Cumartesi, Nisan 27, 2024
No menu items!
Ana SayfaKöşe YazılarıGarip Turunç Yazdı: Dünden Bugüne Yılbaşı Kutlamaları

Garip Turunç Yazdı: Dünden Bugüne Yılbaşı Kutlamaları

GARİP TURUNÇ: DÜNDEN BUGÜNE YILBAŞI KUTLAMALARI

Yılbaşı kutlamaları bugün akşam başlıyor. Bilinen en eski yılbaşı törenleri milattan önce 2’nci bin yılda Babil’de ortaya çıkar. Bu, Mart ayının sonlarında kutlanan ve 11 gün süren bahar bayramıdır ve yeni yılla aynı gün başlar.

Roma’da da yılbaşı olarak ilkin baharın başlangıcı kabul edilen 25 Mart benimsenmiştir. Sonra milattan önce 153’te Roma senatosu yılbaşını 1 Ocak’a taşıdı. Takvimde bundan sonra yapılan düzenlemeleri düzeltmek için milattan önce 46 yılında Roma İmparatorluğunun önemli liderlerinden Julius Sezar tarafından 445 güne uzatarak yılbaşını tekrar 1 Ocak’a getirdi. Görüldüğü gibi ortada henüz “İsa-Mesih” yoktur ve 1 Ocak, pagan Roma’da yılbaşı olarak karşımızdadır.

Hıristiyanlığın yayılıp güçlenmesiyle Roma Imparatorluğu’ndaki yılbaşı kutlamalarına karşı Katolik Kilisesi kendi kutlama anlayışını getirmek istedi, 1 Ocak’ı İsa’nın sünnet günü olarak kabul etti. Bizim din antropolojisinde “senkretizm” dediğimiz eylemdir bu: Bir yerde yürürlükteki inanç, âdet, gelenek ya da anlayışı alırsınız, onu kendi hâkim kılmak istediğinizle bağdaştırarak (“senkretize” ederek) içselleştirmiş olursunuz. Tıpkı bu topraklarda Hrıstiyan Aya Yorgi kültünün, “Hızır-İlyas”la; Aziz Charalambos’un da Hacı Bektaş’la bağdaştırılması gibi…

Buna benzer şekilde Müslümanlar da etkileşime girdikleri Hristiyanlığın “İsa Aleyhisselam”a yönelik bu “tazim” (yüceltme) gününden etkilenmiş ve “Muhammed Aleyhisselam” için Mevlid’i icat etmişlerdir.

Noel ile Yılbaşı hiçbir zaman ayniyet kazanmamıştır. Hristiyan Ortaçağ Avrupa’sı bu bakımdan gayet heterojen bir tablo sergiler. Yılbaşı İngiltere’de 25 Mart’ta, Fransa’da 22 Mart-25 Nisan arasına rastlayan Paskalya’da, İtalya’da 15 Aralık’ta, İber Yarımadası’nda (İspanya’da) 1 Ocak’ta kutlanırdı.

Yılbaşı kutlaması evrenseldir ve özde, zamanın geçişine yönelik algının toplumsal ve kültürel temelde ritüel dışavurumudur.

“Bir zaman döngüsünü birlikte tamamladık, ne mutlu, hep beraberdik ve işte yeni, taptaze, umut dolu bir zamanın içinde de beraber olacağız” demeye vesiledir bu kutlamalar…

Dünyada her toplumda var; ayı, haftası, günü, gecesi önemli değil.

ÜLKEMİZE CUMHURİYET’LE BİRLİKTE GELEN YILBAŞI

Modern zamanlarda bu 1 Ocak olarak tescillendi ve Batı-dışı dünyada da ekseriyetle rağbet gördü. Osmanlı’da da 1829’da İngiltere elçisi Haliç’te bir gemide verdiği baloya Osmanlı devlet ricalini de davet ettikten sonra yılbaşı kutlamaları bir diplomatik zorunluluk olarak tanındı. Sultan Abdülmecid’in de, 1856 senesinde Fransız sefiri tarafından düzenlenen yılbaşı balosuna katıldığı bilinmektedir. Aynı doğrultuda Müslüman ahali de İstanbul’un gayri Müslim semti Pera’da yapılan kutlamalara sessiz sedasız katılır oldu. 1926 yılında Tayyare Piyangosunun yılbaşı çekilişi düzenlemesinden sonra 1929’da devletin üst kademesinin verdiği Yılbaşı Balosuyla, ülkemizde yılbaşının kutlanacağı anlaşılmıştır.

Aslında ağır ağır da girmemiş ülkemize yılbaşı-Noel ve Noel Baba… Davet edilmişler kibarca ve onlar da seve seve icabet etmişler bu davete… Davet edilmişlerdi çünkü Cumhuriyet’le beraber yüzümüzü Batı’ya çevirip Avrupalıların yaşantısını örnek alır olmuştuk. Hakimiyet-i Milliye yazarı Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) bir makalesinde yeni yaşantıyı şöyle anlatır:

“Cumhuriyetle birlikte yeni rejim kimliğini Batılılaşmakta, siyasetini Batı’nın genel siyaseti içinde aramıştır. Yeni kimliğin, yeni bir yaşama şeklini de beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Bu yeni yaşama şekli elbette Batılılarınki gibi olacaktır. (Hakimiyet-i Milliye, 1 Haziran 1929)

Artık Avrupalılar gibi yaşamaya başlamıştık yapılan devrimlerle ve gazetecilerin, devletin hummalı çalışmalarıyla…

Artık halk kendileri gibi değil de kendilerine sunulan bir hayat tarzını yaşayacaktı; istemeden veya isteyerek veya gazetelerin, mecmuaların propogandasıyla, medyayla zihinlerine boca edilerek, kodlanarak…

“Hiçbir şeyimiz eksik değildir. Yalnız iki şeye ihtiyacımız var. Hayat ve zevkte tam ve som Avrupalı olmak, yahut bu Avrupalı Türklerin adedini artırmak ve bilhassa bu çeşit ihtiyaçları vatandaşlarda yaratmak.” (Hakimiyet-i Milliye, 3 Temmuz 1929)

Berna Tuna da yılbaşı eğlencelerinin modernizmi getirdiğini savunarak şöyle demektedir: “Batı tarzı eğlence anlayışının, uygulamaya dönük ilk türlerinden biri olan yılbaşı eğlenceleri, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, gerçekten büyük bir anlam taşıyordu. Bu olay, kılık kıyafetten, bakış açısına kadar, bir dizi modernizmi beraberinde getirdi.” [Berna Tuna, (Yılbaşı: İthal Malı Eğlence 1,Hürriyet Gazetesi/29.12.1991/,7.) (Yılbaşı:İthal Malı Eğlence 2”, Hürriyet Gazetesi /30.12.1991/ s. 7.)]

Bunca propaganda ve teşviklerin sonucu artık Yılbaşı-Noel-Noel Baba olgusu 80’li yıllardan sonra tamamen benimsendi, bizimmiş gibi kabul gördü… Avrupalılar gibi kutlamadığımızı söylesek de onlardan daha ileri gittiğimizi sanıyorum. Noel Baba’nın müşterilerini karşıladığı mağazalar, oteller, eğlence merkezleri. Telefonla çağrılan Noel Babalar. Okullarda hatta ana okullarında sevimli çocuklarımızı kucaklarına oturtan Noel Babalar. Okul ve anaokul hatta evlerin mağazaların camlarında Noelli süslemeler kar efektleri, ışıklar, çamlar…Büyük şaşaalı törenlerle yılbaşı çekilişleri yapılan piyangolar…

2021 ZOR BİR SENEYDİ…

Evet, Cumhuriyet’le birlikte yılbaşı sesli sedalı hale geldi Türkiye toplumu için; dindarı, dindar olmayanı hiç fark etmeksizin… Ancak bu geçen 2021 yılının kolay bir yıl olmadığını söyleyebilirim. Karanlık günler geçirdik, bunaldık, türlü türlü ayrımcılığa uğradık, şiddet gördük, taciz edildik, öldürüldük, yoksullaştık, bir yudum adaletin peşinde koştuk, üniversitelerimizden olduk, ormanlarımızdan, parklarımızdan olduk. 100 yılda yaşanacak olaylar silsilesini bir yıl içinde yaşamak zorunda kaldık. Hepimiz biraz yaralandık, hepimiz çok zorlandık, çoğumuz fakirleştik. Kimimiz hastalandık, kimimiz ruhen hastalandık, kimimiz iyileştik, kimimiz iyileşemedik. Öyle acılar yaşandı ki… 60 yıllık evliler, birkaç saat arayla dünyaya veda etti. Kırk yıllık eşlerini kaybedenler çoluğunun çocuğunun boynuna sarılıp ağlayamadı, sevdiklerini son yolculuklarına uğurlayamadı, teselli edenleri olamadı.

Öyle bir yıl oldu ki bu, hasta komşumuza bir tas çorba götürmeyi bırakın, kendi evlerimizin içinde virüse yakalanan çocuklarımıza bakamadık. Kapının önüne yemeklerini, ilaçlarını bırakabildik ancak… Aramıza maskeler, plastik eldivenler, naylon giysiler, siperlikler, duvarlar girdi. Evlerimizin içinde mahsur kaldık. Mahsur kalma duygusu bir süre sonra kimilerine iyi geldi; çekirdek ailemizle geçirdiğimiz zamanın daha çok kıymetini bilir olduk. Bazılarımız ise özgürlüğümüzün kısıtlanmasından nefret ettik. Bir süre bildiğimiz hayatı kaybetmenin yasını tuttuk. Sonra, bir önceki 2020 yılında olduğu gibi, durumu kabullendik. Ama kırılgan, duygusal olanlarımız maalesef bu dönemi biraz daha zor atlattı. Karantina nedeniyle yalnızlıktan ve dört duvar arasında yaşamaktan depresyona girenler oldu. Kimileri işlerini kaybetti, dükkanlarının kepenklerini indirdi.

2021’de insan olmak çok zor geldi. Ünlü Amarikalı yazar Tom Robbins’in “Parfümün Dansı” kitabında dediği gibi, “Doğmak ve ölmek kolaydı, zor olan hayatın kendisiydi.” Ama biliyor musunuz, bence yine de başardık. Yine de birbirimizi korumanın, kollamanın yöntemlerini bulduk. Uzaktan da olsa birbirimizi sevebilmeyi, destek olabilmeyi becerebildik. Çevremize karşı, daha nazik ve anlayışlı olmaya çalıştık. Ayakta kalabilmek için doğa üstü bir çaba sarfettik. Gerçekten 2021 hiçbirimizin unutamayacağı bir sene oldu.

YENİ BİR YILA GİRERKEN

Yeni bir yıla girerken memleketimiz için birlikte yaşama umudunu yeniden yaşatabileceğimiz bir dinamizm istiyorum, bekliyorum, umuyorum. Buna olan inancımı kararlılıkla koruyorum. Farklılık, çoğulculuk ve eleştiri hakkı ülkemizin geleceği açısından demokrasimizin en büyük besin kaynağıdır. Bunların sadece korunması değil, toplumun tüm kesimlerince desteklenmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. 2022’de sadece cezaevindeki düşünce suçlularına özgürlük değil, tüm ülkem ve tüm yurttaşlarımız için barış, demokrasi ve kardeşlik bekliyorum. Yoksulluğun ve yolsuzluğun olmadığı bir ülkede, işsizliğin yerini ‘REFAHIN’, adaletsizliğin yerini ‘HUKUKUN’, çatışmanın yerini ‘BARIŞIN’ aldığı, inanç adına, maneviyat adına, milli değerler adına çağdışı dayatmalarla hayatlarını karartılmadığı, insanların sadece muhalif olduğu için işlerini kaybetmediği, attıkları bir tweet’le zindanlara tıkılmadığı, ettikleri bir lafla terörist sayılmadığı, ahlaki hezeyanlarla her şeyin yasaklanmadığı, yasakları, hukuksuzlukları sorgulayanların, gazetecilik yapanların, iktidarın foyasını ortaya çıkaranların, adalet diye haykıranların hapse tıkanılmadığı, evlerinin kapısına çarpı konan Alevilere, ırkı, mezhebi, dini inancı ya da inançsızlığı yüzünden ayrımcılığa uğramağı, herkesin ‘EŞİT, ÖZGÜR’ ve HAYELLERİNİN PEŞİNDE KOŞMA HAKKINA SAHİP OLDUGU’ bir yıl yaşanmasını umuduyla tüm halkımızın yeni yılını en içten dileklerimle kutluyor, sağlık, mutluluk ve başarı dolu günler diliyorum,sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Demokrasiyi, umudu, geleceği el ele, yürek yüreğe, kimseyi geride bırakmadan gerçekleştirebileceğimizi unutmayalım…

“Her şey değişir. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”  Efesli filozof Herakleitos’un yüzyıllar önce söylediği bir söz…

Biz varız, umut var…

Yeni yıla evrilirken, diyorum ki Tevfik Fikret’çe:

“Sabah olacaktır, sabah olur; geceler…

Silin bulutları…

Yaşar mutlak vatan, sizinle zindan karanlığından uzak.”

RELATED ARTICLES

Yorum Yaz

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN SON HABERLER