
Hatay Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Satranç Federasyonu iş birliği ile gerçekleştirilen 9’uncu Uluslararası Satranç Turnuvası heyecanı başlıyor. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş, gençlerimizi spora ve sosyal faaliyetlere teşvik etmek amacıyla gerçekleştirdiği spor faaliyetlerine bir yenisini daha eklemeye hazırlanıyor.
9 TURDAN OLUŞAN TURNUVADA 200 SPORCU TER DÖKECEK
Her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilen, İsviçre Sistemi /9 turdan oluşacak şampiyonada bu yıl; Türkiye’nin 15 ilinden katılım gösteren 200 sporcu; 16 yaş üstü ve açık kategorilerinde ter dökecek.
İLK HAMLELER PERŞEMBE GÜNÜ YAPILACAK
Turnuvanın ilk hamlesinin 7 Eylül Perşembe günü saat 16.00’da HATMEK Konferans Salonu’nda gerçekleşeceğini belirten yetkililer, 12 Eylül Salı günü son bulacak olan şampiyonada dereceye giren sporculara Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından kupa ve madalyaların yanı sıra toplamda 20.000 TL ödül dağıtılacağını ifade etti.
SATRANÇ TURNUVASI BAŞLIYOR
TABAŞ: “26 Eylül de Dayanışma Gecesi yapacağız”

İskenderun Berberler ve Kuaförler Odası Başkanı Nurettin Tabaş, çözmeye çalıştıkları bazı sorunları olduğunu belirtti.
İskenderun Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veysel Cıncık’ın nezaket ziyareti sırasında mesleki sıkıntılardan söz eden Tabaş, promosyonlu traş konusunda önemli bir yol aldıklarını, kısa sürede tamamen çözeceklerine inandığını belirtti. Tabaş, Hatay’ın büyükşehir statüsüne alınmasından sonra İskenderun sınırlarının dışında açılan her berber ya da kuaför dükkanının Antakya merkezdeki odaya kaydolması gerektiğine dikkati çekerek, “bu hem esnaf için hem de odamız için ciddi bir sorun oluşturuyor. İskenderun sınırlarından 1 metre ileride dükkan açan meslektaşımız, Antakya ya gitmek zorunda kalıyor:”dedi.
486 berber, kuaför ve güzellik salonu üyelerinin bulunduğunu belirten Tabaş, birlik ve beraberlik için her yıl dayanışma gecesi düzenlediklerini, bu yıl da 26 Eylül de yapacaklarını ifade etti. Tabaş, “bizim tek amacımız üyelerimize hizmet edebilmektir” dedi.
İGC Başkanı Veysel Cıncık da, Tabaş’ın anlattığı bu sorunları yerel basına taşıyarak yardımcı olacaklarını, esnaf oda başkanlarını ziyaretlerini de sürdüreceğini ifade etti.
Oda Başkanı Tabaş, ziyaretinden dolayı Cıncık’a teşekkür etti.
Prof. Dr. Bayram Altan Hatay Vali Vekilini Ziyaret Etti

İslam Ülkeleri Akademisyenler Birliği Genel Başkanı ve Başbakan E. Danışmanı Prof. Dr. Bayram Altan, seyahat amacıyla gittiği Hatay’da Vali Vekili Orhan Mardinli’yi ziyaret etti.
Vali Vekili Mardinli’ye merkezi Ankara’da bulunan ve 57 İslam Ülkesini kapsayan “İslam Ülkeleri Akademisyenler Birliği” hakkında tanıtıcı özet bilgiler verdi. 2017 yılı içinde yeni baskısı yayınlanan “Dünyada Kazanacağımız Sonsuz Mutluluk” ve ” Dünyayı Kimler Yönetiyor? Gizli Dünya Devleti” isimli iki kitabının içeriklerini anlattı. Birliklerinin ve “İslam Ülkeleri Akademisyenler Vakfı”nın Hatay’da birer şubesini veya temsilciliğini açmayı düşündüklerini de dile getirdi. Ayrıca Esat zulmünden ve iç savaştan kaçıp ülkemize sığınarak Hatay’da ikamet eden Suriyeli göçmenlerin durumu hakkında fikir alış verişinde bulundu. Vakıf olarak ihtiyaç sahibi göçmenlere de yardım etmeyi programlarına aldıklarını ifade etti.
Orhan Mardinli, Prof. Dr. Bayram Altan’ın ziyaretinden büyük memnunluk duyduğunu, talep etmeleri halinde Hatay’da birlikleri ile ilgili şube veya temsilcilik açma konusunda kendilerine yardımcı olacaklarını, söyledi. Ve Hatay ili ve göçmenlerin bugünkü durumları hakkında kısa genel bilgiler verdi.
Hatay Vali Vekili Orhan Mardinli, İslam Ülkeleri Akademisyenler Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Bayram Altan’a yakın tarihte yayınlanan “Hatay İl Yıllığı” kitabını hediye etti.
Prof. Dr. Bayram Altan, Vali Vekili Mardinli’ye kendi kitaplarından iki tanesini imzalayıp göndereceğini söyledi ve vedalaşarak ayrıldı.
Hatay’da Tayini Çıkan İdarecilere Veda Yemeği

Hatay Valiliği, tayini çıkan vali yardımcısı ve kaymakamlar için veda yemeği düzenledi.
Hatay Valisi Erdal Ata, merkez ilçe Antakya’daki bir lokantada düzenlenen programda, Vali Yardımcısı Volkan Köksal, Defne Kaymakamı Hakkı Uzun, Payas Kaymakamı Hakan Kılınçkaya ve Reyhanlı Kaymakamı Tuncay Dursun’a yaptıkları başarılı hizmetlerden dolayı teşekkür etti.
Yeni görevlerinin hayırlı olması temennisinde bulunan Vali Ata, mülki idare amirleriyle beraber çalışmaktan, onları tanımaktan büyük mutluluk duyduğunu sözlerine ekledi.
Yemeğe, Hatay Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Tekne, Vali yardımcıları Orhan Mardinli, Nursal Çakıroğlu, Bilal Ölmez, Mahmut Hersanlıoğlu, Meral Batı Demirbaş ve ilçe kaymakamları katıldı.
“Sağlık Hizmetlerinde Atılım Gerçekleşti”

Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Tülin Durgun Yetim, Türkiye’de herkes için ulaşılabilir, nitelikli sürdürülebilir ve güçlü ‘Sağlık Politikası’ izlendiğini söyledi.
Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Tülin Durgun Yetim, Türkiye’de herkes için ulaşılabilir, nitelikli sürdürülebilir ve güçlü ‘Sağlık Politikası’ izlendiğini söyledi.
Doç. Dr. Tülin Durgun Yetim, yaptığı açıklamada, ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın başarıya ulaşmasında en büyük etkenin, istikrarlı ve güçlü siyasi iradenin olduğuna dikkati çekti.
Kamu Hastaneleri tek çatı altında birleştirilerek SSK’lının Kamu Hastaneleri’nden hizmet almasına olanak verildiğini belirten Doç. Dr. Tülin Durgun Yetim, “Böylelikle üniversite hastanesi, Askeri ve Özel Hastane kapılarının bütün vatandaşlarımıza açılması sağlandı. Yurt çapında uygulamaya konulan aile hekimliği ile birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirildi. 18 yaşın altındaki tüm nüfusu ve eğitim gören tüm gençleri, sosyal güvence aranmaksızın Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınması sağlandı. Yatağa bağımlı hastaların evde yapılabilecek Tıbbi Bakım ve Rehabilitasyonlarının ev ortamında yapılması hem hastanede kalış sürelerinin kısaltılması amacıyla evde sağlık hizmeti uygulamasına başlanıldı. Ağır ruhsal bozukluğu olan hastalara, psiko-sosyal destek hizmetlerinin verilmesi, takip ve tedavilerinin gerektiğinde evde sağlık hizmetleri uygulamasına entegre bir şekilde yaşadıkları ortamda sunulmasına imkan sağlandı” diye konuştu.
Sağlık hizmetlerinde bir atılım gerçekleştirildiğini, vatandaşların ihtiyaçlarına ve dünyadaki gelişmelere uygun politikalar izlendiğinin altını çizen Doç. Dr. Tülin Durgun Yetim şöyle konuştu: “Vatandaşlar ilaçlarını istediği eczaneden alabiliyor. 81 ilde ücretsiz 127 adet Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) kuruldu. Dev şehir hastaneleri kuruldu. Dev şehir hastaneleri tüm dijital ve teknolojik olanaklara sahip durumdadır. Bir örneği de Hatay’da var. Her hastane bir üniversite hastanesi gibi araştırma geliştirme faaliyeti yürütüyor. Hasta karşılamadan başlayarak tüm tedavi sürecindeki hizmetler 5 yıldızlı otel konforunda sunulacağı Şehir Hastaneleri ile vatandaşlarımızın hastane algısı değişti”
Hatay’da Zabıta Haftası Kutlamaları

Hatay’da, 1-7 Eylül tarihleri arasında kutlanan Zabıta Haftası nedeniyle anıta çelenk sunuldu.
Düzenlenen törende, Hatay Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanı Ahmet Kilisli ve Gene Sekreter Mehmet Maden tarafından Atatürk anıtına çelenk sundu.
Saygı duruşu ve okunan İstiklal Marşı’nın ardından konuşan Zabıta Daire Başkanı Ahmet Kilisli, zabıtaların belediyelerin silahsız kuvvetleri olduğunu söyledi.
2007 yılında Zabıta Yönetmeliğinin yeniden düzenlendiğini hatırlatan Kilisli, “Zabıta kurulduğu zamanda esnaf denetleyen, pazar düzenini kontrol eden, ticari hayatın düzenini sağlamaya çalışan vazifeli devlet görevlileridir. Cumhuriyet Dönemi 1939 yılında çıkarılan 1580 Belediye Kanununda belediye hizmetlerinin icra ve takipçiliğini yapmaktadırlar. 24 saat esasına göre çalışır” dedi.
Hatay Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mehmet Maden ise belediyelerin silahsız kuvvetlerinin Hatay’da 15 ilçede görev yaptığını söyledi. Zabıtaların, belediyelerin halka en çok dokunan birimi olduğunu ifade eden Maden, “Yaptığınız iş sosyal belediyecilik hizmetleri içerisinde en ömenlisi diyebileceğimiz bir iştir. Çok zor şartlarda hizmet veriyorsunuz. Bu anlamda belediyenin hizmetlerinin tanıtımı ve halka en çok dokunan birimimiz olarak gerek gıda denetimleri, gerek hayvancılık denetimleri, son zamanlarda üzerinize kalan haşere ilaçlama gibi çok sayıda konuyu da üstlenmek zorunda kalan beleyenin kurtarıcı gücüsünüz. Bu anlamda teşkilat çok önemli. Bizde desteklemeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Arsuz’da Coğrafya Geniş, Sorumluluk Ağır !

Zabıta Teşkilatı’nın 191.kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Arsuz Belediyesi Zabıta Müdürü Sinan Altan ve Zabıta Müdürlüğüne bağlı ekipler, Belediye Başkanı Nazım Culha ile kahvaltıda bir araya geldi.
Neşeli ve samimi bir ortamda, Esinti Kafe’de kahvaltıda zabıta personeliyle bir araya gelen Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha, tüm zabıta teşkilatı adına Zabıta Memuru Evlin Turan’a çiçek takdim ederken, Evlin Turan da Başkan Culha’ya jestinden dolayı çiçek takdim ederek teşekkür etti.
Türkiye’nin ilçeler arasında ikinci büyük coğrafyasına sahip Arsuz’da kısıtlı imkanlar ve dağınık mahallelerde görev yapan Zabıta personeline Zabıta Müdürü Sinan Altan’ın şahsında teşekkür eden Başkan Culha, yeni bir ilçe olan Arsuz’da esnafların büyükşehir yasasına uyum sürecinde zabıta personelinin duyarlı ve esnafı gözeten tutumunun etkili olduğunu belirterek, “özellikle yoğun geçen Yaz sezonunda zabıta personeli arkadaşlarımız geniş bir coğrafyada geceli gündüzlü özel hayatlarından ve ailelerinden feragat ederek halkın huzur ve güven ortamında tatillerini geçirmesi için çalışmış, üzerlerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmişlerdir. Tüm zabıta personeli arkadaşlarımı fedakar çalışmalarından dolayı kutluyorum. Her zaman dediğimiz gibi, özellikle gıda üretimi ve satışı yapılan işletmelerde hijyen konusunda azami hassasiyet gösterilmesi, halkımızın tüm gıdalara sağlıklı bir şekilde ulaşmalarını sağlamıştır. Hepinizi yürekten kutluyorum. Zabıta Haftanız kutlu olsun” dedi.
Hijyenden Taviz Vermemiz İmkansız !!!
Arsuz Belediyesi Zabıta Müdürü Sinan Altan da yaptığı kısa konuşmada, “Belediye Başkanımız Nazım Culha’nın vizyon ve hedefleri doğrultusunda, halk sağlığı ve güvenliği konusundan taviz vermeden, esnaflarımızın durumlarını da gözetmekle üzerimize düşen sorumluluğu layıkıyla yapmış olduğumuzu düşünüyoruz. Tüm çalışma arkadaşlarımın Zabıta Haftasını kutluyorum ” dedi.
FİLM;Benzersiz

Vizyon tarihi 15 Eylül 2017
Yönetmen İlker Sarı
Oyuncular: Cemal Hünal, Ekin Türkmen, Ruhi Sarı devamı
Tür Gerilim
Ülke Türkiye
Özet ve Detaylar
Kendi halinde bir eczacı olan bir adam, bir gece nöbet tutarken başına talihsiz bir kaza gelir. Bu kazadan sonra ağır bir ameliyat geçirir ve gözünü farklı biri olarak açar. Bu süreç sonrası gerçek benliğini sorgulamaya ve hakikatin peşinde kendini aramaya başlar. Ancak bu süreç hem onun için hem de çevresindekiler için oldukça zorlu geçecektir…
Başrolünde Cemal Hünal’ın yer aldığı filmin kadrosunda Ekin Türkmen, Ruhi Sarı, Ebru Sarıtaş, Selahattin Taşdöğen, Yakup Yavru, Murat Parasayar, Haldun Boysan ve Nilüfer Aydan da oyuncular arasında. Lal Sanat yapımcılık tarafından hayata geçirilen film 87 günde, Konya’da tamamlandı. Filmin yönetmenliğini, senarsitliğini ve yapımcılığını İlker Sarı üstleniyor.
KİTAP;Aşkın İkinci Yarısı

Crazy Little Thing
Tracy Brogan
Arkadya Yayınları
Kategoriler
Edebiyat / Roman
Edebiyat / Aşk
Katkıda Bulunanlar
Çevirmen Dilek Parsadan
Kitabın Tanımı
İki çocuklu bir anne olarak tek istediğim sadece huzur. Ortalıkta gezen çıtırlar yüzünden aldatılmış biri olarak bu kadarını hak ettiğimi düşünüyorum. Ancak çılgın bir teyzeniz ve çatlak kuzenleriniz varsa bu biraz zor.
Yalnızlar Ekspresi’yle Yalnızlar Kasabası’na gittiğim bu huzur yolculuğunda yeniden aşık olmak aklımda yoktu. Ta ki Bay Koşan Adam karşıma çıkana kadar. Yani yanık tenli, bol kaslı bir doktordan kim etkilenmez ki…? Aşk hayatımın ilk yarısı maalesef bol gözyaşı ve hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Ara fragmandan sonra şimdi filmin ikinci yarısı başlıyor. Kim bilir, belki de bu sefer sırtımı güven içinde yaslayabileceğim biri çıkmıştır karşıma… Haydi, koltuklarınıza kurulun, Aşkın İkinci Yarısı başlıyor.
Ödüllü yazar Tracy Brogan, Aşkın İkinci Yarısı ile hayatın bizi sınadıktan sonra mucizelerle kucakladığını mizah dolu bir dille anlatıyor. Her sayfasında güleceğiniz bu kitap sizi umudun kapılarına götürecek…
ALERJİK HASTALIKLARDAN KORUNMAK 9 ÖNERİ

Söz konusu alerji olunca, akla hep ilkbahar geliyor oysa sonbaharda da bu tür rahatsızlıklara sıkça rastlanabiliyor. Birtakım risk faktörleri nedeniyle alerjik bünyeye sahip kişiler sonbaharda da sokağa çıkamayacak hale gelebiliyor. Ancak alınacak önlemler ve tedavi yöntemleri kişilerin bu süreci konforlu bir şekilde atlatmasına yardımcı oluyor.
Memorial Antalya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Necla Songür, sonbahar alerjileri ve korunma yolları hakkında bilgi verdi.
Güneşten maksimum yararlanmak gerekiyor
Yaz döneminden sonbahara geçiş ve ısı değişimi gibi faktörler büyük önem taşır. Çünkü sonbaharda doğadaki kış hazırlığı ile birlikte insanlarda da bedensel değişiklikler ortaya çıkar. Dolayısıyla insan ile doğa arasında birbirine uyum süreci başlar. Yazın sürekli açık havada geçirilen zamanların ardından, sonbaharın gelmesi ve havaların aniden soğumasıyla yeniden kapalı ortamlara dönüş başlamaktadır. Dolayısıyla güneşten daha az yararlanılır oysa sonbaharda da güneşin faydalı etkilerinden yararlanmak çok önemlidir.
Depresyona yol açabilir
Mevsim sonbahar olsa da dışarıda zaman geçirmek hem güneşten daha fazla yararlanmaya, hem de mevsimsel depresyondan korunmaya yardımcı olur. Çünkü bazı hormonlar, bu mevsimde güneşin azalmasıyla birlikte daha çok salgılanır. Bu da kişiyi daha depresif bir duygu durumuna sokar. Ancak bu dönemde özellikle solunum yolu alerjsi olan kişilerin çevresel faktörlere karşı kendilerini korumaları gerekmektedir.
Alerjiyi tetikleyen çevresel faktörlere dikkat etmek gerekiyor
Sonbaharda alerjik reaksiyonların ortaya çıkmasını tetikleyen başlıca alerjenler ev tozu akarlarıdır. Bir diğer neden de nem faktörüdür. Yağmurların artıp, özellikle de dökülen yaprakların nemli ortamda kalması küf mantarı sporlarının ortaya çıkmasına yol açar. Bu mantarlar rüzgarla yayıldığından, açık havada bulunmak küf mantarı alerjisi olan kişilerin şikayetlerini artırabilir. Ayrıca bu dönmede alerjik reaksiyonları tetikleyen bir diğer önemli alerjen ise yabani otlardır. Ağustos ayı ortasından başlayan ve Kasım ayı sonlarına kadar devam eden yabani otlardan yayılmaya başlayan polenler, yağışlarla birlikte artan küf mantarı sporları ve kapalı mekanda oluşan ev tozu akarları çevresel faktörler ile buluşarak üst solunum yolu alerjilerini ve astımı tetikler.
Bu belirtilere dikkat!
-Gözlerde kaşıntı ve sulanma
-Burunda tıkanıklık
-Aşırı burun ya da geniz akıntısı
-Boğazda kaşıntı ya da takılma hissi
-Kuru öksürük
-Kronik yorgunluk
-Nefes darlığı
-Uzayan ya da geçmeyen kronik öksürük
-Göğüste hırıltı ya da ıslık sesi
-Tam göğsün ön tarafında kaşıntı hissi
Alerji tedavisinde ilk yapılması gereken şey korunmadır
Sonbaharda, havaların serinlemesi, ani ısı değişimleri, artan hava kirliliği ve salgına sebep olabilen virüs enfeksiyonları ile solunum sistemi alerjileri tetiklenir. Alerjik bünyeli kişiler bu dönemde çok dikkatli olmalı ve özellikle solunum yolu alerjisi olanlar çevresel faktörlere karşı kendilerini korumalıdır. Öncelikle alerjinin sebebi bulunmalı, polenlerin yoğun olduğu dönemde pencereleri kapalı tutmalı, ev içinde havalandırma sistemleri ve hava filtreleri kullanılmalı, polenlerin yoğun olduğu 10:00 ile 16:00 saatleri arasında mümkün olduğunca dışarıda bulunulmamalı, dışarıdan eve gelindiğinde duş alınmalı, bütün kıyafetler değiştirilmeli, polenlerin çok olduğu yerde spor yapılmamalı, ağız ve burunu koruyan maske kullanılmalıdır.
Astım hastaları risk altında
Bu dönemde enfeksiyonlar çok daha fazla öne çıkmaktadır. Çünkü havadaki ısı değişimi viral ve bakteriyel enfeksiyonların ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Özellikle astım ve solunum yolu alerjisi olan kişilerin her türlü solunum yolu enfeksiyonlarına karşı, alerjisi olmayan kişilere göre çok daha fazla dikkat etmesi gerekir. Çünkü bu kişiler daha kolay gribe yakalanabilir. Grip, mevcut alerjileri tetikliyor ve kişi hem grip hem de alerji ile mücadele etmek durumunda kaldığı için vücudun savunma sistemi de düşer. Savunma sistemindeki zayıflama hastalığın daha geç iyileşmesine ve daha fazla ilaç kullanımına neden olduğu gibi kronikleştiği takdirde yaşam kayıplarına bile yol açabilir.
Alerjik rahatsızlıklardan korunmak için 9 öneri
1.Vücut direncini güçlendirmek için balık, süt, yumurta, kırmızı ve beyaz et gibi proteinden zengin gıdaların tüketilmesine özen gösterin.
2.Protein grubunun yanı sıra yeşil yapraklı mevsim sebzeleri, süt ve yoğurt gibi kalsiyum ağırlıklı besinlerin ihmal etmeyin
3.Depolarda bekletilmiş ve dondurulmuş gıdalardan mümkün olduğu kadar uzak durun
4.Mevsimine uygun meyve-sebzelerden tüketin
5.Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek için probiyotik, vitamin ve mineral takviyeleri alın
6.Günde en az 6-7 saat uyumaya çalışın
7.Gün içinde fırsat buldukça açık havada temiz havadan ve güneşten faydalanın
8.Haftada en az 5 gün spor yapın. Özellikle alerjik kişiler için tavsiye edilen yüzmeyi tercih edin
9.Sonbaharda da hava şartlarına uygun kıyafet seçin, ısı değişimlerinin olduğu süreçte ne çok kalın ne de çok ince giyinin
06 EYLÜL TARİHTE BUGÜN

06 Eylül
Tarihte Bugün Yaşanan Olaylar
1422-II. Murat, İstanbul kuşatmasını sona erdirdi.
1901-ABD’nin 25. başkanı olan William McKinley, Leon Czolgosz adlı bir anarşist tarafından Buffalo, New York’ta vurularak öldürüldü. Yerine yardımcısı Theodore Roosevelt geçti.
1915-Bulgaristan, İttifak Devletleri’yle antlaşma imzaladı ve I. Dünya Savaşı’na dahil oldu.
1922-Balıkesir, Yunan işgalinden kurtuldu.
1922-inegöl, Yunan işgalinden kurtuldu.
1930-Arjantin’in radikal Başkanı Hipolito İrigoyen askeri darbeyle devrildi.
1938-Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu kuruldu.
1939-Erzurum’a ilk tren girdi.
1939-Nazi Almanyası tüm Yahudi vatandaşların Sarı Yahudi yıldızı taşımasını zorunlu kıldı.
1955-İstanbul’da 6-7 Eylül Olayları. Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin bombalandığı yolundaki yanlış haber gerekçe gösterilerek başlatılan ve iki gün süren İstanbul ve İzmir’deki gösteriler, Rumlara yönelik bir tahrip ve yağma hareketine dönüştü. İstanbul ve İzmir’de sıkıyönetim ilan edildi.
1960-Türk Milli Güreş Takımı, Roma Olimpiyatları’nda serbest güreşte 4 altın, 2 gümüş madalya aldı.
1962-Iğdır’da deprem. 5 bin ev yıkıldı, 25 bin kişi evsiz kaldı.
1975-Diyarbakır Lice’de deprem. 2.385 kişi öldü.
1977-Yumurtalık’tan dış ülkelere ilk petrol sevkiyatı başladı.
1980-12 Eylül darbesi öncesinde Konya’da Kudüs Mitingi yapıldı.
1980-Sovyetler Birliği, Güney Kore Havayolları’na ait Boeing 747 uçağını düşürdü, 249 kişi öldü.
1986-İstanbul’daki Neve Şalom Sinagogu’na düzenlenen terörist saldırıda 21 kişi öldü, 4 kişi yaralandı.
1987-Cumhuriyet tarihinin 3. referandumunda, 1982 Anayasası’na eski politikacılar için konulan yasağın kaldırılıp kaldırılmaması oylandı. YSK, kesin sonuçları yüzde 50,16 evet, yüzde 49,84 hayır olarak açıkladı.
2005-MacGyver adlı Amerikan dizisinin 3. sezon DVD’si çıktı.
2008-Mısır’ın başkenti Kahire’nin yakınlarında “Muqattam tepeleri”nden kopan kayalar evlerin üzerine düştü; 18 kişi öldü, 22 kişi yaralandı. Aynı bölgede 1993’te gene kayalar yuvarlanmış ve 30 kişi ölmüştü.
2012-Afyonkarahisar’da bulunan askeri depoda meydana gelen patlamada 24 asker yaşamını yitirdi.
Tarihte Bugün Doğanlar
1757-Marki de La Fayette (Marie-Joseph Paul Yves Roch Gilbert du Motier), Amerikan Devrimi’nde İngiliz sömürgeciliğine karşı Amerikalıların yanında savaşarak ünlenen Marki, Fransız Devriminde de devrimci burjuvazinin safında yer alarak Fransa’nın en güçlü kişilerinden biri oldu.
1766-John Dalton, İngiliz kimyacı ve fizikçi (ö. 1844)
1897-Tom Florie, ABD’li futbolcu (ö. 1966)
1913-Leônidas da Silva, Brezilyalı futbolcu (ö. 2004)
1928-Fumihiko Maki, Japon bir mimar
1943-Roger Waters, Pink Floyd grubunun vokalisti, besteci, İngiliz müzisyen.
1965-John Polson, Avustralyalı yönetmen
1969-CeCe Peniston (Cecelia Peniston), ABD’li kadın şarkıcı
1971-Dolores O’Riordan, İrlandalı şarkıcı
1973-Carlo Cudicini, İtalyan futbolcu
1976-Naomie Harris, İngiliz oyuncu
1987-Emir Preldzic, Türk basketbolcu
Tarihte Bugün Ölenler
1566-Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı padişahı (d. 1494)
1907-Sully Prudhomme, Nobel ödülü almış Fransız şair ve yazar (d. 1839)
1980-Eşref Şefik, Türk spor spikeri ve yazar
1982-Azra Erhat, Türk yazar (d. 1915)
1991-Fahrelnisa Zeid, ressam (d. 1901)
1992-Cevat Kurtuluş, Türk sinema oyuncusu (d. 1922)
1998-Akira Kurosawa, Japon yönetmen (d. 1910)
2007-Luciano Pavarotti, İtalyan tenor (d. 1935)
Türkiye nüfusunun eğitim kalitesi
İktidar, tüm orta eğitim kurumlarını İmam Hatipleştiriyor. Partili Cumhurbaşkanı, modern dindar, dininin, dilinin, ilminin, kininin, kalbinin davası olan bir nesil yetiştirmeyi hedefliyor.
Oysaki Almanya’yı Almanya yapan endüstri meslek liseleridir. Türkiye İmam Hatiplerle sorun çözemez. Devlet kadroları ve Diyanet işleri olmasa, İmam Hatipliler ekmeğini taştan çıkaramaz! Üretmeyen bir nesil Türkiye’yi ileriye taşıyamaz!
Dolayısıyla da Atatürk Cumhuriyeti fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller yetiştirmeye mecburdur. Türk eğitim sistemi sözde değil, özde ‘milli’ olmalıdır!
TÜRKİYE’NİN DİNAMİKLERİ
Türkiye’yi ileriye taşıyacak dinamikleri belirlemek ve bu dinamiklerde yoğunlaşmak önemlidir. Eğitimi bu dinamiklerin ilk sırasına koymak gerekir. Türkiye’nin en önemli potansiyeli genç nüfusu ve insan gücüdür. Bu nedenle de bu nüfusun eğitimi, ülkenin gelişimi açısından olmazsa olmaz bir gerekliliktir.
Konuya, fiili olarak bütçeden eğitime ayrılan pay üzerinden bakmak yetmez! Zira eğitim, rakamların ötesinde doğrudan insana değen bir olgudur. Örneğin 2015 yılı itibariyle bütçeden eğitime ayrılan pay önceki yıllara göre artmıştır ancak 80 milyar liralık bu bütçenin yüzde 80’e yakını personel giderlerine harcanmaktadır. Eğitimin kalitesine dönük bir yatırımdan söz etmek mümkün değildir. Kaldı ki bütçeden eğitime ayrılan pay yükselmekle birlikte hâlâ Avrupa ülkelerinin gerisindedir.
Kaliteli eğitime ulaşmak için etkin bir model kurulmalı ve gençlere olanak verilmelidir. Türkiye’nin en önemli meselesi, eğitimde çok daha ileriye gitmek olmalıdır. Okul öncesinde başlayıp üniversiteye kadar giden eğitimin her aşamasının çok daha iyi olması gerekiyor. Eğer Türkiye, Uzakdoğu ülkelerindeki ekonomik başarılara ulaşmak istiyorsa, çok daha kaliteli bir eğitim vermesi gerekiyor.
Türkiye’de fırsat verildiği takdirde insanların eğitimde ilerlediğini görmek mümkündür. Aslında fırsat sunulduğunda tüm Türk gençleri eğitime sarılıp başarılı olmak için çırpınıyor.
EĞİTİMDE KALİTE
Eğitimin kalitesi arttıkça bu aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel rekabet edebileceği bir ürüne de dönüştürülebilir. 2015 itibariyle Türkiye’de 48 bin civarında yabancı öğrenci vardı. Bu rakamın 250 bin olmaması için hiçbir sebep yoktur. Türkiye Bu öğrencilere bir yıllık staj imkânı da sağlarsa gelecekte bu katkının çarpan etkisini görebilir.
Örneğin Türkiye’de okuyan Nijeryalı bir mühendislik öğrencisi mezun olduğu zaman, Nijerya’da taahhüt işleri yapan bir inşaat şirketinde çalışabilir. Türkçe ve İngilizce konuşabilen Nijeryalı mezun, uluslararası ilişkiler bakımından, diploması açısından Türkiye’nin globalleşmesine çok destek olabilir.
Türkiye, eğitimde Kuzey Avrupa ve Uzakdoğu eğitim kalitesine doğru yönelmezse, yani o başarı eğilimini tutturamazsa Türkiye’nin geleceğine ilişkin anlamlı bir iyimserliğe sahip olunamaz. Kaliteli eğitim, olmazsa olmazdır.
Geleceğe dönük vizyonda altyapının yol, köprü, baraj değil, bilim ve teknolojideki öncü konum olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gereklidir. Türk insanının hasletlerine güvenmek gerekir. Türkiye’yi geleceğe taşıyacak olan da bu girişimci, cesur ve reflekslerini iyi kullanan insan gücü olacaktır.
Türk insanının dünyanın her yerine gidip ekmeğini taştan çıkarma konusunda başka hiçbir ülke vatandaşında bulunmayan özellikleri vardır. Bu belki de Türk insanının göçer kültüründen gelen bir özelliğidir. Geçmişte Koreliler de benzer bir eğilim içindeydiler. Ancak ilk zamanlar petrol ülkelerinin işgücü olan Koreliler, kendi memleketleri zenginleştikçe ülkelerine dönmüşlerdir. Şimdilerde benzer bir eğilim Çinlilerde görülmektedir.
Türk insanı da 1960’ların başında çoluk çocuğunu bırakarak Almanya, Hollanda, Avusturya, Fransa, Belçika gibi ülkelere gitmiş, daha sonra ailelerini yanlarına alarak bu ülkelerde bir yaşam kurmuştur. Söz konusu olan sadece emek yoğun işgücü değildir. Türkiye zenginleşemediği için gurbetçilerimiz memleketimize geri dönememektedir.
Bugün dünyada taahhüt sektöründe en büyük iş hacmine, Çinli ve Türk müteahhitler sahiptir. Türkler bazı şeyleri çok çabuk öğreniyor, çok çabuk adapte oluyor ve inanılmaz kurumsal başarılar ortaya koyuyorlar. O yüzden Türkiye eğitimli ve kaliteli işgücü yetiştirmek zorundadır.
MUKAYESELİ ÜSTÜNLÜK
Ancak Türkiye’nin, geleceğine dönük bilimsel araştırmalarla mukayeseli üstünlüğü olan, rekabet edebileceği sektörleri belirleyerek bu sektörlerde AR-GE potansiyelini artırması ve geliştirmesi gerekiyor. Amerika gibi bir dünya lideri bile her yıl üniversitelere milyarlarca dolar araştırma siparişleri vererek vizyonunu belirlemeye özen gösteriyor.
Türkiye’nin son yıllarda gösterdiği ekonomik başarının katlanarak artması için eğitim ve strateji çalışmalarına gerek vardır. Atatürk’ün “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller” idealinin her zamankinden daha önemli olduğunu dikkate almak gerekiyor. Türkiye’nin dünya ekonomisi içinde ilk on ülke içinde yer alma hedefi imkânsız değildir. Ancak bu hedefe genç bir nüfusa sahip olan ülkemizin bilimsel temelli eğitime vereceği önemle varılabilir.
Ülkenin eğitim kalitesinin arttırılmasının yanı sıra gençlerin kendi içsel eğitimine de önem vermeleri çok değerlidir. Gençlerin kendilerini geliştirmesi kadar çevresine ve ülkesine faydalı olması da çok önemlidir. Böylelikle tüm toplumun kazanacağı muhakkaktır.
Türk gençliği kendine güvenmelidir. Gençlik aklını kullanmalı; ne istediğini, ne yapmak istediğini bilmelidir. Öncelikle inanmayı, sonra çalışmayı ve hiç vazgeçmemeyi seçmelidir. Unutulmamalıdır ki yaşam 100 metrelik bir yarış değil, 42 kilometrelik bir maratona benzer. Bu maraton sırasında iniş ve çıkışlar tabii ki olacaktır.
Sözün özü: Ey Türk gençliği! Siz hedefe vardığınızda başarıyı elde edeceğinizi bilerek hareket edin. Hayal kurmaktan da asla vazgeçmeyin!
Almanyalı Türkler Ne Yapsın?
Alman vatandaşı olup da oy kullanacak Türkiye kökenli insanlara “Türkiye düşmanı siyasi partilere oy vermeyin. Yani Hıristiyan Demokratlara, Sosyal Demokratlara ve Yeşillere oy vermeyin!” şeklinde tüm dünyanın gözü ve kulağı önünde “Talimat!” verildi. Peki “Almanyalı Türkler” bu partilere oy vermezse hangi siyasi partilere oy verecek? Giderek oy oranı azalan ve bu sebeple epeydir hükümette yer alamayan Hür Demokratlara mı, yoksa yabancı, Müslüman ve Türk düşmanı Sol Parti (Links) ile Dazlakların partisine mi? Sanki bu “Talimat” buyrulmadan önce Alman siyasi yelpazesi incelenmemiş gibi.
Türkiye-Almanya ilişkileri tarihte olmadığı kadar kötü. 1980’li yıllardaki 12 Eylül ara döneminde de Türk-Alman ilişkilerinde benzer kopukluklar mevcuttu. Ama bugün ara dönem yok ve demokrasinin alabildiğine mevcut olduğunu ileri süren AKP iktidarı var.
12 Eylül döneminde de Türkiye’den kaçan o dönemin tabiriyle “anarşistler” Avrupa’da fink atıyordu. Hele de en fazla Türkiye kökenli insanların çoğunlukla yer aldığı Almanya, 12 Eylül döneminde de “anarşistler”in en fazla barındığı Avrupa ülkesiydi. Bugün de FETÖ sanıklarının çoğunluğu Almanya’da ve ABD’de. FETÖ elebaşısı ise ABD’de.
Almanya ile sürtüşme sürerken, ABD ile öyle aman aman bir sürtüşme yok. Oysa ABD’nin yaptığını hiçbir dost ve müttefik ülke yapmaz. Almanya’ya kızan Türkiye, İncirlik’teki Alman askerlerini ziyaret edecek Alman Parlamentosu Bundestag’ın “Savunma Komitesi” üyelerinin ziyaretine izin vermedi. Yeryüzünde Alman askerinin bulunduğu her ülkede askerlerini ziyaret yükümlülüğü bulunan Bundestag, İncirlik’e giremeyince Ürdün’e taşındı.
Bunun arkasından yıllar önce “NATO Hava Eğitim Sahası” olarak Türkiye’nin lobiciliği sayesinde kabul edilen Konya’daki eğitim sahasına Alman uçaklarının gönderilmesinde sorun yaşandı. Sonra buna “NATO şapkası altında” denilerek bir kılıf bulundu.
Alman asıllı “AmnestyInternational”ın bir temsilcisi, Büyükada’da toplantı yaptıktan sonra diğerleriyle birlikte “Terörist” oldukları gerekçesiyle tutuklandı. Buna, Türk kamuoyundan konuya hâkimolanlar dahiinanamadı. “Güdümlü” bir tutuklama gibi algılandı. Üstelik “güdümlü” tutuklamalar hakkında AKP iktidarının sicili temiz de değil. “Balyoz, Casusluk-Fuhuş, Islak İmza, Kafes vb” kumpas davaları ve güdümlü tutuklamalar henüz unutulmadı.
Almanya, “AB normlarına uygun olmadığı” gerekçesiyle Anayasa Değişikliği Referandumuna, “Demokratik Türkiye’nin AB üyesi olabileceği” gerekçesiyle, karşı idi. Bu durum, FETÖ’cülerin teslim edilmemesi, Suriyeli Sığınmacılarla ilgili olarak AB adına Türkiye ile yapılan anlaşmaya AB’nin yeterli özeni göstermemesi, Türk bakanların Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde Anayasa Referndumu öncesi yapacakları toplantılara izin verilmemesi gibi nedenlerle Türkiye de öfkelenerek Almanya’ya karşı palayı sıyırdı!
Tekrar Türkiye-ABD ilişkilerine dönelim. FETÖ elebaşısı ve kendisine en yakın adamları ABD’de. ABD, Suriye’de alenen Türkiye’nin altını oyan bir faaliyet içinde. PKK-YPG terör örgütünü eğitip donattı, Suriye’deki kendi kara kuvveti gibi kullanıyor. Suriye’nin geleceğinde PKK-PYD-YPG organizasyonlu bir oluşumun temelleri atıldı, katları hızla yükseliyor.
Irak’ta da durum farklı değil. Katar krizinde de ABD’nin olmadığı söylenemez. Hal böyle iken ABD’nin İncirlik’teki üssüne kimler ve ne zaman gelecekler karışılmıyor. Üstelik buradan kalkan ABD uçakları ve İHA’ları Suriye ve Türkiye üzerinde uçarak, muhtemelen PKK’ya bile istihbarat veriyordur. Yani ABD’nin yaptıklarının yanında aslında Almanya’nınkiler devede kulak. Ama ABD’ye sadece arada bir “Eey Amerika!” deniyor o kadar! Bu çifte standart neden?
Son Söz:Almanya’daki Türklere “Sosyal demokratlara veya Yeşillere oy verin!” diyen bir milliyetçiyim. Zira Almanyalı Türklerin can ve mal güvenliğinin teminatı bu kesimdir. Türk-Alman ilişkilerindeöncelik, Almanyalı Türklerin güvenliğidir. Kamu diplomasisini, Türkiye’deki “algı yönetimi” gibi yurt dışında da başarıyla uygulamayı düşünmeliyiz. Yoksa, “Onlar gâvur, yurt içindeki gibi her dediğimize inanmazlar!” diye yorumlanabilir!
YARGI MENSUPLARINA BAŞARILAR DİLİYORUM

Belediye Başkanı Seyfi Dingil, Yeni Adli yılın başlaması dolayısı ile İskenderun Adliye Sarayında düzenlenen açılış törenine katıldı.
Başkan Seyfi Dingil, demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti prensiplerinin temel ilke kabul edildiği ülkemizde adalet hizmetinin hızlı ve tarafsız bir şekilde tesis edilmesi için fedakârca çalışan yargı mensuplarımız, toplumumuzun huzur ve refahı için son derece önemli bir görev ifa etmektedirler” dedi.
Tüm yargı mensuplarına görevlerinde başarılar dileyen İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil,”Yeni başlayan adli yılda devletimiz ve milletimizin en büyük güvencelerinden biri olan yargı erkimizin, insanlarımıza adalet, barış ve mutluluk getirmesini temenni ediyorum. Yargı organları ve mensuplarının, hukuk devleti prensibinden ödün vermeden, çalışmalarını sürdürmeleri hepimiz için güven vesilesidir” diye konuştu.
İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil,” Bu düşüncelerle; adaletin tesisi için fedakârca görev yapan başta hâkim, savcı ve avukatlarımız olmak üzere adalet sistemimiz içerisinde görev yapan tüm yargı çalışanlarımıza görevlerinde başarılar diliyor, görevi başında şehit olan yargı mensuplarımızı rahmetle yâd ediyor, yeni adli yılın ülkemize, milletimize ve yargı mensuplarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum ”şeklinde konuştu.
Başkan Seyfi Dingil daha sonra yargı mensupları sohbet ederek başarı dileklerini iletti.
“Hatay’ın 4. teşvik bölgesinden, 5. teşvik bölgesine alınması gerekmektedir”

Hatay’ın 5. teşvik bölgesinde olması gerektiğini belirten KAGİD Başkanı Rana Atalay, HBB’nin başlattığı “Hatay Halkı Hakkını Arıyor” imza kampanyasına destek verdi.
Hatay Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Rana Atalay “Suriye’de yaşanan iç karışıklık son 6 yılda kentimizin ekonomisinde deprem etkisi yaratmıştır. Hatay’ın en önemli dış pazarı olan Ortadoğu’ya kapılar kapanmasıyla bu etki ilimizi daha da sarstı” dedi.
İller Bankası’dan kişi başına düşen pay hesaplanırken Hatay nüfusunun 1 milyon 555 bin kişiye göre pay verildiğine işaret eden Rana Atalay “Ancak ilimizde 500 bine yakın Suriyeli’nin de yaşadığını göz önünde tuttuğumuzda nüfus 2 milyon kişiyi aşmaktadır.
Hatay, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, yüzde 17.70’lik işsizlik oranı ile 76. sırada yer almaktadır. Bu bağlamda ekonomik olarak zor günler geçiren Hatay’ın 4. teşvik bölgesinden, 5. teşvik bölgesine alınması gerekmektedir” diye konuştu.
Hatay 5. teşvik bölgesine geçmesi halinde her yıl 10 milyar dolar yatırım, yaklaşık 12 bin kişiye iş imkânı sağlanacağına dikkat çeken Rana Atalay şunları kaydetti: “Bu da işsizliğin yüzde 2 azalması, hane gelirinin yüzde 20 artması demek olur. Hatay Kadın Girişimciler Derneği olarak devletimizin bu çağrıya kayıtsız kalmayacağını düşünerek Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı “Hatay Halkı Hakkını Arıyor” imza kampanyasını destekliyor, kampanya sürecinde tam 500 bin imza verdiği söylenen halkımıza da teşekkür ediyoruz.”
HBB’NİN MAHALLE ŞENLİKLERİ BAŞLIYOR

Hatay Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren HBB Şehir Tiyatrosu, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin il geneline yayılması amacıyla Mahalle Şenlikleri adı altında birbirinden renkli gösterileri Hatay halkına sunmak için hazırlıklara başladı.
BİRBİRİNDEN GÜZEL VE EĞLENCELİ OYUNLAR HATAYLILARIN BEĞENİSİNE SUNULACAK
Birbirinden güzel ve eğlenceli oyunlarıyla Hatay halkının gönlünde taht kuran HBB Şehir Tiyatrosu oyuncuları, geleceğimizin teminatı olan çocukların sanatı sevmeleri amacıyla birbirinden renkli gösterilere imza atacak. 13 Eylül’den itibaren başlayacak olan ve yıl boyunca devam etkinliklerine edecek olan HBB Şehir Tiyatrosu, Mahalle Şenlikleri’nde eğlenceli oyunlar, skeçler ve komedi oyunlarını Hatay halkıyla buluşturacak.
Hafızalara renkli sahnelerle kazınacak ve 7’den 77’ye herkesin katılabileceği eğlence programı;
13 Eylül Çarşamba Günü saat 18.00’de Dörtyol ilçesi Yeniköy Mahallesi AhmedYesevi Meydanı
14 Eylül Perşembe günü saat 18.00’de Samandağ Şeyh Hıdır Alanı
15 Eylül Cuma günü saat 18.00’de Antakya Kuruyer Köy Meydanı
16 Eylül Cumartesi günü saat 18.00’de Defne ilçesi Dermaşta Sosyal Yardımlaşma Tesisleri
18 Eylül Pazartesi günü saat 18.00’de İskenderun Üçağaç Derneği Binası Karaağaç
19 Eylül Salı günü saat 18.00’de Kırıkhan Özyörükler Mahallesi Park Alanı
21 Eylül Perşembe günü saat 18.00’de Altınözü Yarseli Mahallesi İlkokulu Önü (Pazar yeri)
22 Eylül Cuma günü saat 18.00’de İskenderun Pınarbaşı Mahallesi Eski Sebze Hali’nde gerçekleştirilecek.
“Her Atatürkçü Dünya Rekoru onurunu yaşamalıdır…”
SARI ZEYBEKLER KOMİTESİ BAŞKANI NEVZAT KURT :

29 Ekim’de Atatürk portresi ve K. Atatürk imzası yaparak Dünya Rekoru kırmak için düğmeye basan İskenderun Sarı Zeybekler Komitesi toplantılarına hız kesmeden devam ediyor..
Katılımın yoğun olduğu toplantıda, dünya rekorunun kırılabilmesi için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğinin tartışıldığı toplantıda konuşma yapan Sarı Zeybekler Komitesi Başkanı Nevzat Kurt tek hedeflerinin 29 Ekim’de İskenderun Anıt Alanında yapılacak etkinlikle kırılması hedeflenen 6002 Gönüllü ile dünya rekoru ile Atatürk’ü dünyaya tanıtmak olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Bizler Sarı Zeybekler Komitesi olarak vizyonumuz; Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ilke ve devrimlerinin izinden gitmek ve bu doğrultuda sosyal projelere imza atmaktır.
Kuruluş felsefemiz 6002 gönüllü ile Atatürk Portresi ve K. Atatürk imzası yaparak dünya rekoru kırma denemesi için kurduğumuz komite, 30’u Genç Sarı Zeybek, 110’da yetişkinlerden oluşan toplam 140 gönüllüden oluşacak… Tamamen gönüllülük esasına yönelik oluşturduğumuz bu komitemizde her kesimden, her görüşten insanlar olduğu gibi, 29 Ekim’de kitleler halinde İskenderun’a gelerek dünya rekoru denememize destek olacak Atatürk Sevdalıları da bulunmaktadır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını dünyaya bir kez daha duyurmak adına yaptığımız bu etkinlikte komitemize üye olan arkadaşlarımızdan tek bir şey istedik… Herkes siyasi kimliğini, ideolojisini, partisini, kurumunu, sivil toplum örgütünü bu etkinlik çalışmalarında bir kenara bırakarak hareket etmeleri konusunda uyardık. Bütün katılımcılarımız da bu uyarımıza olumlu olarak yanıt vererek aramızda olmayı kabul ettiler…
Biz herhangi bir partinin, kurumun, kuruluşun ve sivil toplum örgününün uzantısı, arka bahçesi veya devamı değiliz. Bizler bu oluşumların üstünde ve tek amaçları MUSTAFA KEMAL ATATÜRK olan bir komiteyiz. Bizim önümüzde veya bizleri yönlendiren herhangi bir üst akıl olmadığı gibi, alınan her karar demokratik seçimle komitemiz üyelerinin oy birliği ile alınmaktadır.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda yapmayı planladığımız bu dünya rekoru etkinliğine sadece Hatay halkını değil, tüm Türkiye’yi aramızda görmek istiyor ve bu gurur gününe davet ediyoruz…
Her ATATÜRK sevdalısı, Atatürk adına kıracağımız dünya rekoru onurunu mutlaka yaşamalıdır…”
Toplantı sonunda komite üyelerinden Meral Delatioğlu, Komite Başkanı Nevzat Kurt’a altın bir Atatürk rozeti hediye etti.
İSKENDERUN ZABITASINDAN BAŞKAN SEYFİ DİNGİL’E ZİYARET

İskenderun Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri zabıta haftası dolayısı ile İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil’i makamında ziyaret etti.
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil, İskenderun Belediyesi zabıta müdürlüğü ekiplerinin kent genelinde başarılı çalışmalara imza attığını belirtti.
ÖNEMLİ BİR GÖREVİ İFA EDİYORSUNUZ
İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil,”Sizler çok önemli bir görevi ifa ediyorsunuz. Yaptığınız hizmet çok geniş bir toplum kesimini ilgilendiriyor. Ziyaretinizden dolayı çok mutluyum. Ağır ve önemli bir görevi yerine getiriyorsunuz. Sizler görevinizi özveriyle yürütürken biz her zaman sizin yanınızdayız ve size güç vermeye hazırız. Halkımızla iç içe ve temas halindesiniz. Hep birlikte halkımıza en iyi şekilde hizmet etmeye devam edeceğiz. Size bu önemli görevinizde başarılar diliyorum. Haftanızı içtenlikle kutluyorum” şeklinde konuştu.
24 SAAT GÖREV BAŞINDAYIZ
İskenderun Belediyesi Zabıta Müdürü Bekir Aksoy ise İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil’e desteklerinden dolayı teşekkür ederek,”Zabıta Müdürlüğü personelleri olarak bize göstermiş olduğunuz büyük destekten ve bize olan güveninizden dolayı çok teşekkür ediyoruz. Belediyemizi en iyi şekilde güler yüzlü bir şekilde temsil etmeye çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
TORUNUNUN RESMİNİ ARIYOR

İskenderunlu ressam Zeynep Yüksek, son açtığı sergideki torununa ait resmin bir anda ortadan kaybolduğunu belirterek, “lütfen alan varsa getirsin. Benim için manevi değeri çok yüksek ‘’dedi.
Türkiye’nin çeşitli illerinde sergiler açan, resimlerinde farklı teknikler kullanan Zeynep Yüksek, 20 yıllık ressam olduğunu, ağırlıklı ahşap yakma tekniğini kullandığını belirti. Yüksek, ‘’son sergimde Maya Derin adlı çok sevdiğim ve şimdi 9 yaşında olan torunumun henüz bebekken çekildiği bir fotoğrafı tablo haline getirmiştim. Sergi sırasında bu resmin olmadığını fark ettim. Benim için çok önemli bir resim. Alan varsa lütfen geri getirsin.”şeklinde konuştu.




