Pazar, Aralık 14, 2025
No menu items!
Ana Sayfa Blog Sayfa 3064

FİLM;Suikastçı

0


Vizyon tarihi 15 Eylül 2017 (1s 51dk)
Yönetmen Michael Cuesta
Oyuncular: Dylan O’Brien, Michael Keaton, Taylor Kitsch devamı
Tür Gerilim, Aksiyon
Ülke ABD
Özet ve Detaylar
14 yaşındayken ailesini trajik bir trafik kazasında kaybeden Mitch’in hayatını trajediler bırakmaz. 23 yaşında kız arkadaşı Katrina’ya evlenme teklifi ettiği gün, bir grup terörist bulundukları yere silahlı saldırıda bulunur ve Katrina hayatını kaybeder. Yaşadığı bu talihsiz olaydan sonra intikam yemini eden Mitch, CIA Genel Müdür Yardımcısı Irene Kennedy tarafından işe alınır. Kennedy, Mitch’nin eğitilmesi için Soğuk Savaş gazisi Stan Hurley’i görevlendirir. Birlikte sivil ve askeri hedeflere yönelik gerçekleştirilen saldırıları araştırmaya başlarlar. Yaptıkları araştırmalarla, bir ajanın Orta Doğu’da 3. Dünya Savaşı’nı başlatmak istediğini keşfeden ikili, kendilerini tehlikeli bir mücadelenin içinde bulurlar.

KİTAP;Kelebek Adası

0


Sarah Jio
Pena Yayınları
Kategoriler
Edebiyat / Roman
Katkıda Bulunanlar
Editör Fatma Zeynep Öztürk, Gökçe Yavaş
Çevirmen Fatma Zeynep Öztürk
Kitabın Tanımı
Mavi kelebeklerin hikayesini bilir misiniz? Mavi kelebekleri her yerde göremezsiniz. Oldukça nadir görülürler. Sabah uyandığınızda, “Bugün mavi kelebekleri görmeye gidiyorum,” diyemezsiniz. Siz onları değil, onlar sizi bulur. Efsaneye göre bu kelebekler, değişimin habercisidir. Olur da gündoğumunda yolunuzu bir mavi kelebek keserse, bilin ki artık hayatınız eskisi gibi olmayacaktır. Ne hayatınız ne kaderiniz ne şansınız… Artık bildiklerinizi unutun. Belki bambaşka biri girer hayatınıza. Belki bambaşka bir yerde uyanırsınız. Ya da ilk kez adımınızı attığınız bir yerde kendinizi hiç olmadığınız kadar huzurlu ve evinizde hissedersiniz. Kaybolurken bulunursunuz. Geldiğinizi sanarken gittiğinizi görürsünüz. Hayata başka bakarsınız mavi bir kelebek kanat çırptığında, çünkü size başka bakıyordur artık hayat.

Çocuğunuz korkuyorsa bir sebebi var!

0

Çocukların kaygı ve korkularını, anne-babanın yanlış tutumu belirliyor. Çocuğun korkusunu ciddiye almamak, onu dinlemek ve sakinleştirmek yerine sorunu görmezden gelmek çocuğun kaygılarını artırıyor. İşe giden bir anne- babanın akşam döneceğini söylemek yerine birden ortadan kaybolması çocukta büyük endişeye yol açıyor.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd.Doç.Dr.
Mine Elagöz Yüksel, çocukların korku ve kaygılarının ortaya çıkmasında ebeveynlerin yanlış tutumların etkili olduğunu söyledi.

Korku ya da kaygının tıpkı mutluluk, üzüntü, öfke gibi normal bir his olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Biz büyükler gibi çocuklar da kimi zaman özellikle yeni veya bilinmeyen nesnelerden/ durumlardan korkarlar. Özellikle 2 yaş sonrası çocukların çevrelerini ve bununla beraber büyüklere göre yetersizliklerini daha fazla algılamaya başlamaları ile beraber korkuları da artar. Ancak büyüklerin aksine özellikle okul öncesi dönem çocukların gerek kendini ifade etmekteki yetersizlikleri, gerek hayal dünyalarının zenginliği, gerek zihinlerinde soyut kavramları bütünüyle algılayamamaları korkularıyla “normal” olarak baş edememelerine sebep olmaktadır” diye konuştu.

Tırnak yeme belirti olabilir

Yrd.Doç.Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Çocuğun kaygı duyduğu, çoğu zaman korktuğunu dile getirmesiyle net olarak anlaşılabileceği gibi kimi zaman tırnak yeme, okula gitmek istememe, inatçılık, içe kapanma ve hatta karın ağrısı gibi dolaylı belirtiler ile de karşımıza çıkabilir” uyarısında bulundu.

Çocukların yabancı bir kişi, yüksek ses, hayvanlar, havuz gibi var olan durumları tehdit olarak algılayabildiklerini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, şunları söyledi:
“Çocukların hayal dünyaları oldukça zengindir: Korsanlar, canavarlar, uzaylılar onları sıkça hayallerinde ziyaret ederler. Hayatlarında onlara endişe verecek olaylar yaşanıyor olabilir: Ayrılık, tıbbi müdahale, taşınma vb. Okul öncesi dönem çocukları oldukça kolay etkilenebilmekte olup ailenin ve arkadaşlarının korkuları kendisine “bulaşabileceği” gibi televizyon karakterlerinden, abla/abilerinin korkutmalarından etkilenebilirler. Bununla beraber şahit oldukları belki sadece duydukları bir şey korkmalarına sebep olabilir. Korkular zaman zaman şiddetlenebilir, örneğin en sık yaşanan korkulardan biri olan ayrılık anksiyetesi 1-3 yaş arası en yoğun olmakla beraber, daha büyük yaşlarda da okula başlama, farklı bir yerde konaklama gibi tetikleyiciler ile tekrar başlayabilir.”

Çocukların korkularıyla alay etmeyin

Ailelerin istemeden bazı yanlışlarla çocuğun kaygısını arttırdıklarını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Bir ebeveyn korkuyu bir zayıflık belirtisi olarak görebilir, bunun sonucu alay etme, küçümseme olabilir, örneğin ‘Erkek adam korkar mı?’ söylemlerine rastlamaktayız. Ailelerin çocuğun kaygıları nedeniyle ağlamasına tahammül edememeleri, sabırla beklememeleri sık karşılaştığımız bir durum. Mesela ayrılma korkusu yaşayan çocuğun ailesinin ayrılırken örneğin işe giderken döneceklerini söyleyerek vedalaşmak yerine bir anda ortadan yok olması daha sonra çocuğun kaygılarının artmasına neden oluyor” diye konuştu.

Hemen müdahale etmeyin

Kimi ailenin çocuğu korkutarak söz dinlemesini sağlamaya çalıştığını, kimi ailenin ise kendi korkuları nedeniyle çocuklarını oldukça sakınarak yetiştirmeye eğilimli olabilidiğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel “Örneğin korktuğunu ifade etmeyen ve ağlamayan bir çocuğa korkmuştur diyerek müdahalede bulunulabilir. Her iki yaklaşım da çocuklarda kaygıyı arttırabilir. Çocuk her problem yaşadığında müdahale edilmemeli, yardım talep etmesi beklenmeli ve çocuk yapabileceği şartlarda desteklenmelidir. Çocuğa dini eğitim yaşına uygun verilmelidir, örneğin soyut kavraması yeteri kadar gelişmemiş bir çocuğa cinlerden bahsetmek yahut korkulu masallar anlatmak kaygının artmasına neden olabilmektedir” uyarısında bulundu.

Korkan çocuğa nasıl yaklaşılmalı?

Her çocuğun farklı ve özel olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, çocuğun korkuyla başa çıkmasında kullanılacak yöntemleri de şöyle sıraladı:
“Bazı çocuk korkmaya daha yatkın olurken bazı çocuk daha cesaretli ve atılgan olabilir. Öncelikle aile çocuğa saygı duymalı ve onu kabullenip beklentilerini çocuğa göre ayarlamalıdır. Korkusu olan çocuğu zorlayarak ya da ısrar ederek korkuyla yüzleştirmeye çalışmak genellikle korkunun artmasına ya da yer değiştirmesine neden olur. Örneğin yabancı bir çocuktan ya da büyükten korkmuş bir çocuk onunla tanışmaya /oynamaya zorlanmamalıdır. Çocuğun alışması için gözlem yapmasına olanak sağlamak yeterli olabilir. Sarılmak, sırtını okşamak gibi fiziksel temaslar çocuğu oldukça rahatlatacaktır. Sakin bir ses tonu kullanarak korktuğunu anladığınızı gösterebilirsiniz. Çocuğun anlaşıldığını hissetmesi kendini ifade etme isteğini de arttıracaktır. Korkusu olan çocuğa ‘ağlama’, ‘geçer’ ya da ‘korkma’ demek fayda etmez.”

Kaygıları yatıştıran en önemli unsurun düzenli ve tahmin edilebilir bir hayat olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Bu nedenle değişik bir yere gidileceği zaman önceden haber vermek, o yeri anlatmak, belki yanında çok sevdiği bir oyuncağını da bulundurmak faydalı olabilir. Unutmamalıyız ki çocukların hayal dünyası kullanabildikleri kelimelerden daha geniştir. Bu nedenle bazen çocuğun yerine korkuyu adlandırmak gerekebilir. Çocukların yaşları küçüldükçe oyun konuşmaktan daha etkili olabilir. Bol kahkahalı saklambaç, ce-e gibi oyunlar ayrılık kaygısını yenmekte faydalıdır” diye konuştu.

Oyun yöntemi kullanılabilir

Ailenin de hayal dünyasını kullanması gerekebildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, “Örneğin şimşeklerden korkan bir çocuğa, bu şimşekleri bir kralın yarattığı bir hikaye anlatılabilir. Ya da canavarlardan korkan bir çocuğun eline “canavarsavar” verilebilir. Özellikle yaşanan bir olay sonrası başlayan korkularda bebeklerle- peluş oyuncaklarla kurulan canlandırmalar, yaratılan hikayeler çocuğun korkusunu atlatmasına yardımcı olacaktır. Bunlarla beraber çocuğun televizyonda izlediği içeriğin ailenin kontrolünde olması, etkilenebileceği içeriklerden uzak tutulması gereklidir” uyarısında bulundu.

Hayatının akışı etkileniyorsa uzmana danışılmalı

Okul öncesi dönem korkularının çoğunun gelişimsel olarak normal kabul edildiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel, çocuğun hayatının akışı etkilendiğinde mutlaka uzmana danışılması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Eğer ebeveynleri bu durumun normal olmadığını hissediyorsa, çocuğun bir travma sonrasında 1 ay geçmesine rağmen etkilenmesi devam ediyorsa, korkuları çocuğun arkadaş edinmesini engelliyorsa, okula gitmesine engel oluyorsa, uykudan uyanma, gün içi başka davranış problemleri yaşanıyorsa profesyonel yardım almakta fayda olabilir. Öncelikle bir çocuk-ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından durumun saptanması ve sebeplerinin araştırılması önemlidir. Örneğin okul reddinin altta yatan nedeni, okulda yaşanan bir durum olabileceği gibi ayrılma kaygısı da olabilir. Okul öncesi dönem korkularının tedavisinde sebebe yönelik aile eğitimi ve çocukla terapi ön plandadır.”

05 EYLÜL TARİHTE BUGÜN

0


05 Eylül
Tarihte Bugün Yaşanan Olaylar
1669-Girit, Osmanlı İmparatorluğu’nca ilhak edildi.
1698-Rus Çarı I. Petro, ülkesini batılılaştırma çabalarının bir parçası olarak, din adamları ve köylüler dışında sakal bırakan her erkeğe özel bir vergi yükümlülüğü getirdi.
1795-ABD ile Osmanlı İmparatorluğu arasında ABD’yi yıllık vergiye bağlayan ABD – Osmanlı Sözleşmesi imzalandı.
1800-Napoleon Bonaparte, Malta adasını İngiltere’ye bıraktı. (oysa adayı 1798’de İngilizlerden kendisi almıştı)
1839-Çin’le İngiltere arasındaki birinci Afyon Savaşı başladı.
1922-Alaşehir ve Susurluk düşman işgalinden kurtuldu (5 Eylül 1922)(Mestan Topaloğlu)
1930-Serbest Cumhuriyet Fırkası lideri Fethi Bey’in 4 Eylül’de İzmir’e gelişinden sonra, bazı kişiler gösteri yaparak Cumhuriyet Halk Fırkası binasını ve Anadolu gazetesi idarehanesini taşladılar.
1938-Atatürk, vasiyetnamesini yazdırdı. Vasiyet, Ankara 3. Sulh Hukuk Hakimi Osman Selçuk Selçuk tarafından 28 Kasım 1938’de açıldı.
1945-Çok partili düzene geçişin ilk partisi olan Milli Kalkınma Partisi kuruldu.
1950-Başvuru fazlalılığı yüzünden, üniversite giriş sınavı uygulaması başlatıldı.
1955-İstanbul Sultanahmet’te yeni Adliye Sarayı hizmete açıldı.
1957-Jack Kerouac’ın yazdığı Yolda romanı Amerika’da yayınlandı.
1960-Muhammed Ali (Cassius Clay), 1960 Roma Olimpiyatlarında altın madalya kazandı.
1963-20-21 Mayıs’ta askeri darbe girişiminde bulunan Albay Talat Aydemir, Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesince idama mahkûm edildi.
1972-Filistinli Kara Eylül Hareketi militanları, Olimpiyat Oyunları için Münih’e gelen İsrailli sporculara ateş açtı; bir sporcu öldü, biri ağır yaralandı, 9 kişi rehin alındı.
1973-Dünyanın en uzun karayolu tüneli, İsviçre’nin St. Gotthard yöresinde açıldı.
1973-Devlet Film Arşivi’nde yangın çıktı; Atatürk’ün tek kopyalı filmleri yandı.
1991-Nelson Mandela, Güney Afrika’da başkan seçildi.
2012-Afyonkarahisar’da bulunan askeri depoda meydana gelen patlamada 25 asker şehit oldu.
Tarihte Bugün Doğanlar
1847-Jesse James, Amerikalı haydut (ö. 1882)
1905-Arthur Koestler, Macar asıllı İngiliz yazar (ö. 1983)
1912-John Cage, ABD’li besteci, filozof, yazar ve baskıcı (ö. 1992)
1946-Freddie Mercury, Queen grubunun solisti (ö. 1991)
1951-Michael Keaton, ABD’li aktör
1967-Salih Kenan Şahin, Türk Siyasetçi, Doktor
1973-Kaan Tangöze, Duman müzik grubunun solisti
1976-Carice van Houten, Hollandalı tiyatro ve sinema oyuncusu
1990-Kim Yu-Na, Güney Koreli buz patenci
1991-Skandar Keynes, İngiliz aktör
1988-Nuri Şahin, Türk futbolcu
1995-Halil İçen
Tarihte Bugün Ölenler
1548-Catherine Parr, İngiltere kraliçesi (d. 1512)
1857-Auguste Comte, Fransız matematikçi (d. 1798)
1876-Manuel Blanco Encalada, Şilili siyasetçi, Şili’nin ilk devlet başkanı (d. 1790)
1877-Crazy Horse (Çılgın At), Lakota (Sioux) kızılderililerinin şefi (pusuda öldürüldü) (d. 1849)
1906-Ludwig Boltzmann, Avusturyalı fizikçi (d. 1844)
1993-Claude Renoir, Fransız görüntü yönetmeni (yönetmen Jean Renoir’ın yeğeni, ressam Pierre Auguste Renoir’ın torunu) (d. 1914)
1993-Samim Kocagöz, Türk yazar (d. 1916)
1997-Rahibe Teresa, Nobel Barış Ödülü sahibi Arnavut hayırsever (d. 1910)
2012-Ediz Bahtiyaroğlu, Eskişehirspor’da forma giyen Boşnak milli futbolcu. (d. 1986)

Büyük Zafer ve Gazi Mustafa Kemal

0

. Bazı zaferler, bir ülkenin kaderini belirler. Bazı zaferler sonsuza dek kutlanır. Tıpkı Başkomutan Mustafa Kemal’in liderliğinde, Türkiye Cumhuriyeti’ne giden meşakkatli yolda kazanılan Büyük Zafer’in 95. yılı Çarşamba günü tüm yurtta törenlerle kutlanan 30 Ağustos Zafer Bayramı gibi…
30 Ağustos 1922’deki askeri zaferi, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla taçlandırılarak bizlere armağan eden Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, tüm silah arkadaşlarını, İstiklal Savaşımızın tüm kahramanlarını, dünden bugüne tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyoruz!
30 Ağustos zaferi, Türk ordusunun kahramanlığını tarihe bir daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eseri yaratan milletin evladı, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olduğumuzdan, mutluluk ve bahtiyarlığımız sonsuzdur. Bu zafer, aziz milletimizin iftihar abidesi olamaya devam edecektir.
Bizlere özgürlüğümüzü armağan eden Ulu Önder Atatürk’ü, kahraman askerlerimizi ve zafer uğruna can veren şehitlerimizi asla unutmadık, unutmayacağız!
ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK
Zafer Bayramı, 30 Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar’da başlayıp Mustafa Kemal’in başkumandanlığında 9 Eylül 1922’de zaferle sonuçlanan bu harekât bir kurmay zekâsıdır. Bu büyük savaşın zaferle sonuçlanmasının aktörleri Mustafa Kemal Paşa’nın komutanlık niteliği, Türk halkının azim ve kararı, Sovyetler Birliği’nden ve Hintli Müslümanlardan gelen nakdi yardımlar ve özellikle Kastamonu İnebolu bölgesinin kahraman Türk kadınlarıdır.
Behiç Bey demiryollarını iyileştirerek asker sevkıyatını gerçekleştirmiştir. Bütün o yoksulluk içinde hem var olan hatlar harekete geçirilmiş hem de kısa hatlar inşa edilmiştir. Ayrıca, Fransa ve İtalya’dan da yardım alınmıştır. Fransızlar Ankara Antlaşması’nı yapıp Anadolu’dan çekilirken hemen hemen bütün savaş ağırlıklarını Türklere bırakmıştır.
30 Ağustos 1922’deki büyük askeri zafer aynı zamanda siyasi zaferdir. 30 Ağustos olmasaydı, 29 Ekim 1923’de olamazdı. 30 Ağustos Büyük Taarruz’u 29 Ekim 1923’te ilan edilecek olan Cumhuriyet’in mührüdür. 30 Ağustos zaferi ortaya çıkmamış olsa, 24 Temmuz 1923’te, Lozan’daki diplomasi zaferi söz konusu bile olamazdı. O nedenle 30 Ağustos çok önemli bir sonuçtur.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlığında yapıldığı için ‘Başkumandanlık Meydan Muhaberesi’ adıyla da bilinen Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir’e kadar takip edilmiş, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtulmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.
30 Ağustos 1922’deki büyük zafer ile vatanın kurtuluşu sağlanmıştır. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, yeni Türk Devleti’nin devletler arenası içinde tescili olmuştur. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir.
Büyük Taarruz, son 200 yıllık zaman dilimi içinde Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan ilk taarruz muharebesi olmuştur. Türk ordusu, dönemin koşulları içinde 14 gün gibi kısa bir sürede İzmir’e kadar yürümüştür.
Önce Başkomutan Mustafa Kemal inanmış, sonra bir millet inanmış ve zafer işte o zaman kazanılmıştır! Çünkü Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir millettir. 30 Ağustos günü aziz milletimiz ‘Ya istiklal ya ölüm’ diyerek çıktığı yolda hedefine ulaşmış, bu topraklarda yaşayan insanların asla tutsak yaşamayacağını bütün dünyaya göstermiştir. Bu zafer ile halkımızın yaktığı adalet ışığı mazlum milletlerin de tutsaklık zincirlerini kırarak özgürlüğe kavuşmasına ilham vermiştir.
Özgürlüğe ve bağımsızlığa olan aşkımız halen 30 Ağustos 1922 günü kadar canlıdır. Bu ülkenin bütün yurttaşları eşit haklara sahip olarak yaşayacak, adalet hâkim olacak ve iktidar da halka saygı duyarak, halka hesap vererek görevini yerine getirecektir. Bağımsızlığın ve özgürlüğün teminatı adalettir. Bu topraklarda 95 yıl önce ‘Ya istiklal ya ölüm’ diyen ruh, adalet mücadelesinin daimi ateşidir. En büyük zafer birlik olmaktır!
TÜRK ULUSUNUN YENİDEN DİRİLİŞİ
Kurtuluş Savaşı sırasında ordularımız işgalci güçlere son darbeyi vurmak için harekete geçmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 20 Temmuz 1922’deki oturumunda Mustafa Kemal’e başkomutanlık yetkisi vermiştir. Bundan sonra taarruz hazırlıkları gizlice sürdürülmüş ve Ağustos ayının 26’sını 27’sine bağlayan gece Büyük Taarruz Afyon’da başlamıştır. Dumlupınar Meydan Muharebesi ile düşman birliklerinin imha edilmesinin ardından bu taarruz zaferle sonuçlanmıştır.
30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin canından daha aziz bildiği vatan topraklarında bağımsız yaşama iradesinin tüm dünyaya ilanıdır. 30 Ağustos 1924 tarihinde ise Dumlupınar’ın Çal Köyü yakınlarında Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün katıldığı bir törenle ‘Başkumandan Zaferi’ adıyla yapılan kutlamalarda Atatürk, milli ruhun canlı tutulmasının önemine vurgu yapmış ve ‘Meçhul Asker Abidesi’nin temelini eşi Latife Hanım ile birlikte beraber atmıştır.
1926 yılından itibaren ise bu bayram ‘Zafer Bayramı’ adı ile kutlanmaya başlanmıştır. 1 Nisan 1926’da kabul edilen Zafer Bayramı Kanunu’nda 30 Ağustos Başkumandan Muharebesi gününün Cumhuriyet ordu ve donanmasının Zafer Bayramı olduğu, her yıl dönümünde bu bayram gününün kara, deniz ve hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı belirtilmiştir.
Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde kazanılan, Kurtuluş Savaşımızın başarıya ulaşmasında en önemli etken olan bu Büyük Zafer’in ardında milletimizin istiklal aşkı; kahraman ordumuzun cesaret fedakârlığı vardır. Türk tarihi zaferlerle doludur ama 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı, Türk ulusunun yeniden dirilişidir.
Türkiye, tıpkı 95 yıl önce olduğu gibi, ekonomik ve siyasi bağımsızlığına yönelik tehditleri, saldırıları ve sabotaj girişimlerini bertaraf etme konusunda aynı kararlılığını muhafaza etmektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu, Büyük Taarruz’un Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve dava arkadaşlarını minnetle yâd ediyor, tüm şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Bizlere özgürlüğümüzü armağan eden Ulu Önder Atatürk’ü ve zafer uğruna can veren şehitlerimizi ve gazilerimizi asla unutmayacağız ve unutturmayacağız!

VATANSEVERLERİN BAYRAMI

30 Ağustos Zafer Bayramı, esaretten bağımsızlığa giden yoldur. 30 Ağustos, tam bağımsızlık mücadelemizin zafer günüdür. Bu zafer yokluk ve imkânsızlıklar içinde zamanın en güçlü ordularına karşı kazanılmış büyük bir zaferdir.

30 Ağustos; özgür, laik ve demokratik Türkiye’nin temelinin atıldığı gündür. 30 Ağustos Zafer’i, emperyalist işgalcilere karşı ulusal bağımsızlığımızın tescillendiği bir askeri zafer olmanın ötesinde, bu ülkeye göz dikenlerin aldıkları, Atatürk imzalı tarihi dersin adıdır. Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyet sayesinde ülkemiz sadece sınır bağımsızlığına kavuşmamış, ülkemizin ve bizlerin dini, iktisadi, siyasi, kültürel ve sosyal bağımsızlığımız da Cumhuriyet sayesinde gerçekleşmiştir.

Ulu Önder’e bu Zafer ve kazandırdığı devrimler için teşekkür etmek yerine, kurduğu Cumhuriyet’i yıkıp yenisini kurmaya heveslenenlerin önüne hep bu ders kitabı ile çıkacağımız bilinmelidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Zafer, zafer benim diyebilenindir. Başarı ise, başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyebilenindir.”

Aslında 30 Ağustos Zafer Bayramı; cesur, vatansever ve ilericilerin bayramıdır. 30 Ağustos’ta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve yol arkadaşlarını anmaktan kaçınanlar, o gün savaştan kaçan ve geri gidenlerin çocuklarıdır, torunlarıdır. Bizler ise, bu topraklarda kefenleriyle dolaşanların değil; Çanakkale’de, Anadolu’da toprağın altında kefensiz yatanların çocuklarıyız, torunlarıyız!

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyetimizin banisi, Büyük Taarruz’un Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal’i ve dava arkadaşlarını minnetle yâd ederken, tüm şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet dilerken; bu ülkede, maalesef, 30 Ağustos’ta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve yol arkadaşlarını anmaktan kaçınan densizler, gericiler vardır.

Türk Hava Yolları Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Bilal Ekşi, THY uçaklarının koltuk arkalarında binlerce yolcunun okumasına sunulan Skylife Dergisi’nin Ağustos 2017 sayısının 5. sayfasında yayınlanan başyazısında, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı bizlere hediye eden aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle yâd ederken, 30 Ağustos Zafer Bayramını bizlere armağan eden Başkumandan Gazi Mustafa Kemal’i, silah arkadaşlarını ve tüm gazilerimizi saygı ve minnetle anmaktan kaçınmıştır. Bilinmelidir ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygı duymayanlara, makamı ve mevkisi ne olursa olsun, bizler de zerre kadar saygı duymayız., duyamayız!

Sözün özü: Hadis Araştırmacısı Prof. Dr. Yusuf Ziya Keskin Hoca’nın dediği gibi, “İnsanların çoğu, ömürlerinin büyük bir bölümünü rol yaparak geçirirler.” Galiba Bilal Ekşi de, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının, devrim karşıtlarının gözünden düşmemek için ömrünü rol yaparak geçirmektedir!

Hitler, Mussolini, Churchill ve Dış Politika Dersi

0

Konumuz aslında bir fıkradan yola çıkıyor. Malum olduğu üzere Hitler, Mussolini ve Churchill II. Dünya Harbi’nde kendi milletlerinin liderleriydi. Fıkra bu ya, bu 3 muhterem öldükten sonra ahirette bir sınavdan geçirilirler. Melaikeler bir köpeğe bir tabak hardalı yedirecek olan lideri birinci olarak mükafatlandıracaklardır. Hardala ilaveten başka şey isteyen olursa o istek de yerine getirilecektir. İlk olarak Hitler’le başlarlar. Hitler köpeğin ve hardalın bulunduğu odaya girer. Merakla bekleme başlar!
Aradan daha beş dakika geçmiştir ki, köpeğin hırlaması duyulur, Hitler “Yandım Allah!” diye köpeğin ısırdığı elini göstererek dışarı fırlar. Melaikeler “Ne oldu?” diye sorduklarında Hitler’in cevabı “İçeri girdikten sonra elime aldığım hardal kaşığını köpeğin ağzına açarak içine soktum. İkinciyi vereceğim zaman gene ağzın açmak istedim ama açmadı. Bunun üzerine zorladım, zorlayınca köpek elimi sırdı!” şeklindedir.
Melaikeler “Tamam, geçmiş olsun!” diyerek Hitler’i gönderirler. Sıradaki Mussolini gelir. Mussolini’ye de sınavın şeklini anlatırlar. Mussolini “Bana birkaç kilo et verir misiniz?” der ve alarak odaya girer. Uzunca bir bekleyiş ve Melaikeler “Galiba başardı!” diye düşünürken, gene köpeğin hırlaması ve Mussolini’in “Yandım Allah!” diye dışarı fırlaması bir olur.
Ona da ne olduğu sorulduğunda, “Etlerin üzerine yeteri kadar hardal sürerek köpeğe yedirmeye başladım. Uzun bir süre iyi gitti. Ancak köpek doyunca daha isteksizleşti. Ardından ağzını zorla açmaya çalışınca elimi ısırdı!” diye gelişmeleri anlatır.
Mussolini de sınavı geçememiştir ve ona da “Geçmiş olsun!” denilerek gönderilir. Sırada İngiliz Devlet Adamı Churchill vardır. Ona da aynı sınavı açıklarlar. “Tamam!” diyerek ve purosunu içen Churchill odaya girer. Üstelik yanına hiçbir şey de almaz.
Aradan epeyce bir süre geçer. Artık Melaikeler bile sabırsızlanmışlardır. Birbirlerine “Ne oldu acaba?” diye sormaya başlarlar. Ama gene de zaman geçmeye devam eder. Nihayet kapı açılır ve Churchill yeni bir puro yakarak, “Bu iş tamam!” der. Bu arada hardal tabağı boştur. Köpek de kuyruğunu sallamakta, arada bir poposunu yalamaktadır.
Sınav heyeti “Tamam, öyle anlaşılıyor ki hardalı köpeğe yedirmişsin. Sınavı kazandın. Ama bunu nasıl yaptığını açıklar mısın?” diye sorarlar. Churchill de “Cevabı veririm ama benim de 2 şartım var!” der. Şartları kabul edilir. İlk şartında kimlerin bu sınavdan geçtiğini sorar. Cevabı alır. İkinci şartı ise bu meseleyi nasıl çözdüğünün yarışmacılara ve özellikle de Amerikan Başkanı Roosvelt’e söylenmemesidir. “Tamam!” denir. Churchill olayı anlatır.
Churchill, odaya girince köpeğin poposuna kaşıkla hardal sürdüğünü, poposu yanan köpeğin de burayı yalayarak hardalı yediğini söyler. Hardalın her bitişinde ağır ağır sürme işlemi devam etmiştir. Biraz uzun sürse de, sonuçta hardalı köpeğe bu şekilde yedirmiştir.
Melaikeler “Vallahi pes, bu ne zekâ!” diyerek tebrik ederler. Yalnız içlerinden biri “Peki anladık da, neden Roosvelt duymasın!” diye şart koştun diye sorar. Churchill “Çok basit. Roosvelti’ide bu şekilde idare ediyorum. Duyarsa facia olur!” der. Herkesin Churchill gibi olmasını bekleyemeyiz ama Hitler gibi olması da arzu edilemez herhalde…
Bazı okurlar “Hocam, yabancılardan örnek veriyorsunuz. Türk devlet adamlarından verecek örnek yok mu?” diye sorabilir. Elbette var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bunu “Yurtta sulh, cihanda sulh!” düsturu üzerine oturtmuştur. Yurt içinde birlik ve beraberlik sağlanır, kutuplaşmalar giderilir. Yurt dışında ise, diplomasinin evrensel kuralları çalıştırılır. İmza koyulan uluslararası anlaşmalara riayet edilir. Diğer devletlerin yöneticilerine diplomatik yöntemlerle hitap edilir.
Son Söz.Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini önüne gelene bağırıp çağırarak, “Sen kimsin yaaa, haddini bil!” şeklinde aşağılayarak daha iyi yapmak mümkün değildir. Keşke dış politika Dışişleri Bakanlığı’nın yetişmiş meslek memurları (monşer diye aşağılananlar)’nıntavsiyeleri alınarak yönetilse ve son zamanlarda mahkûm edildiği 2 dudağın arasından kurtarılabilse!

“PADİŞAHIM ÇOK YAŞA DEMEKLE SİYASET YAPILMAZ”

0

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş, Mithat Öztürk’ün sunduğu ‘Günışığı Gündem’ adlı radyo programının canlı yayın konuğu oldu.
“ İMZA KAMPANYASINI BİR BUÇUK AY SÜRDÜRSEYDİK 800-850 BİN İMZAYI RAHAT BİR ŞEKİLDE BULURDUK”

Başkan Savaş, “Biz Hatay halkından Hatay’ın ekonomisi için imza istedik. Ve Ankara’ya gitmek için hemşehrilerimiz 517 bin 259 imza topladı. Toplantımızın ardından aktif toplamayı bıraktık. Şuanda muhtarlıklarda ve birikmiş olan imzaları alıyoruz. En son toplanılan imzalar 545 bin olmuştu. Biz imza kampanyasını bir buçuk ay sürdürseydik 800-850 bin imzayı rahat bir şekilde bulurduk. Demekki ihtiyaç var ki insanlarımız imzalamış. Biz tabiki teşekkür edeceğiz. İstemeyi bilen teşekkür etmesini de bilecek”dedi.

İmza kampanyası ve gerçekleştirdiği hizmetler ile alakalı asılsız iddialara cevap veren Başkan Savaş, “Ben bu arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bir konuyu konuşmak için bilmek gerekir. Bilmek için de okumak ve araştırmak lazım. Bu işler hamaset, çamur atmak ve ileri geri konuşmakla olmaz. Ben hepsine saygı duyuyorum. Ben rakamlarla konuşuyorum. Büyükşehir yasası ile belediyeyi kurduğunuzu düşünün .Büyükşehir olunca belli kurumlarda çeşitli düzenlemeler oluyor. İktidar olarak adı Adalet ve Kalkınma Partisi. Çok ihtişamlı bir isim ve sorumluluğu da yüksek bir isim. Ayrıca sorumluluğu iddialı iki kelimenin birleşimi. Büyükşehiri kurduk. Sayın Kimyeci’nin tuzu kuru. Ekonomik durumları iyi. On beş yıldır iktidarlar .Herkes herkesi çok iyi tanıyor. O konuda kimsenin ileri geri konuşmasına gerek yok. Sayın Kimyeci on beş yıldır bu partinin il başkanı. Daha sonra belediye başkanı oldu. İsmail Kimyeci bana bu şehre bir tane ne hizmet getirdiğini söylesin. Üç yıldır belediye başkanı iki kat bina yaptığını söylesin bana. Ha bire parke döşüyor. Köydeki hemşehrilerimiz bile sıkılmış artık parkeden. Artık başka şeyler yapsınlar” dedi.

“KÜLFETİ BELEDİYELERE YIĞARKEN DENGELİ YIĞMAK LAZIM”

Teşvik konusunda da Ak parti yetkililerinin asılsız yorumlarına karşı cevap veren Başkan Savaş,” Bu teşvik konusunda ben on dört ay bağırdım. İflas eden bir sürü vatandaşımız oluyor. Bunların karnı tok olduğu için Biz halkımıza gidince bizimle el ele verip halka beraber gelselerdi. Ben her aşamada onları davet ettim.Hiçbiri de gelmedi. Halkımıza teşekkür etmek amacıyla Perşembe günü basın toplantısına davet ettim. Bir tanesi bile yoktu piyasada. Siyaset yapıyorsan bunun gereğini de yapacaksın. Hatay halkı hakkını istiyor.517 bin 259 imza toplamış ama onlar orada yoklar. Bu da ya sorumluluk almıyorsun ya sorunlardan kaçıyorsun ya da bu işi inkar ediyorsun anlamına geliyor. Bana devrettikleri bütün göletlerin hepsi su kaçırıyor. İçlerinde su tutamıyoruz. Madem öyle bitirsinler barajları biz de teşekkür edelim. Külfeti belediyelere yığarken dengeli yığmak lazım. Nimetleri de ona göre paylaştırmak lazımdı. Ama nerede külfet varsa büyükşehire, nerede nimet varsa da Antakya Belediyesi’ne veya Ak Parti belediyelerine veriyorlar. Sayın Celalettin Lekesiz o zaman Hatay Valisi idi. Şimdi Merkez Valisi. İnşallah bizler bu yaptıklarının hesabını ahirette Hatay halkı olarak soracağız. Bir belediyeyi iflas etti diyorsunuz ama bunu konuşurken iktidar olarak neleri bize bıraktılar ona bakmak lazım. Sadece 200 milyonu Büyükşehire bıraktılar. 800 milyon da HATSU’ya bıraktılar. Nerede borç varsa Lütfü Savaş’a ve Büyükşehire bıraktılar. Nerede nimet varsa da Ak Partili belediyelere. Büyükşehir ile ilgili borçlarımızı bitirdik ama HATSU’nunki öyle kolay kolay bitmez. 1997’deki borcu Hatay Büyükşehir Belediyesi’nden kesiyorlar. Antakya Belediyesi’nde ama hiç böyle borç yok. Sayın Kimyeci ne iş yapar. İl başkanıyken ne yaptı? Bunun hesabını kendi partisine sorsaydı. Bu borç varsa 20 yıldır neredeydiniz? İsmail Kimyeci ancak çanta taşımasını bilir. Çanta taşımaktan başka hiçbir özelliği yoktur. Bunun dışında teşvik konusunda madem öyle zaten 5’i alıyor ve hiçbir fark yoksa neden bu kadar bağıralım ki. Madem böyle son bir yılda 7 tane büyük fabrika niye Hatay’dan Osmaniye’ye taşındı? 5 bin insanımız işsiz kaldı. Bunun hesabını niye vermiyor bu arkadaşlar?” sözlerini kullandı.

Teşvik konusunda iktidar partisinden destek göremediklerinin de altını çizen Başkan Savaş,” 2012’den itibaren Türkiye 4 teşvik bölgesiydi. Biz 3’üncü teşvik bölgesindeydik. Daha sonra bu sayı 6’ya çıktı. Ve bizi 4’üncü sıraya aldılar.Osmaniye, Kahramanmaraş ve Kilis’i 5’e aldılar. Biz once 2012’ye kadar 4’ü hakediyorduk. Gelmiş olduğumuz noktada biz 5’inci bölgenin bile altında kalmışız. Kişi başına düşen gelir normalde 7637 dolar iken 6122 dolara düşmüşüz. Bu arkadaşların matematiği yok mu? Niye ozaman Hatay’da o kadar fakir insanımız var? Şuanki kişi başına düşen gelirimiz 5’inci bölgenin bile altında. 500 binden fazla Suriyeli var. Resmi rakamlara gore 380 bin yazıyor olsa da gayri resmi rakamlara gore 530 bin misafirimiz var. Biz bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine gore hesapladık. Bu arkadaşlar bilimden uzak oldukları için Sayın Cumhurbaşkanımıza sırtlarını dayamışlar .Ama bunların da kendi partilerine destek vermeleri lazım. Padişahım çok yaşa demekle siyaset yapılmaz. Sayın Kimyeci siyasete girmemi istiyor. Ben zaten siyasetteyim. Ben siyaseten belediye başkanı seçilmişim ve belediye başkanlığının hakkını vermek zorundayım. İnsanlarımız burada aç gezerken çocukları aç uyurken belediye başkanı olarak sesimi çıkarmayıp evimde oturmam mı gerekir? Madem ben siyaset yapıyorsam, Hatay halkı 21 günde 517 bin 259 imzayı niye versin? Ben arkamda şu kadar adam var diye demem. Madem arkadaşlar Hatay hakkını istiyor diyor Biz Perşembe günü davet ettiğimizde gelselerdi. Ben orada herkese konuşma fırsatı verdim. Ankara’da yani genel merkezde ciddiye alınmıyorsam ben o siyaseti yapmam .Bu arkadaşlar çıkacaktı ve Hatay’ın şuanki gelmiş olduğu durumu açıklayacaklardı. Bizler hak dinimize göre hareket ederiz. Ve inançlı insanlarız. Birbirimizin hakkına tecavüz etmeyelim. Millete çamur atmayalım.Topladığımız imzalar ile ben arkadaşlarıma söyledim ilgili bakanlarımız randevu verirlerse gideceğiz. Eğer vermezlerse de Cumhurbaşkanına gideriz. Sivil toplum kuruluşlaları, belediye başkanlarımızla beraber gidip Hatay’ın hakkını isteyeceğiz. Hatay halkı bu ülkeye vergi veriyor. En kritik dönemlerde millet olmayı bırakıp, devletine ve bayrağına bağlanıyorsa Hatay halkının hakkını istemesi en doğal haklarıdır. Onlar kampanya başlatsın ben de arkalarında dururum” dedi.

500 BİN SURİYELİLERİ NE BEN NE DE HATAYLILAR GETİRDİ”

Suriye’de yaşanan savaş ortamının Hatay’a olan etkisine değinen Başkan Savaş, “Biz Suriye konusunda yereliz. Siyasetin üst seviyesinde konuşmak istemiyorum. 500 binin üstündeki Suriyeliyi ne ben ne de Hataylılar getirdi. Onlar bizim düşmanlarımız değiller. Allah kimseyi yurdundan etmesin. Devletimiz onları kabul etti. Bizim gelirlerimiz 7637 dolardan 6122 dolara düştü. İhtracatımızın olumsuz etkilenmesi ve turizimin olmaması bizi aşağıya çekti. Vergi vermede 7’nci sıradaydık şuan 13’üncü sıradayız. Bunları ben yapmadım. Gelirimiz aşağıya düşerkenken bir yandan da nüfusumuz artmış oluyor” sözlerine yer verdi.

“BEN RAKAM VE VERİLERE DAYANARAK HAMASET YAPMADAN KONUŞUYORUM”

Büyükşehir Belediyesinin mağdur edildiğini de dile getirilen Savaş,”Celalettin Lekesiz döneminde biz çok mağdur edildik.Bize ha bire borç yıkıldı. Bu arkadaşların bir tanesinde bile Allah’tan korkanı yok mu? Kimse büyükşehire neden bu kadar yüklenildi demedi. 30 Martı unutamadılar. O gün Hatay halkının tercih günü. Ben onlara 11 tane belediyeyi alınca 50 meclis üyesini aldıkları zaman bir şey demedim. Hatay halkının kararına saygı duyacağız, Hatay halkı bunu uygun görmüş diyerek bu beş yılı birlikte geçireceğiz. Ben rakam ve verilere dayanarak hamaset yapmadan konuşuyorum. Yaptığınız güzellikler de size kalır kötülükler de gelir bulur sizi. Halkın gözünde biz yanlış yapsaydık bu kadar imzayı toplayamazdık. Hatay halkının temsilcisi olarak Hatay’ın hakkını istedik. Ne CHP’li ne Lütfü Savaş ne de Büyükşehir Belediye Başkanlığı olarak değil Hatay halkı için imzalar toplandı. Türkiye Cumhuriyetinin asil bayrağını temsil etsin diye de kırmızı-beyaz yaptık. Hiçbir aşamasında ne partimin adını kullandım.Ne de Büyükşehirin adını kullandım” dedi.

“HATAY HALKI BİZE BU ŞEHRİ BİLİNÇLİ TESLİM ETTİ”

Hizmet yapılmadığına dair asılsız iddialara cevap veren Başkan Savaş” Hatay Büyükşehir Belediyesi gerçekten de yoğun çalışıyor. Önceliklerimizi belirlemişiz. O öncelikler çerçevesinde siyaseti hiçbir şekilde konu etmeden Hatay’ın temel ihtiyaçlarından başlayarak yukarıya doğru çıkıyoruz. Şunu unutmamak lazım ki Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan hemşehrilerimizin %75’i şehir merkezlerinde yaşıyor .%25’i ise kırsal kesimde yaşıyor. Hatay’da nüfusumuzun %50 buçuğu kırsalda yaşıyor %49 buçuğu ise şehirde yaşıyor. Kırsal demek sorun, altyapı eksikliği, yol eksikliği ve birçok problemle karşı karşıya gelen insanlarımız demek. Böyle bir şehirle başladık bizde. Bunu şikayet etmek amacıyla söylemiyorum. Almış olduğumuz Hatay’da daha önce 2 yıllık çalışmamız vardı. Nerede nelerimiz eksik diye hazırlıklar yapmıştık. Yani Hatay halkı bize bu şehri bilinçli temsil etti. Halkımız 15 ilçeden 11 tane belediyeyi ve 50 tane meclis üyesini mevcut hükümetin partisine verirken bizi 3 ilçe ile ödüllendirdi. Bir tane de Milliyetçi Hareket Partisi belediyeyi kazandı. Biz bundan şikayetçi değiliz. Ama iktidar partisi de şunu iyi bilsin ki bu değirmenin suyu böyle dönmez. Çünkü su gittikçe azalıyor ve artık değirmen un çıkarmaz ve buğday da öğütmez. İnsanlara çamur atarak , hakaret ederek ve onları aşağılayarak siyaset yapılmaz. Kendi şahsiyetiniz ile ilgili neyi duymak istemiyorsanız başka bireylere de o duymak istediklerinizi kurmayacaksınız. Çünkü bu aynaya bakmak gibi bir şeydir. O çıkan söz size boğar. Hatay Büyükşehir Belediyesi iflas etti ise biz bütün köylerde ve yolarda olmazdık. İflas etmiş olsaydı ya ben belediyeyi iyi yönetemiyorumdur ya da siz bana haksızlık yapıyorsunudur. Sayın Kimyeci’yi 15 yıl çanta taşırken gördüm. Gerçekleştirmiş olduğum çalışmalara baktığım zaman bu arkadaşlar ya 15 yıl yatmışlar yada sadece cır cır böceği gibi ötmüşler. Araba kiraları ile alakalı yapılan iftiralar için artık konuşamazlar. Çünkü bütün verileri önlerine koyduk. Sayın valimize de şikayet etmişler. Ben de valimize incelemesini istedim. Benim korkacağım bir şey yok. Allah’a yatarken hesap veren bizler neden kullarına hesap vermesin ki. Bizim hesap sıkıntımız yok. Ben ibadet gibi çalışırım. Bunun hesabını Hak’a da halka da veririm. Bu arkadaşlar üzüm yemeyi biliyorlar ama bağcı ile uğraşmıyorlar. Ankara çalışmış bu arkadaşlar yemiş” dedi.

CHP Belen’de değişim rüzgârları

0


CHP Belen’in bir önceki dönem ilçe başkan yardımcısı NecdetYENİKALE, ilçe başkanlığına aday olduğunu açıkladı.
İlçe Bşk. A. YENİKALE: ”Belen’in birleştirici gücü olmaya kararlıyız”
CHP Genel Merkezi kongre takvimini açıkladıktan sonra hazırlıklara başlayan Belen CHP’de adaylar açıklanmaya başladı. CHP Belen İlçe Başkanlığı’nda bir önceki dönem ilçe başkan yardımcılığı görevini yürüten Necdet YENİKALE “Gönülden bağlı olduğum partimin her kademesinde görev aldım.İlçe başkan yardımcılığı görevi dahi olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi’nin Belen’de hak ettiği yere gelmesi için mücadele verdim. Artık bu mücadelemi ilçe başkanı olarak devam ettirmek istiyorum.” dedi. Konuşmalarında ülke gündemine de değinen Başkan A. YENİKALE; “Ülkemizde demokrasinin ve adaletin bekçileri konumunda olan Cumhuriyet Halk Partisi, Hatay’da delege seçimleri yapma kararı alarak bunu bir kez daha göstermiş oldu.” dedi.“Bu karar, CHP Belen İlçe örgütünün daha dinamik ve daha çalışkan bir yapıya kavuşturacaktır.” diyerek sözlerini sürdüren YENİKALE, Kongre süreci hakkında da bilgi vererek “İlçe kongresi için hazırlıklarımız tüm hızıyla devam ediyor. Parti üyelerimiz ve partimize gönül vermiş yoldaşlarımız da değişim istiyor. Onlarda biliyorlar ki Cumhuriyet Halk Partisi Belen’de hak ettiği konumda değil. Bunun için bir araya geldik. Çünkü bir araya gelmek başlangıçtır. Birlikte çalışmak başarıdır. Başarıyı oylarımızı daha yükselterek göstereceğiz. Bunun içinde çok çalışmalıyız ve ayrım yapmadan Belen halkını kucaklamalıyız. Cumhuriyet Halk Partisi’ni Türkiye’nin olduğu gibi Belen’in de birleştirici gücü yapmaya kararlıyız. Buradan CHP Belen İlçe Başkanlığı adaylığımı açıklıyor, diğer adaylara kongre sürecinde başarılar diliyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.

15 ilçede de sandık

0

CHP Hatay İl Yönetim Kurulu, mahalle delege seçimlerinin 15 ilçede de sandık oluşturularak belirleneceğini duyurdu. CHP İl Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Güzelmansur, 21 Ağustos 2017 Pazartesi günü gerçekleştirilen olağan toplantıda alınan kararı şöyle açıkladı:
“ Cumhuriyet Halk Partisi Genel merkezinin 17/08/2017 tarih ve 2017/876 sayılı kararı ile muhtarlık bölgesi delegeleri ve parti ön seçmen seçimlerinin yapılacağı yer, saat ve görevlileri içeren listeyi ilçe binasında askıya çıkararak bir örneğini 05/09/2017 tarihine kadar genel merkezimize ve Hatay İl Yönetim Kurulu’nun 2017/40 ve 2017/42 sayılı kararı ile muhtarlık bölgesi delegeleri ve parti ön seçmen seçimlerinin yapılacağı yer, saat ve görevlileri içeren listenin bir örneğinin 05/09/2017 tarihine kadar İl Başkanlığımıza bildirilmesine karar verilmiştir.”
CHP’de delege seçimlerinin muhtemelen 10 Eylül tarihinde yapılabileceği belirtiliyor.

16 Yaşındaki Futbolcu, Hatay’dan İspanya’ya Transfer Oldu

0


Hatay Süper Amatör takımlarından Samandağspor’un 16 yaşındaki futbolcusu Hüseyin Gündüz, La Liga ekibi Villarreal’in altyapı takımlarından Primer Toque CF ile anlaştı. Samandağspor Başkanı Yusuf Yatkın, Hüseyin Gündüz’ün futbol ülkesi olan İspanya’da top oynamasının gurur verici olduğunu belirterek, genç futbolcunun uyum ve dil sorunu olduğunu, bunları atlatmak için de belli bir süre gerektiğini söyledi.
SAMANDAĞSPOR’A TRANSFER ÖDEMESİ YAPILMADI

Yatkın, “16 yaşındaki futbolcumuz ile ilk aşamada profesyonel sözleşme imzalanmadığı için Samandağspor Kulübü’ne herhangi bir transfer ödemesi yapılmadı. Dünyanın her yerinde amatör futbolcudan kulüp para kazanamaz. Profesyonel sözleşme imzalanacağı zaman federasyonun her yıl belirlediği miktar ne ise kulüpten yetiştirme parası karşılığında bedeli ödenerek futbolcu profesyonel sözleşmeye imza atar” dedi.

“GENÇLERİMİZİ DESTEKLEMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Samandağlı genç sporcu Hüseyin Gündüz’ün başarısının gurur verici olduğun ifade eden Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir, “Samandağspor Kulubü Başkanı Yusuf Yatkın başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bu başarıların artması, ilçemizin her anlamda en iyi yerlere gelmesi için gençlerimizi desteklemeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.

PAYAS BELEDİYESİ’NDEN BAYRAMLAŞMA ETKİNLİĞİ

0


Payas Belediyesi tarafından Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi ‘Dua Kubbesi’ altında geleneksel hale gelen bayramlaşma etkinliği düzenlendi. Etkinliğe katılan Hatay Ak Parti Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu, Payas Kaymakamı Hakan Kılınçkaya ve Payas Belediye Başkanı Bekir Altan bu bayramın birlik, beraberlik, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle birer konuşma yaptılar.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU; ‘’ DÜNYANIN NERESİNDE BİR ZULÜM VARSA BİZ HER ZAMAN MAZLUMLARIN YANINDA OLDUK’’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mynmar’dazulüm gören Müslümanlar için, komşu ülke Bangladeş’in sınır kapılarını tamamen açması halinde, sığınmacıların tüm giderlerinin ülkemiz tarafından karşılanacağını beyan etmesi tüm konuşmacıların coşkuyla değindikleri ortak konu oldu. Ak Parti Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu; din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin dünyanın neresinde bir zulüm varsa devletimizin her zaman mazlumların yanında yer aldığını belirtti.

PAYAS KAYMAKAMI HAKAN KILINÇKAYA’DAN VEDA KONUŞMASI
Çanakkale’nin Gelibolu ilçesine atanan Payas Kaymakamı Hakan Kılınçkaya bayramla ilgili güzel temennilerini ifade ettikten sonra görevi süresince Payas’a ve Payas’lılara hizmet etmekten büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Birlikte çalıştığı herkese vePayas’lılara teşekkür eden ve helallik dileyen Kılınçkaya’nınkonuşması aynı zamanda bir veda niteliğindeydi.

BEKİR ALTAN; ‘’BÖYLE BİR ÜLKENİN FERDİ OLMAKTAN ONUR VE GURUR DUYUYORUM’’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mynmar’daki mezalime karşı Bangladeş’e önerisiyle; Türkiye’nin büyük bir devlet olmasının gereğini yerine getirdiğini ve böyle bir ülkenin ferdi olmaktan büyük bir onur ve gurur duyduğunu belirten Bekir Altan ayrıca Ankara’nın onayladığı bir konuyuda gündeme getirerek;Payas’a bir hastane yapılacağı müjdesini verdi.
Konuşmalardan sonra ‘Dua Kubbesi’nin yanındaki kapıda saf tutan Ak Parti Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu, Payas Kaymakamı Hakan Kılınçkaya, Payas Belediye Başkanı Bekir Altan ve Ak Parti Payas İlçe Başkanı Veysi Güler Payaslılarla ayrı ayrı bayramlaştılar.

ZAFER BAYRAMI’NDA İSKENDERUN’U MEŞALELER AYDINLATTI

0


Hatay Büyükşehir Belediyesi(HBB), Türk milletinin en önemli zaferinin 95’inci yıldönümünü coşkuyla kutladı.
HBB, birçok ilçede olduğu gibi İskenderun’nda da düzenlediği fener alayı ile Zafer Bayramı coşkusunu vatandaşlarla paylaştı.
İskenderun Anıt alanında başlayan fener alayı buluşmasında, 7’den 70’e herkesin bayram heyecanı sokaklara yansıdı. Vatandaşlar meşalelerle yürüyerek marşlar söyledi.
Yürüyüşe katılan vatandaşlara İskenderunlular da iş yerlerinden ve balkonlarından alkışlarıyla destek verdi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ayrılmayarak hizmetlerinde bu ruhu görünür kılan Başkan Savaş’ın hizmet anlayışıyla hareket eden HBB personelleri, yürüyüşe katılanlara Nutuk ve Türk Bayrağı hediye etti.
Vatandaşlar, bu anlamlı hediye için başta Başkan Savaş olmak üzere tüm HBB ailesine teşekkürlerini iletti.

“İskenderun’un İl Olması Gündemde Tutulmalı”

0

Hatay Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanvekili Uğur Fırat, Türkiye’de il olmayı hak etmiş ilçelerin başında İskenderun’un geldiğini ifade ederek bu konunun gündemde tutulması gerektiğini söyledi.

İskenderun Eczacı Teknisyenleri Derneği Başkanı Cemal Çelik ile yönetimi oda başkanlarını Büyük çarşı iş hanında bulunan İskenderun Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birlik salonunda ziyaret etti.

İskenderun Esnaf Odaları Birlik Başkanvekili Uğur Fırat bölge esnaflarının her zaman birlik ve beraberlik içerisinde çalışmalarını sürdürdüğüne dikkat çekerek “Biz oda Başkalarına yaptığınız bu ziyaret bizlere güç vermiştir. İnanıyorum ki her zaman İskenderun’un çıkarlarını birlikte savunacağız. Bu aralar İskenderun’un il olmayla ilgili çalışmaları sosyal medyada sıkça dolaşıyor, inşallah İskenderun il olur da bizlerde rahatlarız. Çünkü Türkiye’de il olmayı hak etmiş ilçelerin başında İskenderun gelmektedir. Bu konuda kesinlikle şehrimizin il olmasını istiyor ve sürekli her platformda gündemde tutulması gerekir” diye konuştu.

İskenderun Eczane Teknisyenleri Dernek Başkanı Cemal Çelik kentte her konuda güç birliğinin önemli olduğunu vurgulayarak “Sizleri basından takip ediyoruz, gerçekten bölgemizi bir arada tutan önemli bir sivil toplum kuruluşusunuz, bizler de bu tür konularda her zaman sizlerin yanında olmayı istiyoruz. Biz eczacı teknisyenleri derneği olarak ülkemize örnek bir kuruluş olduk, konfederasyon gözetiminde en iyi ve düzenli topluluk olarak bizleri gösteriyorlar bundan dolayı çok mutluyuz” dedi.

İSTE’linin ‘1,5 Adana’sı Birinci Oldu…

0


İskenderun Teknik Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Araştırma Görevlisi Umutcan Olmuş’un kullandığı Çukurova Elektromobil Takımı’nın ‘1,5 Adana’ isimli otomobili Elektromobil Kategorisinde birinci oldu.
TÜBİTAK tarafından düzenlenen Alternatif Enerjili Araç Yarışları Kocaeli’nde yapıldı. 21-27 Ağustos 2017 tarihlerinde Körfez Yarış Pisti’nde TÜBİTAK Bilim ve Toplum Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen Alternatif Enerjili Araç Yarışları (Efficiency Challenge Electric Vehicle); “hidromobil” ve “elektromobil” kategorilerinde gerçekleştirilen yarışlarla sona erdi.
“Elektromobil” kategorisinde, 31 takım en az enerji harcayarak yarış pistinde 30 tur atmak için kıyasıya mücadele etti. 60 kilometreyi yaklaşık 50 kuruşluk enerji sarfiyatıyla geçen Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Çukurova Elektromobil Takımı “1,5 Adana” isimli otomobiliyle birinci oldu.
Halen, İSTE Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü’nde Araştırma Görevlisi olarak çalışan ve ÇÜ’de başlamış olduğu yüksek lisans eğitimini bitirmek üzere olan; “1,5 Adana” isimli aracın pilotluğunu yapan Umutcan Olmuş, başarının ekip ruhunda saklı olduğunu, elektromobil aracın geliştirilmesi çalışmalarına bundan böyle İSTE’de de devam edeceklerini söyledi.

İskenderun’da Halk ile Protokol Bayramlaştı

0


Hatay’ın İskenderun ilçesinde protokol, Kurban Bayramının ikinci gününde halkla bayramlaştı.

Bayramın ikinci günü her yıl geleneksel olarak düzenlenen protokol ile halk bayramlaşması programı İskenderun Belediyesi Sosyal Tesislerinde gerçekleşti.

Protokol mensupları vatandaşlar ile tek tek bayramlaşarak, tebrikleri kabul ettiler.

İskenderun Kaymakam Vekili ve Belen Kaymakamı Abdulaziz Aydın, bu bayramlaşma ile her dinden, mezhepten, görüşten vatandaşın bayram coşkusuna ortak olması, yüz yıllardır süre gelen sevgi, barış ve hoşgörü ortamının güzelliğinin bir kez daha gözler önüne serildiğini söyledi.

Bayramlaşma törenine, AK Parti Hatay Milletvekili Orhan Karasayar, MHP Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, İSTE Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli, İskenderun Belediye Başkanı Seyfi Dingil, İskenderun Deniz Üs Komutanı Tuğamiral Aykar Tekin, İskenderun İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ferit Gül, İskenderun İlçe Emniyet Müdürü Zeki Balcı, belediye meclis üyeleri, siyasi parti yöneticileri, askeri ve sivil toplum kuruluşu üyeleri, vatandaşlar ile gaziler katıldı

İskenderun Gazeteciler Cemiyetinde Bayramlaşma

0

İskenderun Gazeteciler Cemiyeti’nde her bayram öncesi olduğu gibi bugün de gelenekselleşen bayramlaşma töreni yapıldı.
İGC Basın Merkezi’nde toplanan üyeler, bir süre sohbet ettiler Başkan Veysel Cıncık,yapılan çalışmaları anlattı. Cıncık, “biz profesyonel gazeteciler olarak her zaman dayanışma içerisinde olduğumuzu kamuoyuna göstermeliyiz. Bunun aksini düşünenler olacaktır, bizim aramıza nifak sokmak isteyenler de olacaktır. Bunlara asla izin vermeyelim. İGC üyeleri olarak her zaman birlik ve beraberliğimizi koruyalım. Şu ana kadar bu konuda gayet başarılı olduk ve emenim ki çok daha iyi olacak.”dedi.

KAYMAKAM HAKAN KILINÇKAYA FUTBOLCULARLA BAYRAMLAŞARAK VEDA ETTİ

0


Kurban Bayramı nedeniyle verilen 3 günlük iznin ardından Payas Sporlu futbolcular Sultanbeyli Belediye spor maçı hazırlıklarına başladı..

Spor Toto 3. Lig 3. Grubunda mücadele eden temsilcimiz Payas Sporlular Ankara deplasmanında ligde Adliye Spor’u 2-0, yenmelerinin ardından Ziraat Türkiye kupasında da Kırıkhan Spor’u eleyerek aldıkları galibiyetleri camiasına bayram hediyesi olarak vermişlerdi.
Karşılaşmaların ardından yönetim Kurban Bayramı nedeniyle verilen 3 günlük iznin ardından Payas Spor’lu futbolcular, 9 Eylül Cumartesi günü ilçe stadında oynayacakları Sultanbeyli Belediye Spor maçı hazırlıklarına Teknik Direktör Semih Tokatlı nezaretinde başladı.
HÜZÜNLÜ VEDA
Bölgemize yaptığı başarı hizmetleri ve Payas Spor’a verdiği destek ile her kesimin gönlünde taht kuran Payas Kaymakamı Hakan Kılınçkaya’nın çıkan kararnamenin ardından Gelibolu’ya tayini çıkmıştı.
Daima hizmetleriyle anmaya devam edeceğimiz Kaymakam Hakan Kılınçkaya, Payas Sporlu futbolcularla bir araya gelerek hem bayramlaştı hemde vedalaştı. Hüzünlü veda töreninde Payas Spor Kulüp Başkanı Osman Tufan, yöneticiler, Teknik Direktör Semih Tokatlı, yardımcı antrenörler ve kulüp çalışanları da hazır bulundu.
Kaymakam Hakan Kılınçkaya, Payas Spor’a başarılar dilerken, Kulüp Başkanı Osman Tufan’da bölgemize yaptığı hizmetler ve takıma verdiği destekten dolayı teşekkür etti.

GÜREŞÇİLER MORAL YEMEĞİNDE BULUŞTU

0


Hatay Büyükşehir Belediye(HBB) Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş, Uluslararası 8. Aba Güreşi Dünya Kupası için Hatay’da bulunan sporcular ile bir araya geldi.
2 Eylül Cumartesi günü Harbiye’deki bir otelde gerçekleşen akşam yemeğinde, dünyanın dört bir yanından gelen başarılı güreşçilerle buluşan Başkan Savaş, sporcular ve antrenörleri ile tek tek ilgilenerek şampiyonada başarılar diledi.
Böylesine büyük bir organizasyonu Hatay’da yapmanın vermiş olduğu gururu dile getiren Lütfü Savaş, şampiyonanın gerçekleşmesinde emeği geçen tüm sporseverlere teşekkürlerini iletti.
Gecenin sonunda şampiyonaya katılan ülkelerin sporcuları ülkelerine özgü hediyeleri HBB Başkanı Savaş’a takdim ederken Başkan Savaş da Hatay’a ait çeşitli yöresel hediyeleri sporculara verdi.

YAMAN İŞÇİLERİ UNUTMADI

0


Defne Belediye Başkanı Op.Dr.İbrahim Yaman, Kurban Bayramı münasebetiyle TYP kapsamında çalışan Geçici ve Taşeron işçileri ile bir araya geldi.

Defne Belediyesi Turunçlu Ana Hizmet Binasında gerçekleşen bayramlaşma etkinliğinde; böyle önemli günlerde ki birlik,beraberlik ve dayanışmanın önemine vurgu yapan Başkan Yaman,çalışanlarının tek tek elini sıkarak bayramlarını kutladı.

Defne Belediyesi’ni bir aile olarak gördüklerini ifade eden Başkan Yaman, “Sevgi, Saygı ve Hoşgörü ortamında,tüm emekçilerimizle aynı şevkle çalıştığımız Defne’de; barış kardeşlik ve huzur ortamının sürekliliğini diliyorum. Defneli olma kültürüyle kenetlenmenin, birlik ve beraberliğin önemini hatırladığımız bayram günlerinin, ülkemize barış, hoşgörü ve özgürlük getirmesini temenni ediyorum. Tüm halkımızın Kurban Bayramı kutlu olsun.” dedi.

Coşkulu bir kalabalıkla gerçekleşen bayramlaşma etkinliğinde Başkan Yaman, çalışanlarıyla hatıra fotoğrafı çekildi.

O DAVA AÇILDI!

0


Hatay’ın Kumlu İlçesi Akpınar Köyü mıntıkasında “Gazella Gazella” türü Hatay Dağ Ceylanlarının yaşam alanında kurulması planlanan çimento fabrikasına izin verilen ÇED Raporu’nun iptali ile yürütmenin durdurulması ve bölgede konu uzmanlarınca yeni bir çalışma yapılması istemi ile Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şubesi ve bölgede bulunan duyarlı vatandaşlar tarafından dava açıldı.

,
Geçtiğimiz günlerde kamuoyunda sık sık gündeme gelen ve yoğun tepkilere neden olan Hatay’da yaşayan dağ ceylanlarının yaşam alanlarına yapılması düşünülen çimento fabrikasına yönelik bölgede bulunan duyarlı vatandaşlar ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şubesi tarafından dava açıldı. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şubesi ve duyarlı vatandaşlar tarafından açılan davada çimento fabrikasının kurulmasına izin veren Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu’nun iptali ile yürütmenin durdurulması ve bölgede konu uzmanları tarafından yeni bir çalışma yapılması istemine yönelik olarak önceki gün Hatay Adliyesi’ne gidilerek başvuruldu.

DUYARLI STK VE VATANDAŞLAR DA DAVA AÇABİLECEK!

Hatay’ın Kumlu İlçesi Akpınar Köyü’nde Dağ Ceylanlarının yaşam alanlarına yapılması düşünülen çimento fabrikasına bölge halkının yanı sıra STK’ların da tepki göstermesi sonrasında hukuki işlemlere başlayan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şubesi ve duyarlı vatandaşlar tarafından açılan davanın ardından, çevreye duyarlı olan her sivil toplum kuruluşunun yanı sıra duyarlı vatandaşların da dava açabilecekleri belirtildi. Önceki gün davanın açılmasının ardından Hatay genelinde çok sayıda STK’ların ve duyarlı vatandaşların çimento fabrikasının durdurulmasına yönelik dava açması bekleniyor.