Perşembe, Mayıs 2, 2024
No menu items!
Ana SayfaHatay HaberArsuz’un Altın Sarısı İpeği Ve Hikâyesi İpeğin Adı İle Başlayıp Geçmişten Günümüze...

Arsuz’un Altın Sarısı İpeği Ve Hikâyesi İpeğin Adı İle Başlayıp Geçmişten Günümüze Gelenekselleşen Süt Tatlısı “Hariret Avval Adar

Arsuz’un Altın Sarısı İpeği Ve Hikâyesi İpeğin Adı İle Başlayıp Geçmişten Günümüze Gelenekselleşen Süt Tatlısı “Hariret Avval Adar

Nesrin Topaloğlu yazdı

Eski zamanlarda Arsuz da İpekböcekçiliği ve ipek dokumacılığı, yöre halkımızın yaşamında oldukça mühim bir yer işgal etmiştir.Hem geçim hem giyim kaynağı olan İpek kozaları, beyaz ve altın sarısı renginde yetiştiriliyordu.

Arsuz’un Altın Sarısı İpeği

 

İpek dokumacılığı, büyük ölçüde evlerde kurulu el tezgâhlarında sürdürülüyordu. İpek böceğinin ürettiği iplikçikleri ip haline getirdikten sonra kimi evlerinde dokur kimileri ise ‘’al- hayyek’’ adı verilen dokumacılara dokuturdu. Eskiden yöre insanımızın kendi evlerinde besledikleri ipek kozalarını ’kazzaz’’ ismiyle bilinen ipek tüccarları toplardı. Arapça’dan geçme “kazz”, ham ipeği ifade eder. Kazzaz ise , ipek işleyen, ipek ticaretiyle uğraşan , ipeğin satışını idare eden,ipek işinin dokuma aşamasına kadar olan bütün işleri yapan kimse anlamındadır. 1864 ve 1901 yılları arasında şiddetli geçen kışların dut yaprağı bitkilerini yok etmesi ipek kozalarının hastalıklı olmasına yol açtı. Köylü, tohumluk ihtiyacını ‘’kazzaz’’ adıyla bilinen ipek tüccarlarından temin etmeye başlar. Köylünün bin bir zorlukla ürettiği kozaları, piyasa değerinin altında toplayan ipek tüccarları köylüyü mağdur ediyordu. 1890-1910 yılları arasında Osmanlı devleti ve Duyun-u umumi ye işbirliği ile ipekböcekçiliğinin yaygınlaşmasını sağlamak için dut ağacı ekili tarlalardan vergi almamak, ipek tohumu ve dut fidelerini bedava dağıtmak gibi üreticiyi ve üretimi teşvik edici tedbirler almıştır.

Arsuz’un Altın Sarısı İpeği

27 Şubat 1910 da Orman ve Ma‘âdin ve Ziraat Nezâretince Avrupa’ya sipariş edilmiş olan bin beş yüz kutu ipek böceği tohumu ipek üreticilerine ücretsiz dağıtılmıştır. Ancak Duyun-u umumi ye idaresinin baskıcı yönünü ele alan dönemin yazarları bu teşvikleri ciddiye almazlar. Çünkü;devlet ipek ve diğer ürünlerin vergi gelirlerini arttırmak için teşvik edici tedbirler alırken , boğma rakının yapımını engellemek için ‘’enhisarcı’’ , tütün ekimini denetlemek için de son derece baskıcı bir ‘’kolcu sistemi’’ oluşturarak üretimi ve ticareti denetlemiş, vergileri toplamak için de baskıcı bir zabıta örgütü (iltizam) oluşturmuştur. ‘’Kazzaz ‘’denilen ipek tüccarları köylüyü mağdur ederken, mültezim de tüccarları mağdur ediyordu. Mültezim, topladığı vergiden kar gayesi güttüğünden ipek tüccarları ve esnaf bundan sıkıntı çekiyordu. Osmanlı dönemi 1828 şer’iye sicili kayıtlarına göre kazzaz; köylüden topladığı kozalar için mültezime vergi ödüyordu. Vergiyi devlete peşin ödeyen mültezim, daha sonra halktan ya da tüccardan bu vergiyi kendisi için topluyordu. Yed-i vahid (tek el) adı altında alınan kararlarla ticarette önemli yer tutan ipek, Osmanlı devletinin tekelindeydi.

1937 yılından sonra Arsuz bölgesinde ve İskenderun da iltizam (Mültezimlik) usulüne devam edilemedi. Eskiden Arsuz’un bahçelerinde olsun Kiremit çatılı ahşap evlerin önünde olsun yoğun olarak dut ağaçları ekilmesinin nedeni Osmanlı devletinin ipek üretimini teşvik etmesinden kaynaklanmaktadır. Yaprakları ipek böceğinin yegâne besin kaynağı olan dut ağaçlarına, Arsuz’un kiremit çatılı eski evlerin etrafında rastladım ve bir kısmını fotoğrafladım. Yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip bu dut ağaçları, dut yaprağı ile beslenen ipek böceklerinin besin kaynağıydı. Dut ağacının gölgesi de dut yaprağı ve ipek kozası toplayanların sohbet alanıydı. İpek böcekleri, beslenip gelişimlerini tamamlayınca koza örmeyi bırakıyor ve dönüşümünü tamamlayan kozalar Çalı çırpı üzerinden toplanıyordu. Evlerde ya da dut ağacının altında beslenen ipek kozaları hem geçim kaynağıydı hem de gelin olacak kızların çeyiz ihtiyacını karşılıyordu. Bazen de kozalar, çocukların harçlığı yerine geçmekteydi. Dönemin çocukları bakkal amcalarına cepleri dolusu koza götürüp verdiğinde yerine cep dolusu şeker alabiliyorlardı. Bugün sizi bu fotoğraflardan selamlayan bu dut ağaçları, yöre insanımızın geçmişteki şekavetinin şahididir de… Geçmişte zorlu yaşam mücadelesi veren yöre insanımızın doğada gösterdiği böylesi bir yaşam mücadelesi, her türlü takdirin üzerindedir. Dut ağaçlarının günümüze değin varlığı ise , koza üretiminin yöremizde yıllardır sürdüğünü ve ticari bir hayatın varlığını göstermektedir. Gerek bu mesleği icra eden yaşlı insanlarımızın bana verdikleri bilgi ve ipek kumaşı örnekleri, gerekse başvurduğum yazılı kaynaklardaki bilgilere istinaden, el emeğine dayalı ipek üretiminin yüzlerce yıldır Arsuz yöremizde yapıldığını göstermektedir.

André Raymond, Gezgin Carbognano, Katip Çelebi, Rizkallah Hilan, Eugen Wirth gibi araştırmacı yazarların eserlerini incelediğimizde Arsuz,Samandağ, Antakya, Halep , İran ,Lübnan ve Alaouite dağlarının ipek üretiminin ve ipek tedarik ana merkezleri olduğunu öğreniyoruz. Arap coğrafyacıların X. yy.da kaleme aldıkları eserlerinde, ham ipek endüstrisine dair faaliyetlere değinmeleri coğrafyamızda ipekçiliğin daha da önce başladığını göstermektedir.

GELENEKSELLEŞEN SÜT TATLISI “HARiRET AVVAL ADAR”

Arsuz’da ,14 Mart’tan itibaren filizlenen dut yaprakları, baharın gelişini müjdeler. Bu müjdenin sevinciyle ’hariri’’ (ipeğin tatlısı) denilen süt tatlısı bu güne özel yapılır.Aydınlık dolu bereket dolu bir yılı karşılamak için 14 Mart sabahı süt ya da sütlaç komşular arasında karşılıklı dağıtılır. Baharın gelişini müjdeleyen dut yapraklarının ve bu yapraklarla beslenen ipek böceklerinin bereketi için paylaşılan ” hariret avval adar ” (Mart’ın ipek tatlısı) denilen Süt tatlısı, yöremizde yüzyıllardır bir gelenek halini almış ve ipekböcekçiliği ile uğraşanların paylaşım simgesi haline gelmiştir. Günümüz de ipek kozası yetiştirilmemesine rağmen, “Avval Edar “günü ( hicri takvime göre Mart ayının ilk günü) bu süt tatlısı yapılır ve komşular arasında dağıtılır. İpekböcekçiliğinin ve ipek dokumacılığının Arsuz’un kültürel dünyasında bir renk, bir kültür olarak yaşatılması son derece önemlidir. Arsuz ilçemizde, ipekböcekçiliğinin yeniden canlandırılması , Kültür turizminin geliştirilmesi ve sürdürülebilmesi düşüncesinden hareketle her mahallemizde ipekböcekçiliği kursları açılmalıdır.Bu kurslarda işlenecek ürünler, yöre turizminde kültürel, hediyelik , ipekli giyim ve turistik eşya olarak sağlam bir altyapı ve organizasyonla güçlendirilerek Arsuz ipeği bir marka haline dönüştürülebilir.

Kaynaklar

BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ Divan-ı Hümâyûn Sicilleri Mühimme Defterleri (BEO, 3709/278170- Bâbıâli Evrak Odası Tasnif) -Arsuz yöremiz de ki yaşlı insanlarımızın anlatıları ve çeyizlerine dair ipek örnekleri – Arsuz Hüyük eski evleri, eski dut ağaçları fotoğraf arşivi (N.T) – André Raymond, Osmanlı döneminde büyük Arap şehirleri -Osmanlı Tarihi XVIII. İ. Hakkı Uzunçarşılı ( 1689-1690 Basra limanı gümrük kanunnamesi) (1776-1795(Hicri 1190-1210) ve 1796-1809(Hicri 1211-1224)tarihli Narh defterleri) -Archives Nationales de paris,AE B 235 26 kasım 1696 -Fransa ‘nın Levant ticaret politikalarını belirlemede hazırladığı raporlar (Mayıs 1754 tarihli Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde dokunmakta olan kumaşlar hakkında bilgi toplayan Fransız gezginin raporu)

 

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER