Pazartesi, Aralık 22, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 3042

ERKEN MENOPOZA YOL AÇAN 14 NEDEN!

0

Günümüzde ABD’de menopoza girme yaşı ortalama 52, Avrupa’da 50 iken, ülkemizde ise kadınlar genellikle 46-47 yaşlarında menopoza giriyor. Ayrıca yapılan çalışmalara göre, ülkemizde her 100 kadından 3’ü erken menopoz açısından risk altında. Adet döngüsünün 40 yaşından önce kalıcı olarak kesilmesi durumu olan erken menopoz uzun vadede infertilite (kısırlık), osteoporoz, kardiyovasküler hastalıklar ve felç gibi ciddi sağlık problemlerine yol açabiliyor. Bunların yanı sıra annelik şansı da yitirilmiş oluyor. Bu nedenle erken menopoza karşı önlem almak şart! Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca yumurtalıklara zarar veren ya da östrojen üretimini durduran herhangi bir etkenin erken menopoza neden olabileceğini belirterek, “ Bu risk faktörlerinin büyük bir kısmını, değiştiremeyeceğimiz etkenler oluşturuyor. Ancak erken menopozda hatalı alışkanlıklar ve davranışlarımızın da önemli bir rol oynadığı bir gerçek. Dolayısıyla üreme sağlığı için yaşam alışkanlıklarımıza dikkat etmemiz çok önemli” Peki erken menopoza neden olan faktörler neler? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca erken menopoza yol açabilen etkenleri anlattı, önemli bilgiler verdi.

Erken teşhis çok önemli!
Erken menopozda erken teşhis çok önemli. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca bu konuda yapılacak en doğru şeyin ise bir jinekoloğa başvurmak olduğunu ifade ederek, “Günümüzde AMH (anti müllerian hormon) testi ve ultrasonla yumurta rezervleri çok kolay tespit edilebiliyor. Bu sayede özellikle çocuk sahibi olmayan kadınlara yumurtalarını dondurma şansı sağlanmış oluyor” diyor.

Genetik
Annenizin menopoza girme yaşı, sizin menopoza giriş yaşınızı belirleyebiliyor. Dolayısıyla erken menopoz için tıbbi bir neden yoksa, altta yatan faktör genetik geçiş olabiliyor.

Sigara içmek
Birkaç çalışmanın analizi, uzun süredir ya da düzenli sigara içen her 10 kadından birinin erken menopoz için risk altında olduğunu gösteriyor. Yapılan çalışmalara göre; günde 20’den fazla sigara içen kadınlar, içmeyen kadınlardan 2 yıl önce menopoza giriyor. Bunun sigara dumanında bulunan polisiklik hidrokarbonlardan kaynaklı olduğu düşünülüyor.

Çok zayıf veya çok kilolu olmak
Çok zayıf olmak, örneğin yağ kitle indeksinin yüzde 12’in altında olması daha az yağ dokusu ve östrojen deposuna sahip olmak demek. Bu tablo da adetlerin kesilmesine ve bu kadınların üçte birinin erken menopoza girmesine neden olabiliyor. Bunun tam aksine çağımızın önemli bir problemi olan obezite de erken menopoza yol açan önemli etkenler arasında yer alıyor.

Egzersiz yapmamak
Hareketsiz bir yaşam tarzı, aşırı hormonların ve toksinlerin vücutta birikmesine neden oluyor. Hormonların vücutta birikimi ile toksinler de erken menopoz nedeni olabiliyor. Bunun aksine egzersizle kalp hızımız artıyor, bu da vücuda daha fazla oksijenli kanın pompalanmasını sağlıyor. Dolaşımdaki bu artış toksinlerin giderilmesine de yardımcı oluyor. Ayrıca egzersiz vücut ısısını arttırarak ter bezlerini tetikliyor. Ter vücutlarımızın toksinlerini atmasının başka bir yolu. Bu nedenle haftada en az 3 gün, mümkünse 5 gün spor yapmayı ihmal etmeyin.

D vitamini eksikliği
Yapılan çalışmalarda D vitamini eksikliğinde daha az folikül, yani yumurta geliştiği gözlenmiş. Bunun dışında beslenme açısından, gıda kaynaklarından en çok D vitamini alan grupla en az alan kadınların kıyaslandığı çalışmalarda, D vitamini alan grupta erken menopoz riskinin yüzde 17 daha düşük olduğu tespit edilmiş. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca, “Bu nedenle beslenmede D vitamini içeren besinler de düzenli olarak tüketilmeli. Ayrıca mart-ekim ayları arasında güneş kremi sürmeden, her gün 11.00-15.00 saatleri arasında, 25-30 dakika güneşlenmek çok önemli. Her sene mutlaka D vitamini seviyesine baktırılıp, gerekirse takviye ilaç almak için doktora başvurmakta da fayda var” diyor.

Kalsiyumdan eksik beslenme
Yapılan çalışmalarda gıda kaynaklarından en çok kalsiyum alan kadınlarda erken menopoz yüzde 13 oranında daha az gözlenmiş. Bu nedenle kalsiyumdan zengin beslenmeye özen gösterin. En önemli kalsiyum kaynakları ise süt ve süt ürünleridir. Bunun dışında pekmez, susam, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, kuru meyveler, fındık ile fıstık da kalsiyumu zengin gıdalar arasında yer alıyor.

Stres
Psikolojik stres üremeyle ilişkili hormonal sistemde değişikliğe neden olabiliyor. Yapılan araştırmalar, kronik endişe, hüzün, korku ve diğer olumsuz duyguların, üreme sistemi ekseni işleyişini değiştirerek erken menopoza yol açabileceğini tespit etmiş. Çalışmalara göre psikolojik stres beynin hipotalamusunda bazı moleküllerin açığa çıkmasına neden oluyor. Bu moleküller de üreme sistemindeki işleyişi bozuyor.

Çeşitli kimyasallar
Bazı kozmetik ürünlerde bulunan kimyasallar ve teflon ürünlerinin de yumurtalıklara zarar verebileceğini gösteren çalışmalar da mevcut. Zararlı olduğu bilinen propanediol, metilolakrilamid ile monometil eter gibi kimyasal maddeleri içeren ürünleri hayatınızdan çıkartmanız çok önemli. Ayrıca mümkün olduğunca organik gıdalar alın. Organik olmayan bazı gıdalar genellikle pestisitler, herbisitler, koruyucu hormonlar ve antibiyotikler içerebiliyor. Emin olmadığınız musluk suyunu içmemeye de özen gösterin.

Vejeteryan diyet
Vejeteryan diyetin de erken menopoza yol açtığını gösteren çalışmalar mevcut. Amerika’da yapılan bilimsel bir çalışma, bunun aksine süt ürünleri gibi hayvansal gıdalar, D vitamini ile kalsiyumdan zengin beslenen kadınlarda erken menopoz riskinin daha düşük olduğunu göstermiş.

Kromozomal nedenler
Tamamlanmamış bir kromozomla, örneğin Turner Sendromu ile doğanlarda ya da Down Sendromu gibi fazladan kromozoma sahip olanlarda yumurtalıklar düzgün çalışmayabiliyor. Bunun sonucunda da erken menopoz gelişebiliyor.

Otoimmün hastalıklar
Erken menopoz tiroit ve romatoid artrit gibi otoimmün (bağışıklık sistemi) bir hastalığın sonucu da gelişebiliyor. Otoimmün hastalıklarda, bağışıklık sisteminde bir bozukluk mevcut oluyor ve bağışıklık sistemi kendi dokusunu yabancı olarak algılayıp, ona saldırıyor. Vücudun savunma sistemi yumurtalıkları da yabancı doku olarak algılayıp saldırarak, hormon yapımını önlüyor ve yumurtaların beklenenden daha kısa zamanda tükenmelerine yol açabiliyor.

Enfeksiyonlar
Kabakulak, erken menopozla bağlantılı en yaygın hastalık. Hafif geçen enfeksiyonlar bile yumurtalık yetmezliği oluşturabiliyor. Bunun dışında pelvik tüberküloz olguların yüzde 3’ünde de erken menopoz görülüyor.

Kanser tedavisi
Kemoterapi için kullanılan bazı ilaçlar ya da kanser için pelvik radyasyon tedavileri de yumurtalıklara zarar verebiliyor. Bu nedenle tedavi öncesi üremeyi koruyucu tedavilerin uygulanması çok önemli.

Cerrahi nedenler
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca yumurtalıkların operasyonla alınmasının da erken menopoza yol açtığını belirterek, “Öte yandan rahim ameliyatı olan bazı kadınlarda rahim alındığı halde yumurtalıklar bırakılıyor. Bu durumda yumurtalıklar hormon salgılamaya devam edeceği için hemen menopoza girilmiyor. Ancak yapılan cerrahi işlem bazen yumurtalıkların kan akışını etkileyebiliyor. Bu durumda yumurtalıklar korunsa bile beklenen süreçten önce menopoza girilebiliyor“ diyor.

LÜTFİ BAŞKAN ASLANTAŞ SUYU HAYALİNİ BİTİRDİ

0


DSİ tarafından yaptırılan ve Hatay BŞ tarafından teslim alınan Aslantaş suyunu arıtacak olan arıtma tesisi ile ilgili 1 Temmuz 2017 tarihinde yazdığım köşe yazımda şunları yazmıştım
“ARITMA TESİSİ İLE İLGİLİ
HAYALLERİ OLAN İŞ ADAMI
“Aslantaş dan su geliyor” sloganını hatırlarsınız.
Bu “büyülü söz” Sayın Mete Aslan’a seçim kazandıran bir slogan olarak siyasi hayatımıza girdi.
Mete Başkan belki de bu sloganın etlkisiyle seçim yada seçimler kazandı ama “Aslantaş suyu” onun için hep ukte olarak kaldı.
Aslantaş suyunun İskenderun’a gelmesi Yusuf Başkan dönemine denk geldi. Tabi Aslantaş Barajından gelen suyu arıtacak tesiste.
Tesis kuruluş yeri itibari ile – termik santral komşuluğu- yüzünden ciddi endişelere yol açmıştı.
Yapımı DSİ tarafından sürdürülen bu arıtma tesisi biteli yıllar olmasına rağmen bir türlü teslim alınmadı yada alınamadı.
Aslantaş tan gelen suyun bir bölümünü sanayi tesislerine soğutma suyu olarak verilecekti. Bu iş ne aşamada bilmiyorum ama biz Aslantaş Suyunu hala içemiyoruz.

Arıtma tesisi neden teslim alınmıyor diye sorguladık.
HATSU Genel Müdür’ü bana açıklama yaparak “Eksiklikleri DSİ’ ye bildirdik” şeklinde görüş beyan etti.DSİ Genel Müdür’ü ile yaptığım görüşmede :” Eksikliklerin pek te bir önemi yok.” Türünden imalarda bulundu.
İşin doğrusu nedir?
Tam olarak bilmiyorum.
Kim haklı kim haksız?
Onu da bilmiyorum.
Tam bir kapalı kutu.
İnsan işkilleniyor. Kuşkular doğuyor, şüpheler artıyor.
Neden sorusu insanın beynini kemiriyor.

Gelelim zurnanın son deliğine.
Acaba diyorum.
Bu sanayicimizin rüya ve hayalleri yeniden mi depreşti?
Öyle ya tesis teslim alınmadığına göre sahiplenebilir miydi?
Dün Yusuf Başkanın direnciyle karşılaşan ve yenilen bu zat şimdi Lütfü Başkan’a aracılar vasıtasıyla mesaj gönderiyor olabilir mi?
Yada DSİ Genel Müdürlüğü’ne baskıya başlamış olabilir mi?
İnsan bu teslim alınmama yada almama sürecine makul bir neden bulamayınca iş ” acabalara “ kalıyor.
Acaba DSİ yada BŞ bu iş adamımızın baskılarına maruz kalıyor mu?
Acaba iş Adamının hayalleri sürüyor mu?
Acaba Arıtma tesisi ele geçirilmek için uygun bir hedef olma konumunu sürdürüyorken zaman bu iş adamı için uygun mu?
Bilmiyorum.
Kafam karışık.
Şüpheler içindeyim.
Bu tesis ortada durdukça bu şüphe ve kafa karışıklığım sürecek.
Ne dersiniz?
Çok mu hayalciyim.”

O GÜN BU YAZIMDA BU TESİS İLE İLGİLİ OLARAK KAFAMIN COK KARIŞIK OLDUĞUNU BELİRTMİŞ VE HAYALCİMİYİM DİYE SİZE SORMUŞTUM.
Ekim ayındayız
Gecen hafta BŞ Başkanı sayın Savaş İGC de biz basın mensuplarının konuğu oldu.
Bu görüşmede birazda bizim “beceriksizliğimizden “olsa gerek sayın Savaş a iyi bir “propaganda” imkanı sunduk
Neler söylemedi ki?
Kendisinde “beni yaşat “diye yardım isteyen meslektaşımızdan Seyfi Başkan la ilişkilerine ,Mahkum olmasından açacağı davalara,Expo dan Asi nehrine ,Hükümet İn muhalif belediyelere cimri davranmasından AKP il başkanına,İmar planlarından Battı çıktıya kadar bir cok konuda “esti gürledi”
Deyim yerindeyse “açtı ağzını yumdu gözünü”

Bu arada benim ilgimi ceken Arıtma tesisi ile ilgili olarak şunları söyledi:
“2.OSB’de bulunan arıtma tesisini istemeyerek devraldıklarını belirten Savaş şunları söyledi:
“Bu tesisin en büyük handikap’ı sanayinin içinde olması ,ayrıca 9 ayrı yerde açık alan bulunduğu için sıkıntı yaratıyor.İçme suyu tesisi burada olamaz.Tespitlerimize göre şu anda kullanılan çeşme suyu daha iyi .Arıtma suyunu İskenderun’a verip vermeme konusunda henüz karar vermedik.
Ancak bir sanayici gelip satın alırsa biz sanayiden başka bir yerde yeni bir tesis kurarız”.

Bu söylem beni hem üzdü hem de sevindirdi.

SEVİNDİM CÜNKİ
HAYALCİ OLMADIĞIM ORTAYA CIKTI
Arıtma tesisinin yerinde gözü olan iş adamının varlığı bir tarafa Başkan Savaş Bu yeri BELLİ ŞARTLARLA VERMETE HAZIRMIŞ
Bu arada kendisine Her hangi bir sanayicinin bu yere resmen talip olup olmadığını sordum
“Hayır yok kimseyle görüşmedim ama tesisi başka bir yere yapacak mali güçte birini bulursam verebilirim” dedi
Bu işler Böyle yürür zaten
Şartlar olgunlaştırılır
Acık veya gizli bir diplomasi yürütülür
Ve İŞ BİTER
Arıtma tesisinin yerinde gözü olan işadamının gözü aydın.
Şartlar olgunlaştı.
Yakında acık gizli direk dolaylı görüşmeler başlar ve İŞ BİTER

ÜZÜLDÜM CUNKİ
Sayın savaşın son söylediklerine göre İskenderun halkı 5-6 sene Aslantaş Barajından su gelecek damacana suyuna son sloganları ile boşuna avutulmuş,oyalanmış.
Hatırlayın o günleri.
Biz içme suyu şebekesini yeniledik.DSİ şehrin ve bazı sanayi tesislerinin içme ve soğutma suyu ihtiyacını karşılamak için hat döşedi Üstüne birde arıtma tesisi kurdu.
Sonuç
Aslantaş tan gelen su bizim kullandığımız sudan daha kötü.Arıtma yetersiz.Arıtmanın kuruluş yeri yanlış.
Kim söylüyor tüm bunları?
Uyun başında olan ve uzmanlık alan halk sağlığı olan biri Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Savaş.
Ne desem bilmiyorum.

DSİ yetkilileri ve o günün Belediye Başkanı Sayın Civelek bu söylem karşısında neler söyleyecek
Söylenenler iddia edilenler doğru ise bir beladan kurtuluruz.Ama Milyarlarca bir kamu kaynağının hesabını kim verecek?
DSİ yetkilileri ve sayın civelek derhal açıklama yapmalıdır
Bu da yetmez Aslantaş suyu hem kaynağında hem de arıtma sonrası güvenilir bağımsız kaynaklarca analiz edilmelidir.
Kaynağında diyorum çünkü Sayın Savaşın iddiaları arasında Havzanın kirli olduğu yönünde görüşleri de var.
Bu analiz sonuçlarına göre su gerçekten kirli ise eyvallah
Yok bu iddialar doğru değilse o zaman YANDI KETEN HELVASI

SESSİZ KALDIM CÜNKİ EV SAHİBİ İDİM
Bu arada sayın Savaş ın ziyareti sırasında sorduğum sorulara yeterli yanıt alamam neticesinde sözüne girerek müdahale etmem Sayın Savaşı sinirlendirdi.
Yüksek ve Azarlayıcı bir ses tonu ile bana yönelttiği ”sorgu hakimimsisin gazeteci mi” sorusuna ve hiddetine karşın sakinliğimi bozmadım. Ev sahibi olmanın gereği buydu

Şimdi buradan aynı yüksek ton ve aynı hiddetle yanıt veriyorum

Ben Gazeteciyim sayın Savaş.Ancak sırası gelince kamu adına sorgu hakimi gibi sorgularım insanı
İşimin gereği bu
İşine gelene yanıt verirsin işine gelmeyene vermezsin
Anlaştık mı sayın başkan

Türk – Amerikan İlişkileri: ‘Hiç Olmadığı Kadar’…

0

8 Ekim Pazar günü bu kez de ABD’nin dost ve müttefiklikle ilgisi olmayan bir hareketiyle ters köşe olduk! ABD Büyükelçiliği “Türkiye’deki tüm ABD diplomatik misyonlarındaki göçmen olmayan vize hizmetleri askıya alınmıştır!”deyiverdi. Oysa daha iki hafta önce 23 Eylül’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir saat görüştükten sonra ABD Başkanı Trump “Hiç olmadığı kadar yakınız!” demişti. Trump’ın ABD başkanlık seçim sürecinde, hatta “aday adayı” olduğu günlerde ne olduğunu gördüğümüzden bu sözüne asla güvenmemiştim. Başkan olduktan sonra da güvenilme katsayı derecesi giderek dip yaptı. Ama ne yazık ki bu şarlatanca yönetim meraklısının “yakınlığına” inananlar da az değilmiş!
Bu arada Trump konusunda yanlış düşünmeyen başka köşe yazarları da varmış. Ulusal basından bir köşe yazarı Trump’ınCumhurbaşkanı Erdoğan ile yaklaşık bir saatlik görüşmenin ardından yapmış bu buram buram yalan kokansözlerini anlamakta güçlük çektiğini ifadeyle altına imza atacağımız şu ifadeleri paylaşmıştı:
“Ne oldu da birden bire böyle bir yakınlık oluştu bilmiyoruz ama ülkelerarası ilişkiler böyle bir saatlik bir görüşme ile birden bire aktan karaya, karadan aka dönüşmez. Kaldı ki, Trump’ın bu açıklamayı yaptığı saatlerde ABD bir yandan Irak’a öbür yandan Suriye’ye asker ve silah sevk ediyordu.
Yani bir yandan Kerkük’ü işgale hazırlanırken öbür yandan YPG’ye silah gönderiyordu. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Trump ile görüşmesinden bir gün önce ABD’nin YPG terör örgütüne gönderdiği silahın miktarının 3 bin TIR’a ulaştığını açıklıyordu…”
ABD’nin Türkiye’de dondurduğu vize hizmetleri şöyledir: Diplomatik ve Resmi Vizeler, İş, Turizm, Tıbbi Tedavi, ABD’den Transit Geçiş, Mürettebat Vizesi, Tüccar/Yatırımcı Vizesi, Akademik Eğitim veya Dil Öğrencisi/Mesleki veya Akademik Olmayan Eğitim Vizeleri, Değişim Programı, Geçici İşçi/Çalışma veya Staj Vizesi, Basın Mensubu ve Gazeteciler.
Öyle sanıyorum ki “ABD’nin satılık kalemleri” diye nam salanlar dahi bu rezilliğe “pes” demişlerdir.
Türkiye’ye reva görülen bu “alçaltıcı” muamelenin uygulandığı bazı ülkeler Somali, Libya, İran, Yemen…Türkiye; ABD’ye üs veren, NATO müttefiki bir ülke, Yemen memen hiç değil!
Şöyle bir bakıyorum da “Dost ABD buysa, acaba düşman ABD nasıl olurdu?” demekten kendimi alamıyorum.
ABD’nin Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosu, yüksek faizli FMS kredilerinde bile Yunanistan karşısında Türkiye’ye çıkardığı engeller aklıma geldi.
1960’larda Başkan Johnson’un merhum İnönü’yü ayakları masadayken kabul etmesi ve İnönü’nün derhal orayı terk etmesi aklıma geldi.
Türkiye’de Ergenekon, Balyoz gibi AKP iktidarı döneminde en aşağılık suçlamalarla yok edilmeye çalışılan emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un, I. Ordu Komutanı iken resmi ziyaretle bulunduğu Washington’da, Süleymaniye’deki “çuval” olayı üzerine ABD Savunma Bakanlığı’ndan gerekçeli cevabı öğrenemeyince davet edildiği törene katılmayıp Türkiye’ye gelişi geldi.
Benzer şekilde, Balyoz davasıyla lime lime edilmeye çalışılan, Genelkurmay II. Başkanı iken Beyaz Saray’a girerken kendisinin aranmasında ısrar edenlere “Biz sizin aynı makamdaki kişinizi aramıyoruz. Mütekabiliyet olmazsa girmiyorum!” diyen Ergin Saygun geldi.
Bu onurlu duruş sergileyen örnekler çoğaltılabilir. Ama ABD’de çocuklarını okutan “Devlet büyüklerini” de hatırlıyor insan. Kızları, damadı, müsteşarları, bakanları, vekilleri ile Beyaz Saray’a doluşanları da hatırlıyor ve üzülüyor insan. Neden Beyaz Saray? Neden bu kompleks?
Son Söz:ABD’nin bu davranışlarına biraz da biz sebep olduk mu diye düşünmeli, diplomasi devreye girmeli, iç siyasete yönelik “2 dudağın arasına sıkışan” dış politikadan sakınılmalıdır! Artık varlık içinde yokluk çekilmemeli, “monşerler”e hakları teslim edilmelidir!

“Safsatalarla Dolu 12. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Kitabı Toplatılmalıdır.”

0

CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal, “Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu tarafından 2016 – 2017 öğretim yılından itibaren 5 (beş) yıl süreyle ders kitabı olarak kabul edilen ve Özgün yayınları tarafından hazırlanarak basılan 12. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Kitabı, Arap Alevileri ile ilgili tamamen yalan ve iftiralarla dolu, Arap Alevi inanç esasları ve uygulamalarıyla bağdaşmayan ifadelere yer vermiştir.
CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı ile birlikte safsatalarla dolu 12. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Kitabının toplatılması ve ilgili soruşturmanın yapılması talebiyle Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk” dedi.
Cumhuriyet savcılığına verilen dava dilekçesi aşağıdaki gibidir.

Dilekçe Konusu : ANAYASA MD. 28 ve CMK GEREĞİNCE ORTAÖĞRETİM 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ KİTABININ TOPLATILMASI ve ilgili soruşturmanın yapılması talebi.

Açıklamalar :
2016-2017 Eğitim-Öğretim yılından itibaren 5 yıl sure ile ders kitabı olarak kabul edilen ekte bilgilerini sunduğumuz Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitabının 72. Sayfasında “Nusayrilik” başlığı altında Arap Alevilerinden bahsedilmektedir. İslamı en başından beri din olarak kabul eden Arap Alevileri İslam dışında yeni bir din kabul etmez. Bu metin hiçbir şekilde Arap Alevi inanç esaslarını tanımlamamaktadır.

Bu metinde; Arap Alevileri ile ilgili sözde tarihi bilgilere yer verilmiş ve bir toplumun inanç esasları ve uygulamaları TAMAMEN YALAN VE İFTİRALARLA DOLU ŞEKİLDE aktarılmıştır.
Bu konuları hiç bilmeyen birinin bile okuduğunda yalan olduğunu ilk bakışta anlayacağı şekilde Müslüman bir toplumun İslam’ın temel ilkeleriyle kesinlikle bağdaşmayan uydurma inançlarla tanımlanması kabul edilemez.
Türk Ceza Kanunu md. 216’ya göre bu durum açıkça suç olarak kabul edilmiştir.

Türk Ceza Kanunu md. 216:

(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu kitaba ve ilgili yerlere göre;
“NUSAYRİLERİN BİR KISMI HZ. ALİ’NİN GÜNEŞTE, BİR KISMI AYDA OTURDUĞUNA İNANIR.”
“ONLARA GÖRE ŞARAP KUTSALDIR.”
“MUHAMMED B. NUSAYR TARAFINDAN KURULAN VE HZ. ALİ’NİN İLAHLIĞINI SAVUNAN BİR MEZHEPTİR.”
“MEZHEBİN KURUCUSU OLAN MUHAMMED B. NUSAYR KENDİSİNİN PEYGAMBER OLDUĞUNU İLAN ETMİŞTİR”.
“ŞEHADET : Nusayriler şehadeti şöyle tanımlarlar. “ BEN ALİ’DEN BAŞKA İLAH BULUNMADIĞINA ŞEHADET EDERİM.” HRİSTİYANLARDA OLDUĞU GİBİ BİR TÜR TESLİS İNANCI VARDIR. BU ANLAYIŞA GÖRE ALİ TANRI, RUHUNDAN MUHAMMEDİ O DA SELMANI FARİSİ’Yİ YARATMIŞTIR.”
“NAMAZ SADECE DUADAN İBARETTİR”
“ORUÇ SESSİZLİKTİR”
“ZEKAT DİNİ ÖĞRENMEK VE ANLATMAKTIR”
“HAC DA NUSAYRİLERİN DİNİ LİDERLERİNİN MEKANINI ZİYARET ETMEKTİR”

Arap Alevileri tavizsiz birer Müslüman olarak asla Hz. Ali’nin güneşte ya da ayda oturduğuna inanmazlar, şarabı da kutsal kabul etmezler. Arap Alevileri Allah’a şirk koşmak anlamına gelecek şekilde Hz. Ali’nin veya bir başkasının ilahlığını savunmazlar, Allah’tan başka bir yaratıcı olduğuna inanmazlar. Hz. Muhammed’ten sonar bir peygamber geldiğine ve Muhammed b.Nusayr’ın peygamber olduğuna inanmazlar. Arap alevileri teslis inancına sahip değildirler ve anılan kitaptaki İslam’a, Kuran’a, Hz. Muhammed ve Ehli Beyt’ten bize intikal etmiş dini öğretiye aykırı diğer iddiaları da asla kabul etmezler.

ARAP ALEVİLER, KİTAPTA YAZILI METİNDE BELİRTİLEN SAFSATALARA İNANMAMAKTADIRLAR. Her Arap Alevi; Kuran-ı Kerim’e, Hz. Muhammed’e ve Ehl-i Beyti’ne kayıtsız şartsız bağlıdır. Ve bu değerleri inancın ve dini uygulamaların kaynağı olarak kabul eder. Bu bağlamda Arap Alevileri namaz, zekat, oruç, ve haccı Kuran-ı Kerim’in, Hz. Muhammed ve Ehl-i Beytinin tarif ettiği gibi anlar ve uygularlar. Bunların dışında ve bunlarla çelişen hiçbir inancı ve uygulamayı kabul etmezler.

Tüm ülke çapında milyonlarlarca öğrenciye ulaşan bir kitapta; Müslüman olan Arap Alevileri dışlamaya yönelik, tamamen yanlış ve aşağılayacak şekilde bir metni devlet eliyle yaymak büyük bir hata ve düzeltilmesi elzem bir durumdur. Toplumun her kesimi bu metne karşı çıkmaktadır. Küçük ve öğrenme yaşındaki çocuklara bu kadar hatalı bilgiyi aşılamak çok büyük tehlikeler doğurmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası ve dini İslam olan Arap Alevi toplumu kendisine yapılan bu hakaretlerden büyük ızdırap duymaktadır. Yalana ve iftiraya karşı kendini savunmak zorunda bırakılmaktadır. Bu nedenle dilekçemiz ekinde yüzlerce müdahillik talebinde bulunan kişilerin imzalı başvuruları bulunmaktadır. Bu sayı her geçen gün daha da artacaktır. Bu kitapta yer alan şikayete konu metinler özellikle Hatay, Adana ve Mersin’de yaşayan Arap Alevi toplumunda infial yaratmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden beklentimiz derin bir ayrılık yaratacak bu büyük yanlışa bir an önce son verilmesi ve kitapların ivedilikle toplatılmasının sağlanmasıdır.

Anayasa 28. Maddesine göre;

Süreli veya süresiz yayınlar, kanunun gösterdiği suçların soruşturma veya kovuşturmasına geçilmiş olması hallerinde hâkim kararıyla; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlâkın korunması ve suçların önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir.

Sonuç Ve İstem : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

ORTAÖĞRETİM 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERS KİTABININ TOPLATILMASINA,

Şüpheliler hakkında ve re’sen değerlendirilecek diğer suçlardan KAMU DAVASI AÇILMASINA KARAR verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.09.10.2017

Arsuz Körfezin Yıldızı Olacak

0

İskenderun Körfezi’ne odaklanan ve ilk kez düzenlenen Uluslararası İskenderun Körfezi Sempozyumu; İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) Barbaros Hayrettin Konferans Salonu’nda ilgili tüm paydaşların katılımıyla gerçekleştirildi.

İskenderun Körfezi ile ilişkili üniversite, sanayici, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, kamu kurum ve kuruluşlarının ilgili bölümlerindeki kişileri bir araya getiren ve üç gün devam eden Uluslararası İskenderun Körfezi Sempozyumunun sona ermesi nedeniyle gala yemeği verildi.
Gala yemeğini veren Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha, sempozyuma katılan üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini Beyaz Saray Restoran’da ağırladı.

Sempozyum düzenleme kurulu başkanı Doç. Dr. Tahir Özcan, sempozyumu daha fikir aşamasındayken destekleyen Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha ve sempozyumun tüm paydaş kuruluşlarına teşekkür etti.
Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha da yaptığı konuşmada, yeni bir ilçe olan Arsuz’un körfezdeki yeri ve önemine dikkat çektiği konuşmasında, insan odaklı hizmetlerin yoğun bir şekilde sürdüğünü anlattı ve Arsuz’un bölgenin parlayan yıldızı olarak geleceği ile ilgili mesajlar verdi.
Başkan Culha konuşmasında, toplumun tüm ihtiyaçlarının karşılanması noktasında Arsuz’un altyapısından, sosyal ve kültürel gelişimine kadar bir çok alanda yoğun bir çaba içinde olduklarına vurgu yaptı.

KIRIKHAN OSB ŞUBAT 2018’DE YATIRIMCIYA ARZ EDİLECEK

0


Yıllardır ilçemizde kurulması hasretle beklenen ve istihdamda Kırıkhan’a çare olacak Kırıkhan Organize Sanayi Bölgesi (OSB), 2018 Şubat ayında yatırımcıya arz edilecek.
Kırıkhan Kaymakamlığında bugün gerçekleştirilen toplantıda; İlçe Kaymakamı Mustafa Erkayıranbaşkanlığında, Belediye Başkanı Ayhan Yavuz, Belediye Başkan Yardımcısı Uğur Polat, Ticaret Odası Başkanı İbrahim Cesur, Ziraat Odası Başkanı Hasan Bilgiliile Kırıkhan Belediyesi İmar Müdürlüğü Teknik Ekibinden Mustafa Şen ve Mustafa Kocuk’unkatılımıyla yapılan toplantıda OSB İmar Planı tadilatı görüşülerek, şubat 2018’de yatırımcıya arz edilmesi planlandı.
Yapılan toplantı sonucunda, Altyapı yatırımları ile yatırımcıların yapacakları yatırımların, eşzamanlı yürütülmesi öngörülerek iki yıl içinde fabrikaların işletmeye açılması konusunda görüş birliğine varıldı.

SGK Hatay İl Müdürü Bal, Muhasebeci ve Mali Müşavirleri ziyaret etti

0

SGK Hatay İl Müdürü Hamit Bal, İskenderun Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odasına nezaket ziyaretinde bulundu. İskenderun SMM Odası Başkanı Merih Hasan Yıldırım ve yönetim kurulu üyeleri tarafından kapıda karşılanan SGK Hatay İl Müdürü Hamit Bal, Oda yönetimi ve Mali müşavirlerle bir araya geldi. Hatay’ın en büyük ilçesi konumunda olan ve sigortalı çalışan sayısı bakımından da önemli bir potansiyele sahip İskenderun’da İş sağlığı ve iş güvenliği konuları, alacakların yeniden yapılandırılması ve tahsilatları ve sigortalı çalışan işyerleri ile ilgili yaşanan sorunların görüşüldüğü toplantı, sohbet ortamında geçti. Ziyaretten ötürü memnuniyetini dile getiren İskenderun Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Merih Hasan Yıldırım ise, çalışmalar hakkında SGK Hatay İl Müdürü Hamit Bal’a bilgiler verdi. SGK Hatay İl Müdürü Hamit Bal ziyarette, Muhasebeciler Odası yönetimine ve Mali Müşavirlere merak ettikleri konular hakkında son çıkan kanunlar ile ilgili detaylı bilgiler de verdi.

Suriyeli Yetkililere Teslim Edildi

0

Hatay’da geçtiğimiz 4 Mart’ta düşen Suriye Hava Kuvvetleri’ne ait MIG 21 tipi savaş uçağının pilotu 56 yaşındaki albay Mehmet Sufhan, mahkemece serbest bırakıldıktan sonra bugün öğle saatlerinde Yayladığı sınırından Esad rejimine bağlı Suriyeli yetkililere teslim edildi.
12 YILA KADAR HAPİSLE YARGILANIYOR

Geçen 4 Mart’ta düşen uçağın pilotu albay Mehmet Sufhan, tedavisinin ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Türk Ceza Kanunu’nun 307/1 maddesi gereğince 6 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanan Sufhan, Hatay 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin tarafından 7 aydır tutuklu bulunması, delillerin toplanmış olması ve delillerin karartılma ihtimalinin kalmaması gerekçe gözterilerek dün serbest bırakıldı.

Türk yetkililerin, Esad rejimine bağlı Suriyeli yetkililerle irtibata geçmesiyle ülkesine dönüş süreci başladı.
Gerekli görüşmelerin yapılmasının ardından albay Mehmet Sufhan, Yayladağı Sınır Kapısı’ndan Suriyeli yetkililere teslim edildi.

Esad rejimi ve Türk yetkililer Suriye’deki iç savaş sonrası ilk defa bu konu nedeniyle doğrudan irtibat kurdu.
Albay Sufhan’ın yargılandığı davanın bir sonraki duruşmasının 25 Ekim’de görüleceği öğrenildi.

Şehit Sakaroğlu’nun adı Karaağac ta yaşatılack

0

Arsuz Belediyesi, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen hain terör saldırısında canlı bombanın geçişini önleyen, ancak aynı saldırı da kahramanca şehit düşen Arsuzlu Gümrük Muhafaza Memuru Umut Sakaroğlu’nun adını yaşatmak için ailesi başta olmak üzere tüm toplumun beklentisine uygun bir karar aldı.
Şehit Umut Sakaroğlu, Atatürk Havalimanı’nda canlı bombanın daha fazla insanı katletmesini önleyen hareketiyle büyük bir faciayı önlerken kendisi şehit düşmüştü.
Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha, Kahraman Şehit Umut Sakaroğlu’nun adını ölümsüzleştirmek için Arsuz Belediye Meclisi’nden Karaağaç Yayla Caddesi’nin bundan böyle Şehit Umut Sakaroğlu Caddesi olması kararını çıkardı ve bu kararı Hatay Büyükşehir Belediye Meclisi’nden de geçirdi.
Konu ile ilgili duygularını aktaran Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha, “Karaağaç Mahallesi’ndeki Yayla Caddesi’nin isminin Şehit Umut Sakaroğlu olarak değiştirilmesi talebimizi Arsuz Belediye meclisi olarak Büyükşehir Belediye meclisine taşıdık. Kararın onaylanmasıyla Kahraman şehidimiz Umut Sakaroğlu’nun adını gönüllerimizde olduğu gibi ilçemizde de ölümsüzleştireceğiz. Kahraman şehdimizi ve Tüm aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum. Ruhları şadolsun. “ dedi.

İSKENDERUN BELEDİYESİ KURSİYELERİNDEN YAĞLI BOYA RESİM SERGİSİ

0


İskenderun Belediyesi Çay Mahallesi sosyal tesislerinde eğitim gören kursiyerler yağlı boya resim sergisi açtı.
İskenderun Belediyesi Sanat Galerisinde açılan sergiye Kültür Müdürü Mehmet Söylemez, kursiyerler ve davetliler katıldı.
İskenderun Belediyesi olarak bütün vatandaşlarımıza hizmet etme gayretinde olduklarını belirten İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil; “Bilindik belediyecilik çalışmalarımız yanı sıra birçok sosyal proje ile vatandaşlarımızın yanında olmaya devam ediyoruz. Halk Eğitim Merkezi ile ortaklaşa düzenlediğimiz kurs sonunda ortaya çıkan ürünleri bu sergiyle beğeniye sunuyoruz. Biz her kesimden vatandaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.
Kursiyerlerimizin hazırladığı sergide birbirinden güzel resimler ve el sanatları var. Tüm kursiyerlerimizi kutluyorum. Kadınlarımızın el emekleri görülmeye değer. Tüm vatandaşlarımızı bu açılan sergileri görmeye davet ediyorum. Kentin farklı bölgelerinde el sanatlarına yönelik kurslarımız devam edecek. Ben buradan halk eğitim merkezi yöneticilerine ve hocalarına ayrı-ayrı teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

RENGA RENK İPEKLER İNCELENDİ

0


Samandağ Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Hülya NEHİR ve SGK Müdürü Gülay ATEŞ Samandağ Belediyesi Mağaracık ipek Köyü ile Yaylıca İpek Köyünü ziyaret ederek kursiyerlerle sohbet edip kursiyerlerin dokudukları ipekleri incelediler
Kursiyerler ,Sosyal Güvenlik sistemiyle ilgili sorularını SGK müdürü Gülay Ateş’e yönelttiler. İpek Köyü Projesi kapsamında dokunan ipekler incelendi.İpek köyü projesine katılan kadın kurisyerlerle bir süre sohbet edildi. SGK Müdürü Gülay Ateş ,Bu başarılı çalışmadan dolayı Samandağ Belediyesine teşekkür etti. Kadınlara yönelik projelerin önemine değindi.

Eğitime anlamlı destek…

0


Hatay Sevgi ve Şefkate Muhtaç Çocukları Koruma Derneği üyeleri yaptıkları anlamlı yardım ile çocukları sevindirdiler.
23 Temmuz İlkokulu’nu ziyaret eden dernek üyeleri ihtiyaç sahibi çocuklara giyim ve kırtasiye yardımında bulundular.
Etkinliğe, Vali Yardımcısı Mahmut Hersanlıoğlu’nun eşi Sibel Hersanlıoğlu, Antakya Kaymakamı Eflatun Can Tortop’un eşi Reyhan Tortop, Emniyet Müdürü Kamil Karabörk’ün eşi Zuhal Karabörk, HSŞMÇK Derneği Başkanı Serpil Öğüt, Okul Müdürü Cemil Tekel, Zorkun Medya Sahibi Hüseyin Zorkun, dernek üyeleri, öğretmen ve öğrenciler katıldı.

Hatay Sevgi ve Şefkate Muhtaç Çocukları Koruma Derneği Başkanı Serpil Öğüt yaklaşık olarak 12 yıl önce kurulan derneklerinin eğitim konusunda ciddi çalışmalar yaptığına dikkat ederek, “Her yıl yardıma muhtaç çocuklarımıza giyim ve kırtasiye yardımı yaparak onların ihtiyaçlarını gideriyoruz. Çocuklarımızın mutlu olması bizleri de çok mutlu ediyor. Çocuklarımızın eğitimi çok önemli. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın iyi bir eğitim almaları gerekir. Bizler de kendi çapımızda bu eğitim çalışmalarına katkı veriyoruz. Bu yardımları gerçekleştirmemizde bizlere büyük desteği olan Antakya Kaymakamımız sayın Eflatun Can Tortop’a, LC Waikiki Firmasına, Çağ Kitabevi – Sedat Duman’a ve Naim Burç Firması – Ethem Burç’a çok teşekkür ederim” dedi.

23 Temmuz İlkokulu Müdürü Cemil Tekel’de okullarında ki ihtiyaç sahibi çocuklara bu anlamlı yardımı yapan Dernek Başkanı Serpil Öğüt’e bir teşekkür plaketi verdi.

SEVAL KİRMİT YAZAR İLK KİTABI NIN İMZA GÜNÜNDE OKUYUCULARI İLE BULUŞTU

0


İskenderun İş dünyasının,mütavaziliği,güzelliği,hanımefendiliği ve çalışkanlığı ile tanıdığı Palmiye Hastanesi yönetim kurulu üyesi Seval Kirmit Yazar çıkardığı ilk kitabının heyecanını yaşıyor.
Başta Anneler olmak üzere iş adamlarının çeşitli meslek guruplarının dolayısı ile okuyan herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği yaşamdan damıtılmış mesajlar veren Yaşam Parodisi isimli kitabını’nın imza gününde okuyucuları ile bir araya gelen Seval Kirmit Yazar imzaladığı her kitabı arkadaşlarına,sevenlerine,okuyucularına ulaştırmanın gururunu yaşadı. İskenderun Park Forbes Crik Crak Patisserie de düzenlenen imza gününde oldukça heyecanlı olduğu gözlenen Yazar “bu benim 3. çocuğum” dediği kitapları imzalarken adeta kitabı yeniden yazıyordu. İlk yazmaya başladığında yazılarının bir kitap haline dönüştürüleceğini hiç düşünmediğini belirten Seval Kirmit Yazar bugün ortaya çıkan eserin kendisine büyük mutluluk verdiğini ifade etti. Evli iki çocuk annesi olan Seval Kirmit Yazar’ın ilk kitabı olan 160 sayfalık “ Yaşam Parodisi bazı kitap evlerinde satışa sunulmuş durumda ve yakında tüm Türkiye’ye dağıtılacağı öğrenildi .

HATAY ÜRETTİKLERİ İLE MARKALAŞMA YOLUNDA HIZLA İLERLİYOR.

0


Samandağ ilçede “Samandağ biberi, seracılık ve coğrafi işaretleme konferansı” düzenlendi.
Konferans, Samandağ Kaymakamlığı, Samandağ Ziraat Odası, MKÜ Ziraat Fakültesi, Ayhan Kara Vakfı ve Hatay Gönüllüleri Konseyi işbirliği ile düzenlendi.
Samandağ Kültür Merkezinde düzenlenen Konferansa çok sayıda çiftçi ve üretici katıldı.
Konferansın açılış konuşmalarını: Hatay Gönüllüleri Konseyi Başkanı Tahsin Dönmez, Ayhan Kara Vakfı Başkanı Ayhan Kara ve Samandağ Kaymakamı Dr.Cahit Çelik yaptı.
Hatay Gönüllüleri Konseyi Başkanı Tahsin Dönmez Tahir :konuşmasında neden Samandağlıların bu kadar varlıklarına rağmen Arabistan çöllerinde kötü yaşam koşullarında çalışmaya gidiyorlar? Sorusunu sordu. Anneler perişan, çocuklar perişan ve Samandağ sebze ve meyve deposu bu anlamda kendimizi sorgulayarak başlanmasını istedi. “Siz Samandağ çiftçi ve üreticiler o zaman Samandağ’ın katma değerlerini artıralım. Hatay Gönülleri Konseyi olarak MKÜ ile çiftçiyi bir araya getirirsek çok daha ileriye gideceğiz” dedi.
Kaymakan Cahit Çelik yaptığı konuşmada şunları söyledi
“İlçemiz tarım potansiyeli 150 bin dekarlık tarım alanı vardı. Bunun 90 bin dekarı meyvecilik, 20 bin dekarında sebzecilik, 10 bin dekarında ise hububat ekimi yapılmaktadır. İhracat olarak en önemli yetiştirdiğimiz ürün mandalinedir. Hatay’ın 90 bin tonunu yaklaşık yüzde onunu ilçe karşılamaktadır. Bununla beraber Erik üretimimiz 5600 tondur. Maydonuz ise 5 bin ton ile Hatay’ın %25 Türkiye’nin ise %9 nu karşılamaktadır. İlçemizde 1600 dekar örtü altı üretim yapılmaktadır. Örtü altı üretimde domates ve biber başı çekmektedir. Samandağ’a özgü biber onbin sekizyüz ton üretilmektedir. Türkiye’nin yüzde yetmişini fidan olarak Samandağ karşılamaktadır. Yıllık ortalama beşmilyon fidan üretilmekte, yaklaşık iki milyonu ihraç edilmektedir. Merkezi olarak bizim bu tarımsal faaliyetlerin daha da gelişmesine yardımcı olmaktır” dedi.

BORCLANMA TALEBİ KOMİSYONDA

0

Hatay Büyükşehir Belediyesi,2017 programında olmayıp aciliyet gerektiren önemli işlerin yapılması için 57 Milyon TL borçlanmak üzere Meclis’ten yetki istedi.
Tasarı, Komisyon’da görüşülüp 5 gün sonra oylanacak.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile birim daire başkanlarının anlatımı ile 57 Milyon Lira ile yapılacak ve aciliyet gerektirdiği ifade edilen işler şunlar:
-Defne ilçesi Uğur Mumcu Battı Çıktı Projesi’nde öngörülmeyen tarihi eserlerini çıkması ile çıkarılması, taşınması ile sergilenmesi işi…
-Olağanüstü Hal kapsamında Hatay’da aciliyet gerektiren; Valilik isteği ile sınırda yol asfaltlanması, sahra hastanesi yolu asfaltı, TIR depolama yeleri asfaltı işleri…
-Telekom binasının satın alınması ve onarımı işi…
-Kırıkhan Özyürekler ile Kurtlusoğuk-su Mahallelerine cami yapımı…
-Okul ve ibadethanelere yönelik onarım boyama isteklerinin karşılanması…
Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın bu teklifi, dünkü Meclis toplantısında görüşülmek üzere Komisyon’a sevk edildi.

BŞ GEMİLERDEN KATI ATIK ALACAK

0


Hatay Büyükşehir Belediyesi adına Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Ahmet Dolgun, dün sona eren İskenderun’daki Uluslararası Körfez Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, Hatay’ın deniz ve sahillerinde gerçekleştirilen temizlik çalışmaları ile ilgili bilgi verdi.
BŞB Birim Müdürü Ahmet Dolgun, deniz temizliğinde kullanılan araç ve ekipmanları tanıtırken, deniz ve sahillerden, çalışmalara başlandığı ilk yıl olarak 2015 yılında 150, 2016 da 613 ton, 2017 Eylül ayı itibari ile 884 ton atık toplandığı bilgisini verdi.
BŞB temsilcisi Dolgun, İskenderun Körfezi’nin temizliğine büyük katkı sağlayacak olan gemilerden atık alınması projesini de katılımcılarla paylaştı.

Mevsim geçişlerinde nelere dikkat etmeli?

0


Tatil sezonunun bitmesiyle birlikte şehirler kalabalıklaştı ve toplu yaşam, iş-okul hayatına geri dönüldü. Kalabalığın artmasıyla ve havaların soğumasıyla birlikte hastalıklar da ortaya çıkmaya başladı. Pharma Plant Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Orçun Orhun, özellikle iş yerinde ve okulda kullanılan araçları düzenli olarak dezenfekte etmeyi ve bol bol ellerimizi yıkamamızı öneriyor. Orhun, “Özellikle toplu taşıma araçları kullandıktan sonra el temizliğimize çok dikkat etmeliyiz, mümkünse her gün buharlı banyo yapmakta fayda var. Eğer öksürüğünüz varsa buhar banyo kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Dilerseniz soluyacağınız suyun içine nane de katabilirsiniz. Eğer ateşiniz varsa banyo suyunu ılık seviyede tutarak, 2 dereceye kadar ateşinizi düşürebilirsiniz” diye belirtiyor.
Aman grip olmayın!
“Öncelikle gün battıktan sonraki akşam serinliğine göre kıyafetlerimizi seçmemiz gerekiyor. Terleme veya üşütme riskine karşı kıyafetlerin dikkatli seçilmesi, terleme durumuna karşı yedek kıyafet taşımayı öneriyorum.
Bunun yanında gün içinde bol su ve sıvı tüketimi ve kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi evde kolaylıkla demleyebileceğiniz çayları içmenizi öneriyorum.
Ağızda meydana gelen bakterilere karşı diş bakımına da dikkat etmek ve düzenli olarak dişleri fırçalayarak gargara yapmamız gerekiyor.
Eğer boğazınızda ağrı varsa ve kendinizi bitkin hissediyorsanız bir çay kaşığı zencefili bir bardak sıcak süte karıştırarak içmeniz, sizi rahatlatacaktır.”

Vitaminler en büyük silah!
“Kış aylarının koruma kalkanı C vitamini deposu portakal, mandalina, greyfurt ve limonu mutlaka hayatımızın bir yerine her gün tüketecek şekilde koymalıyız. Günde bir tane portakal yemek günlük C vitamini ihtiyacınızı karşılayacaktır.
Taze sebze, kırmızı ve beyaz et, süt ve süt ürünleri tüketimini ihmal etmemek gerekiyor. Bu gıdalar yorgunluğunuzu alır ve dinç hissetmenizi sağlar. Antioksidan içeriği zengin besinler tüketin. Taze ve mevsiminde sebze meyve yiyin. Kalorisi yüksek, tuz ve yağ yağ oranı dengesiz ve bol şekerli yiyecek ve içeceklerden, kısacası hazır gıdalardan uzak durun. Ek olarak yağlı, şekerli, kremalı yiyeceklerden ve gazlı-şekerli ve kafeinli içeceklerden uzak durmak bağışıklık sisteminizin güçlenmesine yararlı olacaktır.
Yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre C, E vitamini ve beta karoteni besin yoluyla almak sağlık için oldukça önemli, çünkü kalbi koruyor. E vitaminini özellikle ay çekirdeği, badem, fındık, fıstık, domates, kuru kayısı gibi besinlerde bulabilirsiniz. Fakat yeterli ve dengeli beslenemeyenler, gebe ve emziren kadınlar ve vejetaryenler kişilere özellikle düzenli olarak vitamin ölçümü yaptırmalarını ve gerekirse dışarıdan takviyeyle vücutlarında eksik olarak vitaminleri almalarını öneriyoruz.”

Ağrılar sizi yormasın
Mevsim geçişlerinde kas ve eklem ağrılarıyla çokça karşılaştıklarını belirten Dr. Orçun Orhun, “Birden bire yaşanan ağrılar ve yorgunluğu takip etmek çok önemli. Ani hava değişimleri hormonal ve psikolojik olarak duyarlılıklara bağlı olarak ağrıları güçlendirebiliyor. 3 günden sonra halen devam eden ağrı şikayetleriniz varsa, mutlaka doktora danışmanızı öneriyorum. Çünkü bazı hastalarımız bu ağrıları romatizmal hastalıklarla karıştırabiliyor” diye bildiriyor.

Sigara ve alkolden uzak durun
“Düzenli sigara ve alkol tüketimi bağışıklık sistemine etki ederek, hastalıklara karşı savunma mekanizmanızı güçleştirir. Bu nedenle bu ikiliden uzak durmakta oldukça fayda var.”

Spor yapın
Hareket etmenin önemine vurgu yapan Orhun, haftanın üç günü düzenli olarak egzersiz yapmamız gerektiğini söylüyor. “Tempolu yürüyüş, yüzme ve egzersiz hem yorgunluğa iyi gelir hem de kendinizi iyi hissetmenizi sağlar. Asansör yerine merdiven kullanmak, yürüme mesafesi yerler için araç kullanmamak sağlığınız için yapacağınız küçük ama önemli detaylar.”

Uyuyun
“Uyku düzeni sağlık için oldukça önemli. Gün boyunca yorulan vücudumuzu özellikle gece 11.00 ile 01.00 saatleri arasında dinlendirmek enerjinizi toplamanıza ve hastalıklara karşı korunmanıza yardımcı olur.”

Bölgedeki Zehirli Atık Sorunu Yakında KÖRFEZDE

0


“Türkiye’deki Demir Çelik kartellerinin çöplüğü Payas değil. Para kazanmasını bilen kişiler, kendi çöplerini, kendi pisliklerini temizlemesini de kendi bilecek. Mücadelemiz sonuna kadar devam edecek”
Demir celik sektöründe faaliyet gösteren bir cok firma protokolle işi Alman firması MCT’YE veriyor. Ancak MCT yapması gereken bu işi Kılıçlar hurdacılık A.S. ne Taşere ediyor.
Payas geri dönüşüm adıyla Payas’ta çalışan bu firmaya yeri kim vermiştir?
Yapılan işin tehlikesi hakkında bir fizibilite çalışması yapılıp kamuoyuyla paylaşılmış midir?
Bu tesis işleyip temizleyeceğini söylediği yıllık 1.5 milyon ton atığı gerçekten arındırabiliyor mu?
Geri dönüşümden çıkan atıklar Nerede hangi şartlarda saklanıyor veya kullanılıyor?
Bu atık Karayolları veya parke zemininde kullanılması uygun olmadığı halde belediye veya karayollarına veriliyor mu?
Sadece yüksek fırın cürufunun geri dönüşümden sonra çimento fabrikasında kullanılabiliyor gerçeği göz önündeyken bu zehirli atık için çimento fabrikalarıyla bir anlaşma? Var mıdır
Elektrikli ark ocaklarından çıkan cürufunun geri dönüşümden geçse bile doğada kullanılmasının çevre felaketine yol açacağı biliniyor mu?
Tüm bunlar biliniyor olarak kabul edersek bu tesise kimler ne için göz yumuyor?
Sanayi tesislerinde üretimden ortaya çıkan buharlaşmayla arsenik çinko vb. Zehirler tespit etmek için kullanılması zorunlu olan ölçüm cihazları var mı?
Belirli günlerde Demircilik üretimi yapan firmaların kullanması mecburi olan baca filtrelerini tasarruf etmek için kapattığı iddiaları doğrumudur?

Türkiye Batı’dan koparılıyor mu?

0

ABD ile vize krizi tırmanıyor. ABD’nin ve Türkiye’nin vize kararı çok üzüntü vericidir. Anayasamıza göre; Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir, kabile devleti değildir.
Aslında Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti de değildir, tek adam yönetimine ve kuvvetler birliğine dayalı bir Kanun devletidir. Son yıllarda Türkiye, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı tarafından tek başına yönetilmektedir.
Son bir yıllık dönemde, iç ve dış birçok siyasi ve ekonomik gelişme Türkiye ekonomisi üzerinde önemli etkiler meydana getirmiştir. Türkiye, giderek Batı’dan koparılmakta ve Ortadoğu batağına sürüklenmektedir. Siyasette önde gelenlerin Kerkük, Musul, İdlib, Halep ve Şam hayali Türkiye’yi askeri seçeneklere zorlamaktadır.
Dolayısıyla da iktidarın yaptığı her yanlışın faturasını Türk milleti ödemektedir. Sefasını iktidar sürmekte, cefasını ise Türk vatandaşları çekmektedir.
Bunun sonucu olarak da Türkiye’nin medyasında, basında ve insan haklarında ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Türkiye’nin beyin gücü, son yıllarda maalesef yabancı ülkelere kaçmaktadır. AKP yönetimindeki Türkiye, gün geçtikçe gücünden güç kaybetmekte ve giderek zayıflamaktadır!

BÜTÇE AÇIKLARI

Maliye Bakanının basın açıklamalarına göre; Türkiye’nin 2017 Ocak-Haziran dönemine ilişkin bütçe açığı 25.3 milyar Türk Lirası olarak gerçekleşmiştir.
Ocak- Haziran döneminde; bütçe giderleri 324.4 milyar, faiz hariç giderleri 27 milyar, bütçe gelirleri 299.2 milyar ve vergi gelirleri de 246.1 milyar liradır.
Bu sonuçlara göre, yılın ilk 6 ayında gerçekleşen bütçe açığı, yılın başında hedeflenen bütçe açığının yüzde 53.9’u oranındadır.
Türkiye’nin 2017 yılı bütçe açığı 47 milyar lira olarak hedeflenmişken, yılsonu itibariyle 62 milyar lira olarak kapanması beklenmektedir.
AKP iktidarında, yurtta savaş, dünyada savaş ilkelerine göre iç ve dış politikalar ile yönetilen Türkiye, giderek iflasa sürüklenmektedir. İmam Hatiplileri ve cemaat müritlerini yeni görev ve yetkilerle donatmakla meşgul olan AKP iktidarı ne yazıktır ki Türkiye’yi iyi yönetememektedir.
Türkiye yörüngesinden sapmakta ve tüm kaynaklarını milleti zenginleştirmeyen, aksine fakirleştiren kalemlere sarf etmektedir. Türkiye çağdaş medeniyetler seviyesindeki demokratik ülkelere düşman edilirken, terörist gruplarla dostluk ilişkileri kurmaya yönlendirilmektedir.
Bir gece ansızın Kuzey Irak Kürt Bölgesi’ne girmeye hazırlanan Türk ordusu, her nedense ve birdenbire Suriye’ye girivermiştir. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) neden Türkiye’den çıkış yapmakta ve Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye giriş yapmaktadır? Aslında ÖSO, Türkiye’nin eğitip donattığı Suriye Rejimi muhalifi sivil bir ordu mudur?
Esasında Türkiye’nin, sınır komşusu ülkelerin içişlerine bu derecede karışması doğru mudur? AKP Genel Başkanı ve BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, BOP Eşbaşkanlığı grevinden istifa edip etmediğini bilen ya da duyan var mıdır?

TUZAK

İdlib ateş topu gibidir. Esad’ı devirmek için gelin gruplar İdlib’e yığılmıştır. İdlib’in merkezini El Nusracılar kontrol etmektedir. Türkiye hiç beklemediği şekilde cihatçı grupların tuzağına çekilebilir.
Sınırlarımızın cihatçı gruplar tarafından işgal edilmesi asla kabul edilemez. Cihatçıların güney sınırlarımızdan uzaklaştırılması çok önemlidir ama İdlib, güllük gülistanlık bir coğrafya değildir, Fırat Kalkanı’ndan farklıdır. Türkiye’nin, Türk askerlerinin güvenliği önemli bir husustur.
İdlib’de Türkiye’yi hem El Nusracılarla çatışmaya ya da diğer aktörlerle çatışmaya sürükleyecek bir durum vardır. İdlib Operasyonu, Fırat Kalkanı Operasyonu’ndan daha risklidir. Allah Türkiye’yi ve Türk askerini korsun!
Türkiye biran önce “Yurtta barış, Dünyada barış” ilkesine dönmelidir. Batı’dan asla kopmamalı ve Araplaşma sevdasından vazgeçmelidir! Devlette, yargıda ve eğitimde adaletsizliğe son vermelidir. Türkiye, Avrupa Birliği’ne üyelik hedefinden asla vazgeçmemeli, demokrasi yolundan hiç sapmadan ‘Hukuk Devleti’ idealini gerçekleştirmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz, olmamalıdır. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
Sözün özü: İktidar, Cennet Türkiye’mi şeyhler, dervişler ve müritler memleketi haline dönüştürmemelidir. Televizyonlarda ve radyolarda şeyhler ve imamlar halkın nasıl yaşayacağına karar verememelidir. İktidarın yaptığı her yanlışın faturasını Türk milleti ödememelidir. İktidar, genel ve yerel yönetimlerde bu ülkenin sefasını sürerken, cefasını Türk vatandaşları çekmemelidir!

Ortadoğu Haritasını Değiştiren IŞİD’in Işığı Sönüyor!

0

Bu yılın başlarında IŞİD’le mücadelenin sonunun yaklaştığını, 6 ay ila 1 yıl içerisinde Irak ve Suriye’deki IŞİD topraklarının geri alınacağı öngörüsünde bulunmuştuk. Yılsonuna yaklaşık 3 ay kalırken IŞİD’in de takati giderek tükeniyor. Yılsonuna kadar Irak ve Suriye’de tükenmese bile fazlaca ömrü kalmayacak. IŞİD terör örgütü türemiş olduğu el-Kaide’den daha tehlikeli hale geldi. Bir taraftan Orta Doğu’da haritaların değişmesinde etkili olurken, diğer taraftan da dünyanın pek çok ülkesinde uyku halindeki militanlarını tetikleyerek kitlesel ölümlere yol açan terör faaliyetlerini gerçekleştirdi. İşte Ortadoğu’da üç yılı aşkın süredir yaşanan kâbus sona ererken, 30’dan fazla ülkeyi kana bulayan katil sürüsünün sonu yaklaştı.
Birkaç gün önce Irak’taki son kalesi Havice’yi de kaybeden IŞİD, Suriye’de de can çekişecek hale geliyor. Bir zamanlar her iki ülkenin büyük coğrafyalarında hüküm sürerken, gelinen günde Irak-Suriye sınırındaki Fırat Nehri havzasına kadar sürüldü ve sıkıştırıldı.
Bir zamanlar Irak’ta Halep’i, Suriye’de Rakka’yı elinde tutan IŞİD’in şu an içinde elinde hiçbir büyük kent veya ilçe kalmadı. Artık açık arazide veya çölde canının derdine düşmüş bir halde kaçmaktan başka şansı kalmadı. Ancak bu kaçış dahi mümkün olmayacak gibi. Zira teröristlerin etrafları tamamen kuşatılmış durumda.
IŞİD’in sonunu getiren iki önemli gelişme 2015 yılında ABD’nin müttefikleriyle Suriye’de IŞİD’le mücadeleye başlaması ve Rusya’nın da 30 Eylül 2015’te Suriye’de hava ve füze harekâtıyla IŞİD’e karşı harekata başlamasıydı.
Bu arada 17 Ekim 2016’da Irak’ta uluslararası koalisyonun desteğiyle başlatılan operasyon da teröristlere en belirgin darbeyi vurdu. Zira bu tarihte Musul’a geri almak maksadıyla harekâta başlayan Irak ordusu ve Haşdi Şabi (ve benzeri) milis kuvvetleri, 265 günlük savaşın ardından kenti teröristlerden temizlediler. Bu kayıp IŞİD’e önemli bir psikolojik darbeydi.
Halep’in IŞİD’ten geri alınmasının yanı sıra Suriye’deki önemli IŞİD üsleri de birer birer ele geçirildi. Bu merkezler arasında el-Bab gibi, IŞİD’in “Armageddon savunması” yapacağı yönünde propagandası yapılan şehir Fırat Kalkanı harekâtı ile kurtarıldı. TSK’nın eğitip donattığı, gerektiğinde top, hava, İHA ve Özel Kuvvetlerle destek verdiği ÖSO, el-Bab’ı Şubat 2017’de IŞİD’ten tamamen koparttı.
El-Bab’ın kaybıyla Suriye’de en önemli darbeyi yiyen örgüt, bu tarihten sonra evvelce Türkiye üzerinden bölgeye geçen “Yabancı Terörist Savaşçılar” adı verilen kanlı katilleri devşiremeyecek hale geldi. Sıra Suriye’deki merkezi Rakka’ya gelmişti.
Rakka henüz ele geçirilemedi. ABD desteğindeki PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD-YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) haftalardır üzerine yürüdüğü Rakka bile yakında ele geçirilecek gibi. Bu arada Rakka’dan kaçmasına izin verilen IŞİD teröristleri Deyri Zor’da bir başka cephe oluşturmaya çalıştılar. Ama artık tünelin ucu göründü.
IŞİD bu topraklardan atılacak atılmaya da, Suriye petrolünün ağırlıklı olarak çıkartıldığı Deyri Zor, Esad rejimi ile PYD-YPG arasında anlaşmazlık noktalarından biri gibi. Zira hem Rusya’nın desteğindeki Esad kuvvetleri, hem de ABD’nin desteğindeki PYD-YPG bu bölgeye doğru ilerleyerek daha önce ele geçirmeye çalışıyor. IŞİD sonrası kopabilecek en büyük gürültü Deyri Zor merkezli olacak gibi.
Aslında IŞİD Humus bölgesinde de hala etkili ama günleri sayılı. Humus’un kuzeyinde, Hatay’a bitişik İdlib’de ise IŞİD’i aratmayan “Heyet Tahrir-i Şam” Şam’ın Fethi Cephesi (HTŞ) adıyla isim değişikliği yapan eski adı el-Nusra Cephesi olan el-Kaide kökenli teröristler var. Ancak 7 Ekim itibariyle Türkiye’nin desteğindeki ÖSO İdlib’e girdi. Atana Süreci gereği Rusya da İdlib’in dışında güvenliği sağlayacak. Yani burada da IŞİD veya benzerleri tükenişte!
Son Söz: “Arap Baharı”nı başlatanlar, Esad’ı devirmek için çırpınanlar acaba IŞİD sonrası Esad’la bir araya gelebilecekler mi? Yoksa bölge haritasını değiştirmek için yeni projeler mi devreye alınacak? İnşallah bu kez devleti yönetmeye çalışanlar aldatılmaz ve gaza gelmezler!