Cuma, Mayıs 3, 2024
No menu items!
Ana SayfaTarihte BugünTarihte Bugün l Saltanat Kaldırıldı, Harf Devrimi Yapıldı

Tarihte Bugün l Saltanat Kaldırıldı, Harf Devrimi Yapıldı

Tarihte bugün Saltanat Kaldırıldı (1922) ve Yeni Türk Alfabesi Kabul Edildi (1928)

SALTANATIN KALDIRILMASI

Mudanya ateşkes antlaşmasından sonra barış konferansı hazırlıkları başladığında İstanbul hükümeti TBMM Hükümetinin yanında görüşmelere katılmak istediğini belirtmiştir. İtilaf devletleri de bunu destekleyerek iki hükümet arasında görüş ayrılıklarının çıkmasını sağlayıp bundan yararlanmak istemişlerdir. Mustafa Kemal Paşa buna çok sert bir şekilde cevap vererek İstanbul Hükümetinin bağlı olduğu saltanat makamının kaldırılması için TBMM’de görüşmeler başlatmıştır.
1 Kasım 1922’de alınan bir kararla önce saltanat makamı halifelik makamından ayrılarak dini ve siyasi yetkilerinin ayrılması sağlandı. Bu makamın zaten 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgaliyle kalkmış olduğu belirtildi. Halifelik makamının ise devam etmesi ve Osmanlı hanedanından da bir kişinin TBMM tarafından bu göreve getirilmesi kararlaştırıldı.

Saltanatın Kaldırılmasının Nedenleri:

• Kurtuluş savaşını TBMM kazandığı halde Lozan Konferansına saltanatı temsilen İstanbul Hükümetinin de çağırılması
• İstanbul Hükümeti ve Padişahın Kurtuluş savaşı sırasında ulusal direnişe karşı olması
• Ülke yönetiminde ve barış görüşmelerinde iki ayrı hükümetin bulunmasını uygun olmaması ve bu ikiliğe son verilmek istenmesi
• Saltanat siteminin ulusal egemenlik anlayışıyla bağdaşmaması
• TBMM’nin açılışından itibaren zaten saltanat olmaksızın ulusal egemenliğin uygulanıyor olması

Saltanatın Kaldırılmasını Sonuçları:

• Ülkede iki ayrı yönetimin bulunmasına son verildi.
• Altı yüz yıllık Osmanlı saltanatı sona erdi.
• Ulusal egemenliğin tam olarak sağlanması için önemli bir adım atıldı.
• TBMM Türkiye’de tek yasal güç haline geldi.
• Din ve devlet işlerinin tek bir makamın elinde bulunmasına son verildi.Böylece laiklik alanında da ilk önemli adım atılmış oldu.
• Son Osmanlı Sultanı VI.Mehmet Vahdettin 17 Kasım 1922’de ülkeyi terk etti.
• TBMM Halifeliğin İngiltere tarafından kullanılmasını engellemek amacıyla Osmanlı Hanedanından Abdülmecid Efendiyi halife seçtiğini ilan etti.
• Halifelik Osmanlı Devletindeki siyasi gücünü kaybederek sembolik bir makam haline geldi.
• Yapılacak İnkılaplara zemin hazırlandı.
• Lozan Barış görüşmelerinde Türkiye’nin tek bir heyet tarafından temsil edilmesi sağlandı.Böylece İtilaf devletlerinin ikilik çıkarma planı sonuçsuz kaldı.
• Saltanatın kaldırılması nedeniyle TBMM’de tartışmalar daha da artarak Meclisin çalışmaları olumsuz yönde etkilendi.Bunun da etkisiyle TBMM’nin seçimlere gitmesi hızlandı.

—————————————————-

Harf Devrimi, Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında kanun kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir. Kanun, 3 Kasım 1928 günü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın kabulüyle o güne kadar kullanılan Arap harfleri esaslı Osmanlı alfabesinin resmiyeti son buldu ve Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe kondu.
Türk alfabesinin içeriği, Latin harflerini yazı sistemlerinde kullanan diğer ülkelerin alfabeleriyle birebir aynı olmayıp Türk dilinin seslerini karşılamaları amacıyla türetilmiş harfleri bulundurmaktadır (Ç, Ş, Ğ, I, İ, Ö, Ü). Bunun yanı sıra Türk alfabesindeki harflerin okunuşları Batı dillerindeki harflerin okunuşlarından farklıdır.

Batı kültürüne duyulan hayranlık veya Avrupa’nın üstünlüğüne olan inanç, Latin alfabesinin kazandığı prestijin temeliydi. 1850-60’lardan itibaren Türk aydın sınıfının tümü Fransızca biliyor ve bazen kendi aralarındaki yazışmalarda Fransızca kullanacak kadar bu dili benimsiyordu. Telgrafın yaygınlaşmasıyla birlikte, Türkçenin Latin alfabesiyle ve Fransız imlasına göre yazılan bir biçimi de günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Beyoğlu, Selanik, İzmir gibi kozmopolit çevrelerde dükkân tabelaları ve ticari reklamlarda çoğu zaman bu yazı kullanılıyordu.
İkinci Meşrutiyet döneminde, Türk ulusal kimliğini İslamiyet’ten bağımsız olarak tanımlama çabaları, özellikle İttihat ve Terakki’ye yakın aydınlar arasında ağırlık kazandı. Arap yazısı İslam kültürünün ayrılmaz bir parçası sayıldığı için bu yazının terk edilmesi aynı zamanda Türk ulusal kimliğinin laikleşmesi ve kendi öz benliğini ortaya çıkarması anlamına gelecekti.
19. yüzyılın son çeyreğinde İstanbul ve Anadolu’da Rum ve Ermeni harfleriyle basılan gazete ve kitaplar önemli bir sayı tutmaya başlamıştı. Bu yayınların kazandığı popülerlik, Türkçenin Arap yazısından başka yazıyla da yazılabileceği düşüncesinin benimsenmesine yardımcı oldu. 1908-1911’de Latin temelli Arnavut alfabesinin kabulü ve 1922’de Azerbaycan’ın Latin alfabesini kabulü Türkiye’de büyük yankı uyandırdı.
Sovyetler Birliği’ndeki Türk devletleri Latin alfabesini kullanıyordu. Türkiye, Türk dünyası ile yakınlaşmak, ortak bir alfabeyi kullanmak için Latin alfabesine geçti. Fakat daha sonra SSCB, Stalin döneminde Türkiye ile Sovyetler Birliği’ne bağlı Türk cumhuriyetleri arasındaki bağı koparmak için Türk devletlerini Kiril alfabesine geçirtmiştir. 1991’de SSCB’nin dağılması üzerine Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan olmak üzere 5 bağımsız Türk devleti kuruldu. Bunlar arasından Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan tekrar Latin alfabesine geçerken Kazakistan ve Kırgızistan ile Rusya’ya bağlı Başkurtistan, Çuvaşistan, Tataristan, Tuva gibi Türk cumhuriyetleri Kiril alfabesini kullanmaya devam etti. Özetle, Türkiye’de yapılan harf devrimi, diğer Türk cumhuriyetlerine yakınlaşmayı, Türk dillerine uyumlu bir yazı sistemi oluşturulup ortak bir alfabe kullanılmasını amaçlamıştır.[5]
Arap alfabesinin Türkçeyi tam olarak ifade edememesi. Arap alfabesinde bulunan Vav (?) harfi V, O, Ö, U, Ü; Ye (?) harfi Y, I, İ; Kef (??) harfi ise K, G, N, nadiren de Y sesini verebilmektedir. Bu durum karışıklık çıkarmaktaydı.

Mustafa Kemal de bu konuyla 1905-1907 tarihleri arasında Suriye’deyken ilgilenmeye başladı. 1922 yılında Atatürk Halide Edib Adıvar’la yine bu konu hakkında konuşmuş ve böylesi bir değişikliğin sert önlemler gerektireceğini söylemişti.
Eylül 1922’de Hüseyin Cahit’in İstanbul basın yayın üyelerinin katıldığı bir toplantıda Atatürk’e sorduğu “Neden Latin harflerini kabul etmiyoruz?” sorusuna, Atatürk “Henüz zamanı değil.” yanıtını vermişti. 1923’teki İzmir İktisat Kongresi’nde de aynı yolda bir öneri sunulmuş, ancak öneri kongre başkanı Kâzım Karabekir tarafından “İslam’ın bütünlüğüne zarar vereceği” gerekçesiyle reddedilmişti. Ancak tartışma basında geniş yer bulmuştu.
28 Mayıs 1928’de TBMM, 1 Haziran’dan itibaren resmî daire ve kuruluşlarda uluslararası rakamların kullanılmasına yönelik bir yasa çıkarttı. Yasaya önemli bir tepki gelmedi. Yaklaşık olarak bu yasayla aynı zamanda da harf reformu için bir komisyon kuruldu.
Komisyonun tartıştığı konulardan biri eski yazıdaki kaf ve kef harflerinin yeni Türkçe alfabede q ve k harfleriyle karşılanması önerisiydi. Ancak bu öneri Atatürk tarafından reddedildi ve q harfi alfabeden çıkartıldı. Yeni alfabenin hayata geçirilmesi için 5 ila 15 senelik geçiş süreçleri öngören komisyonda bulunan Falih Rıfkı Atay’ın aktardığına göre Atatürk, “Bu ya üç ayda olur ya da hiç olmaz.” diyerek zaman kaybedilmemesini istedi. Alfabe tamamlandıktan sonra 9 Ağustos 1928’de Atatürk, harfleri Cumhuriyet Halk Partisinin Gülhane’deki galasına katılanlara tanıttı. 11 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı hizmetlileri ve milletvekillerine, 15 Ağustos’ta da üniversite öğretim üyeleri ve edebiyatçılara yeni alfabe tanıtıldı. Ağustos ve Eylül aylarında da Atatürk farklı illerde yeni alfabeyi halka tanıttı. Bu sürecin sonunda komisyonun önerileriyle, kimi ekleri ana sözcüğe birleştirme amaçlı kullanılan kısa çizginin atılması ve düzeltme işaretinin eklenmesi gibi değişiklikler yapıldı.
8-25 Ekim tarihleri arasında resmî görevlilerin hepsi yeni harfleri kullanımla ilgili bir sınavdan geçirildi.

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER