırımlara kadar götürecek bir ciddiyet taşıdığını söyledi. Gerilim özellikle Türkiye ve Almanya-AB’yle ticari ilişkiler içerisindeki firmaları endişelendirdi. Daha sonra İçişleri Bakanı Soylu Alman mevkidaşını arayarak, soruşturmaya esas 700 Alman firması listesinin İNTERPOL’e “sehven” gönderildiğini, listenin iptal edildiğini bildirdi. Acaba listeyi gönderene ne gibi işlem yapıldı?
Ekonomideki sıkıntıları gidermek maksadıyla Başbakan Yıldırım, 27 Temmuz’da Türkiye ile iş yapan 19 Alman firması temsilcileriyle bir toplantı yaparak, onlara güvence verdi.
Bunlar yaşanırken bir ekonomist profesör, Türkiye’nin 1980’li, 90’lı yıllardaki gibi ekonomik güç olarak Almanya’nın çok altında olmadığını, gelinen günde Almanya’nın GSMH’sının Türkiye’nin sadece 4 katı olduğunu, Almanya’nın bunu “caydırıcı” güç olarak kullanamayacağını bilmediğini ileri sürüp, gerilimi körükleyen aragazı verdi.
Bu hoca Almanya’nın Ab2nin de dinamosu olduğunu göremiyor. Almanya’da 3.5 milyonun üzerindeki Türkiye kökenli insanların gerilimden duyabileceği rahatsızlığı, Almanya ve AB’den gelen turistlerin ayağının kesilmesinin ekonomiye verebileceği zararı hiç düşünmemiş!
Son Söz: Neyse ki “Ekonominin Gücü” ve Başbakan Yıldırım’ın sağduyusu gerilimi düşürdü.
CHP Kadın kolları MYK Üyesi AV. Suzan ŞAHİN Hükümete seslendi

Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları MYK Üyesi Av. Suzan Şahin, AKP Hükümetinin özgürlük ve eşitlik için mücadele eden kadınların kazanılmış haklarını, izlediği kadın düşmanı politikalarla geriye götürmeyi hedeflediğini belirtti.
Yazılı bir basın açıklaması yapan CHP Kadın Kolları MYK Üyesi Av. Suzan Şahin; “Ülkeyi yönetmeye başladıkları günden itibaren kadınlarla ilgili tüm söylemlerinde cinsiyetçi dilinden taviz vermeyen AKP ve yandaşlarının kadınlara saldırmaktan vazgeçmediği Türkiye’de, kadına şiddet ve cinayetleri son yıllarda çok arttığını görmekteyiz. AKP hükümeti döneminde kadınların payına ötekileştirme, ölüm, tutuklama ve hak gaspı düştü. Kadına yönelik izlenen tüm bu politikalar ülkenin cumhurbaşkanı iktidar ve çevresindekilerin ‘Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum’ söylemlerinin somut bir yansımasını bir çok platformda karşımıza çıkmaktadır.
Artan çocuk istismarına karşı AKP hükümeti ‘çocuk istismarını aklayan’ ve çocukların tecavüz zanlısı ile evlendirilmesinin önünü açan yasa tasarını Meclis gündemine getirdi. Tasarıya karşı Türkiye kentlerinde ‘tecavüzü aklatmayacağız’ sloganı ile sokaklara çıkan kadınlar, tasarının geri çekilmesini sağladı. Ancak tasarıyı iptal eden hükümet, çocuğa yönelik cinsel suçlarda ‘rıza’ yaşını 15’ten 12’ye indirdi. Kaldırılan bu paketin önümüze tekrar ısıtılarak geleceğini biliyorduk.
‘’Nereden? Dediğinizi duyar gibiyiz; yine TBMM’de kurulan uzun adıyla ‘’Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi için Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’’, kısa adıyla Boşanma Komisyonu’ndan. Bu komisyon kurulduğu günden beri her ne olursa olsun aile bütünlüğünün korunmasını ve boşanmaların önlenmesini sağlamak işlevini gördü,, kamuoyunun itirazlarını hiçe sayarak hareket etti ve daha da önemlisi şiddeti yaratan erkeği korumayı görev bilerek kamuoyuna açıkladığı kadınları ilgilendiren 12 maddelik çelişkilerle dolu raporuyla gene kadın bedeninin ne kadar ‘’verimli’’ bir siyaset alanı olduğunu gösterdi.Bugün nafaka konusunda bir düzenleme içerisindedirler kusurlu eşin ödediği nafakanın yaşla yada yılla sınırlanmasını istiyorlar. Amaç daha çok ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınların kocaya mecbur kalması boşanma istememesi boşanmayı zorlaştırmak erkekten yana uygulama ve düzenlemelerle zihniyetleri ortada aslında. AKP’nin icraatları satırlarımıza sığmayacak kadar fazla.
Ancak bu verdiğimiz örnekler bile hükümetin kadın düşmanı politikalarını özetler nitelikte. Özgürlük ve eşitlik için mücadele eden kadınların kazanılmış haklarını izlediği kadın düşmanı politikalar ile geriye götürmeyi hedefleyen AKP, parlamentoyu yok ederek bütün yönetim sistemini tek bir kişiye; cumhurbaşkanına bağlamak isteyen yani ancak Orta Çağ devletlerinde olabilecek kölelik yönetimini dayatan bir taslak var. Özetle kadınlar için getireceği; hak ihlallerinin artışı ve hak aramaya en çok ihtiyaç duyulacak böyle bir evrede hak arama yollarımızın da kapatılmasıdır. İnançlarımızı ve düşüncelerimizi hiçbir zaman için siyasete alet edilmesine izin vermeyeceğiz.
Kadın erkek eşitliğini sürekli savunarak bu temelin sağlamlaşması için mücadelemizi her kulvarda vereceğiz. Laik, özgürlükçü, modern ve çağdaş toplumların en belirleyeci maddesi kadın erkek eşitliğinden ortaya çıkmaktadır. Varolduğumuz sürece hiçbir zaman Laiklikten taviz vermeyeceğiz. Laik, demokratik Cumhuriyet yönetim sisteminin ne zaman dışına çıksak etkisi bumerank gibi milletimizin suratına tokat gibi çarpmaktadır.
Toplumumuzda insanlarımızın dili, dini, rengi veya mezhebine göre mukayese yapılmasını engellemek için çalışmalar yapmalıyız. Dini inançlarımız üzerinden siyaset yapmanın zararlarını en güzel şekilde bireylerimize yansıtarak, demokrasiyi benimsemiş toplumların tüm kesimleri ile birlikte bir arada olmaya çalışmalıyız. Nüfus ve vatandaşlık tasarısı çocukları erken yaşta gelin yapmak, zorla evlendirmenin yolunu açıyorlar, bu gibi meselelerin tecavüzü kaçınılmaz hale getirdiği gibi tecavüzcüyü suçsuz hale getirmektedir.
Aynı zamanda aile dokusunun bozulmasına, erken hamileliğe yol açıyor. Müftülüklere nikah kıyma yetkisi getirilmesi istenmektedir. Bu uygulama yerine neden her ilçelerdeki bulunan evlendirme memurlarının sayısı artırılmaz yada muhtarlıkların yetkisi çoğaltılmaz. Neden müftüler? sorgulamalı sorgulatmlıyız. Bu tasarı resmi nikahı zamanla tamamen tedavülden kaldırmak ve akraba evliliklerine, çocukların erken yaşta evlendirilmesine, evlilik dışı doğumlara ve çok evliliğe yol açacaktır.
Tasarı metninin içeriğinde müftülere nikah kıyma yetkisinin verilmesi ve TC vatandaşlığını evlilik yoluyla alacak kadınlarda aranan genel ahlak uygunluk kriteri bu kadınların tarihsel kazanımlarına vurulmaya çalışılan öldürücü bir darbedir.
Yasa tasarısında evde doğum yapıldığında kimlik almak için nüfus müdürlüklerine müracaat edildiğinde sadece beyan üzerine dahi kimlik verilebilmesinin önünün açılması çok vahimdir. Bu yasa tasarısı erken ve zorla evliliklerin,çocuk tecavüzlerinin,taciz ve istismarının ve imam nikahlarının meşrulaştırılmasıdır.
’’FAİL KORUNMASINI’’ istiyoruz. Evde doğum neticesi ve doğum sonrası gerekli sağlık hizmetlerini alamayacak binlerce kadın ve kız çocuğunun maruz kalacağı onlarca sağlık sorununun sebebidir. Müftülere resmi nikah kıydırma yetkisi vermeye çalışmak Cumhuriyet’in temel taşlarınıortadan kaldırmaya çalışmaktır. Bu düzenleme bize bırakılan ülkemizin düzenini bozmak, geleneklerini göreneklerini yıkmak kendi düşledikleri tasarıları hayata geçirmeye çalışma çabalarıdır.
Din ve devlet işlerini ayrılığı konusunda amaçlarının laikliğe saldırı olduğunu ve niyetlerinin ortadan kaldırmak olduğunu gözlemlemekteyiz. Yaşam tarzımıza, özgürlüğümüze, düşüncelerimize, kıyafetimize, irademize saygı duyulmadığı gibi kötü düşüncelerini ve kirli ellerini yaşantımıza alet etmeyeceğiz. Her alanda başta kadın hakları olarak yasal tasarılar ile ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk çizgisinden çıkarılmaya çalışılan, onun eserlerini unutturulmaya kalkışılan bu günlerde, başta biz kadınlar olmak üzere, gençlerimizin ve ülkemizin geleceği adına Atatürk devrimlerinden ve en büyük
eseri Laik Türkiye Cumhuriyeti sisteminden hiçbir zaman, hiçbir koşulda ayrılmayacağımızın bilinmesini isteriz” dedi.
Kadın MYK Üyesi Şahin, şiddetin her türlüsünü ve kişilik haklarına yönelik saldırıyı reddettiklerini de belirterek; “Özgür ve eşit birey olarak yaşamak istiyoruz. Bedenlerimiz üzerinden ötekileştirmeyi ve siyaset yapılmasını red ediyoruz kınıyoruz. Şiddetin her türlüsünü kişilik haklarımıza saldırıyı red ediyoruz kınıyoruz.
Medeni yasalarla büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlarımıza tüm dünya ülkelerinden önce getirdiği eşit özgür birey olma yolundaki kazanımlarımızı korumaya kararlıyız kirli zihniyetlerin ve ellerin dolaylı yollarla yok etmelerine kaldırmalarına müsaade etmeyeceğiz.
Müftülüklere nikah yetkisi verilmesini red ediyoruz bu çocuk gelinlerin yasak evliliklerin önünü açmak evlilik dışı doğan çocukların tecavüzün üstünü örtmek ve her şekilde medeni kanunla gelen resmi nikahı bir nevi din adamlarıyla DİNİLEŞTİRMEK müftüde nikah kıydıranlar kıydırmayanlar diye ÖTEKİLEŞTİRMEK içindir. Neden müftüler?sorgulamalı sorgulatmalıyız. Biz aklınızdan geçeni biliyoruz ve red ediyoruz. Çocuk istismarcılarını ve tecavüzcüleri koruyan kanunlar öne sürmenizi red ediyoruz şiddetle kınıyoruz.
Milli Eğitim okulları ile Ensar Vakfı arasında yapılan protokolle tüm kültür etkinliklerinin Ensar Vakfına bırakılmasına da şiddetle karşıyız adı bu kadar tacize tecavüze çocuk istismarına karışmış bir kuruma çocuklarımızı teslim etmek vahamettir. Rabbim çocuklarımızı korusun diyoruz.
Kirli ellerinizi kadının bedeninden kıyafetlerinden hayatından çocuklarımızdan çekin Din ile devlet işlerini karıştırmayın laiklik ve yargı bağımsızlığı ve adalet demokrasinin teminatıdır bugün yine yeniden Kadınlar için ADALET istiyoruz.
Kadıköy’den en yüksek sesle kıyafetime karışma, özgürlüğüme karışma,hayatıma karışma diye haykırdık! Nasıl yaşayacağımıza, ne giyeceğimize, tercihlerimize, düşüncelerimize, özgürlüğümüze, irademize karışmayın! Susmayacağız. Unutmayınız ki kadınlar birlik olursa
dünya yerinden oynar.” diyerek açıklamasını, Mustafa Kemal Atatürk’ün
“BİR TOPLUM, CİNSLERDEN YALNIZ BİRİNİN YÜZYILIMIZIN GEREKTİRDİKLERİNİ ELDE ETMESİYLE YETİNİRSE, O TOPLUM YARI YARIYA ZAYIFLAMIŞ OLUR. BİZİM TOPLUMUZUN UĞRADIĞI BAŞARISIZLIKLARIN SEBEBİ, KADINLARIMIZA KARŞI İHMAL VE KUSURDUR “ sözleriyle tamamladı.
HALKIN SESİ SANDIKTA

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte ülkemize demokrasiyi adım adım getiren parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Ülkemizin çok partili hayata geçmesi Cumhuriyet Halk Partisi’nin demokrasiye olan inancıyla gerçekleşmiştir. Partimiz Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun devrimlerine gönül vermiş olanların partisidir.
Demokrasimizin güçlenmesi adına Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişten günümüze sürdürdüğü mücadelede halkın desteği ile birlikte önemli adımlar atılmış ve birçok yeni çalışma yapılmıştır.
Bizler bugün Cumhuriyet Halk Partisi Hatay İl örgütü olarak bu çalışmalara bir yenisini eklediğimizi sizlere duyurmak amacıyla toplanmış bulunmaktayız.
Cumhuriyet Halk Partisinde en büyük makam üyeliktir. Biz üyelerimize ve Tabanımıza güveniyoruz. Önümüzdeki tüm seçimlerde mutlaka ama mutlaka ilimiz Hatay’da ön seçimi destekleyip, ilimizde ön seçimi hakim kılmak için gerekli bütün çalışmaları özveriyle gerçekleştireceğiz.
Bu vesileyle üyenin söz hakkı olan ilçe delegelerinin belirlenmesinde parti tüzüğümüz ve programında yer alan her mahalleye sandık konulması için gerekli tüm çalışmaları başlatacağız. Bununla birlikte üyelerimiz ikametgah ettikleri mahallede ilçe delegelerini seçerek demokratik bir şekilde partililerimizi temsil etmeye başlayacaktır. Ön seçim delegelerinin de yer alacağı listelerde önümüzdeki döneme büyük bir adım atmış olup, yerel ve genel seçimlerde de ön seçimi talep etmek için sesimizi duyurarak halkın iktidarını üyelerimiz ile birlikte kuracağız.







