Cumartesi, Mayıs 4, 2024
No menu items!
Ana SayfaGenelKadınların toplumsal yaşama etkin katılımı

Kadınların toplumsal yaşama etkin katılımı

Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri, resmi kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır.

Sivil toplum örgütleri oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf ve dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır ve herkese yardım etmek için kurulmuşlardır.

Anlam ve içerik bakımından kitle örgütlerinden ayrılırlar. Sivil toplum kuruluşlarının önemli bir kısmı güdümlü bir yapılanma içerisinde belli merkezlere bağlı çalışmaktadırlar. Fakat buna karşın kitle örgütleri ise, adı üstünde, kitlelerin ürünü, sesi ve gücüdürler. Bu ürün, ses ve güç, demokratik ilkelerin örgütlenmenin omurgasına yerleşmiş olmasından meydana gelir. Burada sözü edilen demokrasi halkın doğrudan demokrasisidir. Yani halkın kendi örgütü içinde, kendisini ifade edebilme özgürlüğüdür.

Kitle örgütü,  bünyesinde belirli bir toplumsal sınıfı veya çeşitli toplum katlarından gelen, aynı meslekten kişileri veya toplumun aynı özelliğe sahip belli unsurlarını barındıran ve temsil ettiği kitlenin ekonomik-demokratik hak ve çıkarlarını savunan örgütlere verilen isimdir. Çoğunlukla girişimcilerden oluşan bu toplumlar gönüllü olarak yardım etmek amacıyla çalışırlar.

 

TÜRKİYE’DEKİ MEVCUT DURUM

 

Son 30 yılda Türkiye’de farklı konularla ilgilenen yerel ve ulusal sivil toplum kuruluşlarının (STK) sayısında artış görülmüştür. Son raporlara göre şu anda 83.000 aktif organizasyon ve 4.000 dernek bulunmaktadır. Ancak ülkede sürdürülebilir ve güçlü bir sosyal diyalogun kurulması önünde önemli zorluklar bulunmaktadır.

Öncelikle ülkenin her köşesindeki sivil toplum kuruluşlarının gücü farklılık göstermektedir. Üyeliklere bakıldığında %88’inin Marmara, İç Anadolu ve Ege Bölgesi’nde bulunduğu görülmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde üyelik %5, Akdeniz Bölgesi’nde ise %7 seviyesindedir.

Ancak kapasiteleri ve etkinlikleri açısından Türkiye’deki sivil toplum kuruluuşlarının karşı karşıya olduğu pek çok sorun bulunmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının sadece %41,1’i herhangi bir federasyon veya başka şemsiye grup veya destek ağının resmi üyesidir. Ayrıca, derneklerin sadece 27,2’si ödenekli personel çalıştırabilmekte ve bu personel çoğunlukla idari veya mali konularda çalışmaktadır. Bu genel çerçeve altında bakıldığında Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının sınırlı etkisinin nedeni anlaşılmaktadır.

Sivil toplum kuruluşlarının rolü, yerel düzeyde halkın deneyim ve bilgi ile katılımcı yönetimin tanıtmak için çok önemli olmasına rağmen yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliği çok sınırlıdır. Bu durumun arkasındaki temel nedenlerden olarak şu hususlar sayılabilir:

  • Merkezi yönetim ve yerel yönetimler arasındaki güçlü bağlantı;
  • Hızlı kentleşme, farklılaşma ve artan yerel hizmet ihtiyaçları ve talep artışının bir sonucu olarak bu taleplerin karşılanmasındaki zorluklar;
  • Sosyal hizmetlere yönetimler tarafından yeterince öncelik ve önem verilmemesi.

Sonuç olarak şu söylenebilir ki Türkiye’de özellikle de kadınların karar verme mekanizmalarına katılım süreci hala gelişmeye muhtaçtır. Meclis’teki kadın vekillerin oranı çok düşüktür. Kadının evde çalışma yükü son yıllarda azalmasına rağmen, kadınların politik katılımının azlığı ve erkek egemenliğinin sürmesinin arkasında kamu bakım hizmetlerinin yetersizliği ve geleneksel yaklaşımların yer aldığı söylenebilir.

 

TÜRK KADININ POLİTİK TEMSİLİ

 

Avrupa Birliği tarafından desteklenen güçlü ve etkili çoğulculuğun genel çerçevesinde, sivil toplum etkinlikleri (devletin, şirketlerin ve özel kişilerin olmayan etkinlikleri) ülkelerin ve toplumların açıklık derecesini yansıtmakta önemli bir rol oynarlar. Daha da önemlisi, aktif bir sivil toplum toplumsal değişme ve seçeneklerin artması noktasında yeni alanların açılmasını ve gelişmesini teşvik edebilir.

Bu nedenle, güçlü ve dinamik bir sivil toplumun gelişimi, çeşitli düzeylerde birbirleriyle bağlantılı eylemlerin sürekli bir çabası olarak tanımlanabilir. Daha özel olarak, insan haklarına saygıdan, yasanın egemenliğinden ve sivil toplum örgütlenmelerine özgü içsel kapasitelerin gelişmelerinden söz edilebilir.

Bu onları hem ulusal hem de yerel düzeydeki politika yapıcılarla geliştirilen diyalogda güvenilir bir ortak kılar.

Güçlü ve etkin bir sivil toplum geniş bir yurttaş katılımı ifadesidir. Güçlü, demokratik bir ülkenin ve sürekli olarak izlenen bir sistemin işaretidir. Kolektif seçimlerde geniş bir yurttaş katılımı, yerel, bölgesel, ulusal, Avrupa veya diğer düzeylerde, sistemi yasamadan gündem belirlemeye, uygulama ve izlemeye kadar bütün aşamalarda yaşamla doldurur.

Yurttaşların etkin katılımına ilişkin özel bir boyut olan, kadıların hakları ve kamusal politik yaşamda yer almaları, Türkiye’nin modernleşme yönündeki/modernleşmesini sağlayıcı ana araçlarından biridir. Son yıllarda, Türkiye kadınlara ilişkin önemli politika değişikliklerini gerçekleştirmiştir. Bu değişikliklerin kadınların yaşamına etkileri, kadınların siyasi yaşamda temsil edilmeleriyle ve ulusal/yerel düzeylerdeki karar alma süreçlerine katılmalarıyla izlenebilir.

Milenyum gelişme hedeflerinde Türkiye’nin 2015 yılı itibariyle kadınların parlamentoda temsil edilme hedefi %17’dir. Bugün milletvekilleri arasındaki kadın temsili oranı %9,1’dir ve kadınların yerel yönetimlerde temsil edilme oranları ise hala sınırlıdır.

Kadınların politik hayata daha aktif katılımları, politikaların ve kamusal süreçlerin toplumsal cinsiyete daha duyarlı olmasını sağlayacak, daha eşitlikçi, kırılgan ve marjinal kesimlere yönelik daha dikkatli politikalar oluşturulmasını beraberinde getirecektir.

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER